Sağlık Bakanı temmuz ayından beri vaka sayısını gizliyormuş. Sadece bizden değil Bilim Kurulu üyelerinden de. Sonunda gerçek ortaya çıktı, bakan mırın etti, kırın etti.
Devletin halkın sağlığı kadar ulusal çıkarlarını da korumak zorunda olduğunu söyleyerek skandalı perdelemeye çalıştı.
Olmadı tutmadı. Sonunda havlu attı itiraf etti; test sayısının yüzde 10’u kadar pozitif vakaya rastlanıyormuş.
Yani 100 bin test yapılırsa 10 bin vaka.
110 bin test yapılmışsa 11 bin Koronvirüs taşıyan kişi saptanıyor.
Şunu belirtmek isterim. Bakan bu bilgiyi durumun kötü olduğunu belirtmek için vermedi. Ne kadar başarılı olduklarını anlatmak için söyledi. Nisan ayında oran yüzde 20 imiş, yüzde 10’a düşmüş.
Nisan ayında her beş kişiden biri virüslü çıkıyormuş şimdi her on kişiden biri.
Günde 10 bin ,11 bin, 12 bin vaka çok yüksek ama hâlâ inandırıcı değil. Çünkü yüzde 10’a düşüp düşmediği de kuşkulu.
Bakan’ın doğru oran verip vermediği şüpheli. Çünkü Bakan güven erozyonuna uğradı. Belki test sayınının yüzde 15'i belki yüzde 20’si Koronalı çıkıyor.
Bilim Kurulu’ndan bile bilgi saklayan bakanın doğru söylediğine inanmak güç.
CHP lideri Kılıçdaroğlu da dünkü grup konuşmasında "devlet yalan söylemez" diye sert bir dille Bakan’ı eleştirdi.
Hukukçular ne der bilmiyorum ama aslında Sağlık Bakanı suç işledi. Toplumu büyük tehlike konusunda yeteri kadar uyarmamakla, bilgileri gizlemekle, bilim kurulunun doğru, yerinde, etkin tavsiye kararı almasını engellemekle suç işledi.
Bakan, Bilim Kurulu’nun önüne günde 11 bin, 12 bin vaka olduğunu getirseydi çok farklı tedbirler alınırdı.
Bu topraklarda yaşayanlar durumun bu boyutlara geldiğini bilseydi kişisel olarak daha fazla tedbir alırdı. Düğünlere gitmezlerdi, taziyelere katılmazlardı, kalabalıklardan uzak dururlardı.
Belki, AKP Kocaeli Milletvekili Yaman 1500 kişiye sünnet yemeği verip o insanları tehlikeye atmazdı.
Belki, 350 bin kişi Ayasofya’nın açılışı için Sultanahmet Meydanı’na koşmazdı.
Türk Tabipleri Birliği bir süredir rakamlar yanlış diye uyarıyordu.
Gerçekten acayip bir durum vardı.
Mesela Fransa’da 20 bin vaka, İngiltere 10 bin vaka, Almanya’da 3 bin vaka açıklanırken bizde 1300 - 1400 hasta var açıklaması yapılarak ne kadar başarılı olduğumuz anlatılıyordu.
Meğer rakamlar gizleniyormuş! Peki, bu gerçeği dile getiren Türk Tabipleri Birliği'ne hakkı teslim edildi mi? Halkı uyardıkları için teşekkür edildi mi?
Nerede... iktidar , MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli üzerinden yüklendi. Bahçeli "Korona'dan beterler" dedi. Kapatılmalarını istedi.
Gerçek ortaya çıktığı halde öfkesini, ithamlarını dünkü grup konuşmasında da sürdürdü. "Sağlık Bakanlığı’nın verileri üzerinde şüphe uyandırmaya çalışanlar, gerçeklerin saklandığını namertçe ileri sürenler bize göre müfteri korusudur, yalan makineleridir" diyerek suçlama kapsamını genişletti.
Vaka sayısı bizden de gizledi, diyen bazı bilim kurulu üyelerini "çatlak sesler" olarak yaftaladı.
Yazının burasında iki parantez açmak istiyorum.
Birinci parantez: Bahçeli, bakanlara yönelik eleştirileri göğüsleme, onlara sahip çıkma görevini üstlenmiş gibi. Maliye Bakanı eleştirildi, Bahçeli çok başarılı ilan etti. İçişleri Bakanı eleştirildi Bahçeli arkasında olduğunu açıkladı. Ordu Milletvekili'ni Tarım Bakanı’nı eleştirdiği için partiden attı, şimdi de Sağlık Bakanı’nı savunuyor. Verilerin gizlendiği itiraf edildiği halde bunu söyleyenleri müfteri korusu ilan ediyor. Demek ki kendine biçtiği veya ona biçilen rol bu.
İkinci Parantez: Sağlık Bakanlığı, Bilim Kurulu üyelerinden bile verileri gizlemişse Bilim Kurulu fiilen yok hükmündedir. O kurulda oturmayı sürdüren kişileri bilim insanı denir mi? Bence denmez.
İktidarın kendine bağlı medyaya teşekkür etmesi gerekir. Bu skandalı, halktan bilgi gizlendiğini test sayısının yüzde 10’u kadar vaka sayısının olduğunu duyurmadılar bile.
Resmen geçiştirdiler. TV programlarına konu dahi yapmadılar. Mesleğe ihanet ettiler.
Halkın büyük çoğunluğu hâlâ vaka sayısının günlük 10 bin dolayında olduğunu bilmiyor.
Hâlâ maske çenede dolaşıyor. Dirseğine takıp turluyor.