Cumhurbaşkanı ve TBMM seçimlerine üç yıl gibi bir zaman var ve bu siyasette çok şeyi değiştirebilecek kadar da uzun bir süre.
Onun için "bugün seçim olsa" başlıklı araştırmaları "seçim sonucu" gibi okumamak gerek.
Bununla birlikte, bu araştırmaların bugünün atmosferi ile ilgili bilgiler verdiğini ve bunun, üç yıl sonraki seçim ikliminin nasıl gelişebileceğine ilişkin veriler sunduğunu da unutmamak gerek.
Ve kuşkusuz ki bugünün araştırmaları, üç yıl sonraki kampanyalara yön verecek değerde bilgiler içeriyor.
Ciddiye almamız gereken bütün araştırmalar gösteriyor ki bugün "kararsızım" diyenler, toplam seçmen kitlesinin yüzde 25 – 30’u arasında.
AKP’ye oy vereceğini söyleyenlerden sonraki en büyük seçmen kitlesi demek bu.
Dört seçmenden biri kararsız!
Ve bu kararsız kitlenin önemli bölümü, önceki seçimlerde AKP seçmeniydi. Bunu bir kenara not edelim.
Dün T24’te okuduğum bir haber, kadın seçmenin AKP’den uzaklaşmakta olduğunu da ortaya koyuyor.
Bugün Türkiye’de her dört kişiden biri, değişik başlıklar altında kamu yardımı alıyor.
Doğrudan mali yardımlardan tutun da, gıda kolilerine, aş evlerinde sıcak yemeğe kadar kadar geniş bir yelpazedeki yardımlar bunlar.
Ve seçmen gördü ki AKP iktidardan düşse de bu yardımlar kesilmiyor.
Zaten pandemi yasakları arasında "belediyelerin yardım toplayıp, dağıtamaması" yasağının dünya yüzünde sadece Türkiye’de iktidarın aklına gelmesinin nedeni de bu üstünlüğünü kaybettiğini görmüş olması.
AKP’den uzaklaşan kadınların ve kararsız olduğunu söyleyen seçmenin önemli bölümünün bu kitlenin içinde yer alıyor olması olası.
Ve muhalefet partileri lehine büyük bir oy kayması da görülmediğine göre giderek büyüyen işsiz kitleler de bu kararsızlar grubunda yer alıyor olmalı.
Bu seçmene bir de ilk kez oy kullanacak seçmeni ekleyin.
Ciddi bir kararsız kitlesinin olduğu açık ve bu kitlenin kararsız durumdan, muhalefet açısından "kararlı" pozisyon alabilmesi, muhalefetin sunacağı program ile mümkün.
Kararsız seçmenin karar verme anında baktığı özelliklerden biri bizim ülkemizde muhafazakârlık.
Bunun bugünden yarına değişmesi zaten mümkün değil.
Muhafazakâr hassasiyetleri tahriş edecek kaşımalardan uzak duracak aday profili ve söylem Ankara ve İstanbul yerel seçimlerinde sonuç verdi.
Ancak bunun tek başına yetmeyeceği de çok açık.
Yerel seçim dinamikleri ile genel seçim dinamikleri birbirinden farklı çalışır ve yerel seçimlerde sonuç veren politika ve aday seçimi, genel seçimde aynı sonucu vermeyebilir.
İdeolojik bir saplantısı olmadığı bilinen yeni seçmeni çekecek, AKP’nin geniş kitlelerin ekonomik durumunu ve işsizliği ciddiye almayan politikaları karşısında kararsız kalmış seçmeni etkileyecek şey, açık, kolay anlaşılır ve tereddüde yer bırakmayacak, çözüm vadeden bir programdır.
Edebiyat paralamayan bir iletişim diliyle, sosyal yönü ağır basan, işsiz – ümitsiz kitlelere, gençlere, kadınlara çıkış yolunun nerede olduğunu gösteren bir program.
Ezber bozan bir program.
Muhalefet partileri bunu başarabilirlerse, 2023 seçimi, AKP’nin en zor seçimi olur.
O gün gelene kadar muhalefetin kulağına, Mevlana’dan bir küpe takayım:
"Dünle beraber gitti cancağızım,
Ne kadar söz varsa düne ait.
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım... "
Etçi Nusret Bey (soy adını bilmiyorum, kusura bakmasın), Instagram’da bir video paylaştı.
Nusret Bey, videoda muazzam bir spor teknenin dümeninde görünüyor.
Üzerinde şık bir takım elbise var. İçine de beyaz bir gömlek giymiş.
Lokasyon, Yunanistan’ın eğlence adası Mikonos.
Bildiğim kadarıyla Nusret, yazları Mikonos’ta da bir pop up lokanta açıyor. Sanrım bu yaz açılışı nedeniyle gittiği Mikonos’ta çekilmiş video.
Tekne Ege’nin lacivert sularını yararak ilerlerken, fonda Kürtçe bir aşk türküsü çalıyor.
Sazların hakim olduğu enstrümantal bölümü daha uzun tutulmuş.
Duyabildiğimiz Kürtçe sözlerin Türkçe karşılığı şöyle:
"Karanlık bir gecede görüldü, sonra kayboldu."
Paylaştığı fotoğrafın altına uluslararası marka haline getirdiği "salt bae" ile birlikte Kürtçe şu sözü yazmış: Çawa ye!
Bu Kürtçe söz, "nasılım?" anlamına geliyor. İzleyicilerine yönelik bir soru bu.
(Ben Kürtçe bilmem, Ahmet Güneştekin’den yardım aldım.)
Bu video ben baktığımda 3 milyon 779 bin 431 kez görüntülenmişti.
Altına da 41 bin 966 yorum yazılmıştı.
Yorumlar, bugünkü Türkiye’nin "ruh durumuna" işaret ediyor: Paranoya var, aşağılık kompleksi var, üstünlük kompleksi desen o da var. Irkçılık gani gani. Türk ve Kürt milliyetçiliği buram buram.
"Kürt – Türk diye bir ayrım yok" diyen mi ararsınız, "Kürdistan diye bir yer yok" diyen mi? İnkarcılığın böylesini neyle açıklamalıyız, bilmiyorum.
Türklerle dalga geçenler de var, Kürtlerle dalga geçen de.
Her Biji’ler (çok yaşa) gırla gidiyor.
Kürt ve Türk bayraklarının emojileri dekoru tamamlıyor.
İşinde başarılı olmuş, kökenini unutmamış bir vatandaşımız, bir reklam videosu paylaşmış, sanırsın ki Türk – Kürt savaşı için işaret fişeği atmış!
Bir sosyal medya paylaşımına yazılan yorumlara bakıp, "Kürtlerin psikolojik kopuşu, Türk gururunu rencide eden durumlar, Orta Doğu halklarının düştüğü emperyalist tuzaklar" filan gibi iddialı laflar etmeyeceğim tabii ki.
Altı milyon seçmeni olan bir partiyi terörist ilan etmenin esasen ayrılıkçılığın değirmenine su taşıdığına dikkat çekmek isterim ama!
Nusret, Türklerin ve Kürtlerin ruhlarının derinlerinde yatmakta olan birtakım duyguların ortaya çıkması için katalizör görevi görmüş sanki.