Dün Trabzon’da birinci yarıda izlediğimiz Fenerbahçe ile Galatasaray maçının ilk yarısında izlediğimiz Fenerbahçe adeta birbirinin karbon kopyası gibiydi. Bu yaşıma geldim, Fenerbahçe’nin en kötü dönemlerine tanıklık ettim ama böyle kötüsünü de hiç görmemiştim. Acaba teknik direktör şöyle mi düşünmüştü:
“Maçın birinci yarısında bir futbol takımı olmadığımızı rakibe gösterebilirsek, belki ikinci yarı yakamızdan düşerler, bakarsın galip bile gelebiliriz!”
Bilmiyorum acaba Hollanda’da “Çekirge bir çok kez sıçrar, bir şey olmaz” inancı mı var ki Koeman her maça öyle başlıyor? Ama bu kez “Türk çekirgesi” vardı sahada! Fenerbahçe’nin oyun planı, bütün topların ileriye gelişigüzel vurulduğu ama iki kule forvetin topların hepsini rakibe indirdiği bir oyun plan! Böyle oynanmaz demiyorum ama oynanıyorsa da hiç olmazsa orta sahadan birileri gelir ve indirilen topları almaya çalışır. Ama belli ki bu taktik tahtasında çizilmiş olsa da sahada yapılamayan bir durumdu. Hadi bunu yapamıyorsun hiç olmazsa topu ayağında tut, oyunu soğut, rakibin boşluklarını kolla. O da yok. Oysa ilk devre boyunca pas yaparak üç kez çıktılar, ikisinde Valbuena iyi vurabilseydi golü bile bulabilirlerdi.
Trabzonspor benim için iki oyuncudan ibaret: Yusuf Yazıcı-Abdülkadir! Seyretmekten zevk aldığım iki oyuncu, maçın birinci yarısında deyim yerindeyse her şeyi denediler. Özellikle de Yusuf! Devrenin sonunda sakatlanıp çıkacak diye korktum, bizim futbol ortamımızda böyle kaç oyuncu var ki? Trabzonspor ilk yarıdaki oyununun karşılığını alamadıysa bu şanssızlıkla değil, acemi defans hattına güvenememiş olmaları ve Sosa’nın eski günlerini hala arıyor olmasıyla açıklanmalı. Ama ikinci golde eski Sosa’yı izledik, muazzam vurdu. Tabii Slimani’nin bu goldeki beceriksizliğinin hakkını da teslim edelim. Ve not edelim, bu Trabzonspor’un Fenerbahçe kalesine 26. şutuydu, bu nasıl defans? Harun, penaltıyı kurtardı, Yusuf ve Rodellaga’nın vuruşlarında iyi yer tuttu, Volkan için forma giderek uzak bir hayal olmaya başlayacak gibi görünüyor. Rodellega’ya penaltı attırmak da ilginç bir karar. Bu maça kadar yüzde 50 isabetle penaltı atan bir adam, Trabzonspor’un penaltıcısı olur mu? Bilmiyorum Novak, hayatı boyunca bu kadar çok pozisyona girebildi mi? İlk golün kahramanıydı ama üç tane daha atabilirdi. Rakibin sol kanat savunmacısını arka direkte tek başına bırakmak nasıl bir defans anlayışı? Maç boyunca gereksiz süre alanlardan biri de Ayew idi. Birinci yarı bittiğinde Ayew ve Slimani ile Ekici ve Barış değişikliklerini bekledim ama Koeman farklı düşündü. Maçın hakemine gelince: Maç içinde benzer pozisyonlarda farklı düdükler çalan bir insana hakem diyebilmem zor. Daha birkaç fırın ekmek yemesi lazım. Ancak bizim kısır futbol ortamımızda, böyle vasat hakemler bile ligin en kritik maçlarına verilebiliyor. Bu da biz taraftarlara verilmiş bir ceza olmalı: Hâlâ inatla bu futbolu seyretme kararlılığımız için verilmiş bir ceza! Bir son not da Ali Koç için: Bu takımı, bu sezon kümede tutmak istiyorsa en az dört transfer ve iyi bir teknik direktör şart. Gelen, gideni aratmasın!