Soru şu: Trump başaramayacağını bile bile neden işi Kongre'nin basılmasına kadar götürdü?
Neden darbe girişiminde bulundu?
Neden kendini rezil etti?
Neden 4 yıllık ABD Başkanlığı dönemini kanlı noktaladı?
Neden bu çılgınlığı yaptı?
Yanıt: Yeni bir partinin temellerini attı. Müesses nizama karşı gelen, ırkçı, yabancı karşıtı, İslam düşmanı, radikal bir parti kuracağının mesajını verdi.
2024 seçimlerinin ilk mitingini de yaptı.
Demokratlar ve Cumhuriyetçilerden sonra popülist ırkçı radikal Trump partisi geliyor.
Tutar mı?
Önce şu notu düşeyim: Trump dört yıl boyunca, dünyaya kafa tutan, muhataplarını (öteki devlet başkanlarını veya başbakanları) aşağılamaktan çekinmeyen, "önemli olan Amerika vatandaşlarıdır dünya umurumda değil" diyen, kurumları hiçe sayan her şeye kendisinin karar verdiği popülist bir politika izledi.
Reagan'dan sonra orta sınıf Amerikalıların hoşuna giden lider oldu.
Telefonla işi bitiriyor, dünyayı telefonla yönetiyor. Denge menge tanımıyor. Yerleşik düzeni yerle bir etmeye çalıştı, kurum falan tanımadı.
Aslında sevildi, Korona salgını sırasındaki vurdum duymaz politikası olmasaydı, "Korona da neymiş Çin'in oyunu, bize bir şey yapmaz" politikası izlemeseydi büyük ihtimalle şimdi başkandı.
Gelelim sorunun yanıtına.
Şimdilik kaydıyla; tutacak gibi görünüyor.
Meselenin birinci kısmı bu. İleride dünyanın da sorunu olabilir (çünkü Washington'dan başlayan o dalga dünyaya yayılır) ama şimdilik en çok Amerikalıları ilgilendiriyor.
Gelelim ikinci kısmına.
Trump'ın "Halk beni istedi, sistem Biden'i getirdi" sloganıyla taraftarlarını sokağa dökmesi, oylamayı engellemek için Kapitol binasını bastırması tehlikeli bir kapıyı araladı.
Trump gibi popülist politikalarla ayakta duran birçok iktidar sahibi seçimi kaybedince aynı yöntemi izleyebilir. "Biz yenilmedik, rakibimiz hile yaptı, aslında galip gelen biziz" diye taraftarlarını sokağa dökebilir. Kanlı çatışmalara zemin hazırlayabilir.
Denilecek ki, ama başarılı olmadığı görüldü.
Doğru ama nedeni belli.
ABD'de güçlü kurumlar var, güçlü demokrasi geleneği varlığını sürdürüyor, güçlü medya var, güçlü sivil toplum örgütleri var.
Bunların olmadığı ülkede aynı yolu izleyen, seçim sonucunu kabul etmiyorum diyen popülist bir lider kaba kuvvetle iktidarını devretmeye bilir.
Bakın ABD'de bile polisin yavaş davrandığı, bu olayların çıkacağı günler öncesinden belli olduğu halde yeterince önlem almadıkları konuşuluyor.
Baskın bize şunu öğretti; demokrasinin yaşaması için güçlü kurumlar şart. Olmazsa olmazı...
Üçüncü kısmı da şu: Toplumları kutuplaştırmak, insanları birbirine düşman etmek işte böyle tarihe kara leke olarak geçen olaylara neden oluyor. Trump dört yıl boyunca ABD halkını kutuplaştırarak oyunu konsolide etmeye çalıştı. İçlerinde radikalleşenler oldu, siyasi söylemler onları bileyledi, keskinleştirdi. Oylamayı basan, şiddete başvuran grup onlardı.
Dördüncüsü ve son kısma gelelim. Milletvekilleri/senatörler güçlerini partilerinin liderlerinden veya etkili kurullarından değil doğrudan halktan almalı.
Demokrasi kavramı lafta kalmamalı, seçilmişler içselleştirmeli. ABD'deki kargaşa bu gerçeği bir kez daha gösterdi.
Trump'a Cumhuriyetçi senatörler bile karşı çıktı. ABD Başkanı Trump "Seçim sonuçlarına itiraz et" deyince yardımcısı Pence "Anayasayı savunmaya yönelik ettiğim yemin buna izin vermiyor" diyerek reddetti.
Bu tavır çok az ülkede görülür.
Bu gelişmeleri değerlendirenler "ABD demokrasisi bu girdaptan güçlenerek çıktı" diyorlar.
Bir yere kadar doğru. Ama bekleyelim; bakalım peşine takılanlar yeni bir güç odağı oluşturacak mı? Trumpçı bakış ABD demokrasisini nasıl etkileyecek?
Ama en önemlisi, Trump'n başlattığı "Halk beni istedi ama sistem onu kazandırdı" söyleminin demokrasinin tam oturmadığı ülkelerde taraftar bulup bulamayacağı. Aynı yolu izleyenlerin çıkıp çıkmayacağı.