Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 15 Temmuz Şehitleri için yaptırılan anıtta dün düzenlenen törende konuştu.
Şu cümlesinin altını çizdim:
"Açık söylüyorum, Malazgirt'te, İstanbul'un fethinde ne olmuşsa 15 Temmuz’da o olmuştur."
Okuduğunuzu doğru anladınız, bir hata yok.
Cumhurbaşkanı, 15 Temmuz’da darbe girişiminin başarısızlığa uğratılması ile Anadolu’nun Türkler tarafından fethi ve İstanbul’un fethi arasında bir bağlantı kuruyor.
Şöyle diyor:
"15 Temmuz asla sıradan bir darbe girişimi değildir. Arkasında çok büyük hesapların olduğu; gerçekleştiğinde ülke ve millet olarak bambaşka mecralara sürükleneceğimiz tarihi bir kırılma noktasıdır."
Cumhurbaşkanı, darbenin başarılı olması halinde "Türk milletinin Anadolu’dan ve Avrupa’dan kazınıp atılacağını, İslam’ın bütün izlerinin bu topraklardan silineceğini" de iddia ediyor.
Bunları okurken "bildiğimiz 15 Temmuz darbe girişiminden mi söz ediyor gerçekten" diye düşündüğünüze eminim.
Cumhurbaşkanı 15 Temmuz darbe girişimini öyle bir yere koyuyor ki tereddüt etmeniz çok normal.
Ancak bu yeni bir durum değil.
Dört yıldır, 15 Temmuz üzerinden yeni bir Türkiye tarihi yazmaya çalışıyorlar.
Mesela Malazgirt Zaferi’nin 946. Yıldönümü kutlamalarında konuşan (27 Ağustos 2017) Erdoğan şunu söylemişti:
"Sultan Alparslan kimle mücadele ettiyse, biz de 15 Temmuz’da onunla mücadele ettik."
736. Söğüt Ertuğrul Gazi’yi Anma ve Yörük Şenlikleri’nde (10 Eylül 2017) konuşan zamanın Başbakanı Binali Yıldırım da şunu söylüyordu:
"Söğüt ruhu 15 Temmuz’da tekrar dirilmiştir. Yeniden diriliş, yeniden yükselişin miladıdır."
Aynı yılın (2017) yeni eğitim – öğretim yılında, 15 Temmuz darbe girişimi ders kitaplarına da girdi.
5. Sınıf Türkçe kitabında 15 Temmuz’un nasıl konumlandırıldığını birlikte okuyalım:
"Kurtuluş Savaşı’nda, Maraşlı Sütçü İmam’ı, İzmir’i işgal edenlere ilk kurşunu sıkan gazeteci Hasan Tahsin’i çıkaran bu bereketli topraklar, 15 Temmuz gecesi de darbecilere karşı ilk kurşunu sıkan Ömer Halisdemir gibi kahramanları tanıdı. 15 Temmuz’da umutlarımız, hayallerimiz, özgürlüğümüz elimizden alınmak istendi. Milletimiz o gece ayağa kalkarak sokağa çıktı ve sinsi duvarları, surları yıktı geçti."
15 Temmuz ders kitabına girerken, 19 Mayıs, 23 Nisan, 30 Ağustos, 29 Ekim’i anlatan tiyatro oyunu, Kurtuluş Savaşı için yazılmış "O geliyor" şiiri kitaptan çıkarıldı.
2017 Cumhuriyet Bayramı mesajında Erdoğan şunu söylüyordu:
"İstiklal Harbimizi zafere taşıyan, Cumhuriyetimize hayat veren ruh, tıpkı 94 yıl önce olduğu gibi bugün de dimdik ayaktadır. 15 Temmuz ihaneti karşısında, milletimizin 250 şehit ve 2 bin 193 gazi pahasına gösterdiği şanlı direniş, işte bu ruhun ifadesidir."
Gördüğünüz gibi 15 Temmuz, Türklerin tarihinin önemli dönüm noktalarıyla kıyaslanıyor, onlarla eş tutuluyor.
Kuşkusuz ki 15 Temmuz’da halkın, darbecilerin karşısına dikilmesi, darbenin önlenmesindeki önemli etkenlerden biri oldu.
Ama darbenin başarısızlığını sadece buna bağlamak ne kadar gerçekçi, düşünmek gerekir.
Darbenin başarısız olmasında emir – komuta zincirinin dışında gerçekleştirilmeye çalışılmasının, darbecilerin planlarının erken fark edilmesiyle paniğe kapılıp, hareketlerini erken saate çekmelerinin rolünü de unutmamak gerek.
Kışlalarda darbecilere karşı direnen Anayasa ve kanunlara bağlı subayların rolünü de!
Son derece kötü planlanmış ve uygulamaya konulmuş bir darbe girişimiydi, halkın, Anayasa’ya sadık asker – polis ile el ele vermesiyle bastırıldı.
Bunu, Kurtuluş Savaşı ile, Malazgirt ile kıyaslamak; Osmanlı Devleti’nin kuruluş günlerine benzetmek mümkün olabilir mi?
AKP, 15 Temmuz üzerinden yeni bir tarih yazmaya çalışıyor.
Bunun nedenini AKP’nin Panislamist Osmanlıcı ideolojisinde arıyorum.
AKP her fırsatta "ecdadımız" ile övünüyor ama bu ecdat ile ilgili olarak anlatabileceğimiz kahramanlık menkıbeleri çok eski tarihli.
Yakın tarihe geldiğimizde, Çanakkale Savaşı, Kurtuluş Savaşı, Kıbrıs gibi hikâyelerin ana kahramanları ile ideolojik sorunları var.
Kut’ül Amare’den kahramanlık destanları çıkarma denemelerini de hatırlayalım.
Buna ihtiyaç duyuyorlar çünkü dünyanın neresinde olursa olsun, otoriter rejimler bu tür kahramanlık menkıbelerine ihtiyaç duyarlar.
İdeolojiyi taşımakla görevlendirilmiş, kutsal hikâyeler!
Bunun için tarihi değiştiremiyorsan, yeni bir tarih yaratırsın.
15 Temmuz’a, Malazgirt, Söğüt, Çanakkale, Kurtuluş Savaşı ile eş hatta bazen onların da üstünde anlamlar atfetmelerinin amacı bu olsa gerek diye düşünüyorum.
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçen gün 15 Temmuz ile ilgili olarak CHP’yi suçladı:
"15 Temmuz'un en büyük destekçisi CHP’dir. 15 Temmuz gecesine dair şüphe bulutlarını artık dağıtmalıdır. O gece kimlerle konuştuğunu, kimlerle hangi pazarlıkları yaptığını öncelikle kendisinin anlatması gerekir."
Erdoğan’ın dilinin altındaki bakla çok açık: Kemal Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz gecesi darbecilerle pazarlık yaptı!
Bu sözleri söylemesinin başkaca bir anlamı yok.
Erdoğan, parti genel başkanı olmasının yanı sıra Türkiye’yi yöneten "tek adam" konumunda.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütün kayıtları, bütün bilgileri elinin altında. Hakimler de dahil olmak üzere bütün görevlileri emrinde.
Onun için bu imasını ciddiye almak gerekir.
Ancak şu da var ki yetkili makamlara gelmiş kişiler, mahalle kahvesinde ya da altın gününde dedikodu yapar gibi konuşamazlar.
Erdoğan’ın ima ettiği konu, TC yasalarına göre ciddi bir suç.
Bu durumda Erdoğan’ın, siyasi amaçlarla bir suçu bile bile örttüğünü, takip edilmesini önlediğini mi düşünmeliyiz?
Yoksa aslı astarı olmayan dedikodular üreterek, kendince siyaset yaptığını mı?
Sözünü ettiği "şüphe bulutlarının" varlığından eminse, o bulutları dağıtmak görevi de Cumhurbaşkanı’na ait olmalı.
Tabii hazır "şüphe bulutlarını" dağıtmaya başlamışken FETÖ’nün siyasi ayağı meselesine de eğilmeli.
Kendisi için bir rehber hazırlamış ve bu rehberi 5 Şubat 2020 günü T24’te yayınlamıştım.
"Erdoğan için: 5 Adımda Siyasi Ayak Bulma Rehberi" başlıklı yazıya buradan ulaşabilir.
Siyaset üzerindeki FETÖ bulutlarının dağıtılması için bir başlangıç olması dileklerimle, bilgisine sunuyorum!