Ulaştırma Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi‘ne kanun ile verilmiş bir yetkiyi genelge ile alarak Sabiha Gökçen Havalimanı ile kent arasındaki ulaşım hizmetlerinin bir başka şirkete verilmesine olanak sağlamış.
Belediye, Danıştay'a açtığı davayı kazandı.
Danıştay, hukuk fakültelerinin önünde simit satan çocukların bile bildiği bir gerçeği bir kez daha teyit etti, "kanunla verilen bir yetkinin genelgeyle geri alınamayacağı" kararını verdi.
Ve yine tahmin edebileceğiniz gibi Ulaştırma Bakanlığı, Danıştay'ın kararını uygulamıyor.
Böylece kamuya ait bir gelir kaynağı, bir özel şirkete deyim yerindeyse "peşkeş çekilmiş" oluyor.
Açık söyleyeyim, bu işler hatır gönül işleri değildir.
Akçalı işlerde usulsüzlükler varsa, emin olun ki o usulsüzlüklerin yapılmasını sağlayan başka akçalı işler vardır.
Daha da açık söyleyeyim, Bakanlık, Belediye'ye ait bir yetkiyi, kanunu çiğnemekle kalmayıp Anayasa'yı da çiğneyerek mahkeme kararını da uygulamaktan imtina ederek bir özel şirkete veriyorsa, orada mutlaka ama mutlaka "avanta" vardır.
Ben "avanta" diyorum. Hukukta duruma göre buna rüşvet de deniliyor, irtikap da.
Belli ki çarklar bir şekilde yağlanmış, Ulaştırma Bakanlığı'nın bir genelge yayınlaması bile sağlanmış.
Bu düzeye gelince biraz düşünmek lazım. Bu cesaret nereden geliyor, kimden kaynaklanıyor diye!
Geçtiğimiz haftanın bir başka "mide bulandırıcı" haberi Elazığ'dan geldi.
Deprem konutları için açılan ihaleyi malum beş şirketten biri olan Kolin İnşaat kazanmış. 169 milyon liraya konutları yapmak üzere işi almış. İhalenin açık ihale olmadığını, davet usulü yapıldığını da söylememe gerek var mı, bilmiyorum.
İhaleyi 169 milyon liraya alan Kolin, 6 gün sonra aynı işi bir alt yüklenici olarak bir başka şirkete vermiş. Alt yüklenici işi 104 milyon liraya yapmayı kabul etmiş.
Aradaki fark 65 milyon lira. Altı günde elde edilen bir kâr!
İhalenin alındığı tarihteki kur 7 lira 68 kuruş. Yaklaşık 8,5 milyon dolar ediyor.
O paranın bugünkü karşılığı yuvarlak hesap 150 milyon lira.
Kolin taş atmadan kuşu vurmuş. Öte yandan alt yüklenici de o fiyattan işi almayı kabul ettiğine göre para kazanacağını hesaplamış olmalı.
Demek ki herkesin katılımına açık dürüst bir ihale yapılsa, iş çok daha ucuza ihale edilebilirmiş.
Böyle bir iş "hatır gönül işi" olmaz.
Avanta vardır ve avanta böyle bir işte "küçükler arasında" paylaşılmaz. Büyük ortaklar işin içine girmiş olmalı. Ben avanta diyorum, siz isterseniz rüşvet diyebilirsiniz.
Almanları kıskançlıktan çatlatan İstanbul Havalimanı'nı işleten şirketin 1 milyar 195 milyon Euro tutan kira borcu 2042 ve 2043 yıllarına ertelendi.
Bir de "devlet alacağına şahin" derler, bu hale bakınca ortada karga bile göremiyorum.
Havaalanını işleten şirketin ortakları, malum gözde müteahhitlerden oluşan bir konsorsiyum.
2042 yılına gelindiğinde ortada o şirketlerden kaçı kalır, kaçı kalmaz bilemiyorum.
Ama Türkiye'yi biliyorum. Benim kadar iktidardakiler de iktidar sayesinde zenginleşenler de biliyor olmalı.
Türkiye'de siyasi iktidarlar, dönem dönem kendi zenginlerini yaratır. Bu bir yandan siyasetin finansmanını sağlar diğer yandan ceplerin dolmasını.
Yakın tarihe şöyle bir bakın geçmiş iktidarlarla aniden zenginleşenlerden bugün kaç kişi ayakta?
Onun için 2042'ye kadar kim öle, kim kala.
Ve kuşkusuz bu iş de durduk yerde olmaz.
Avanta vardır. Kim kime ne vermiştir bilemem ama hayatın olağan akışı bunu gerektiriyor.
Bu örnekler son bir hafta basına yansıyanlar.
Geriye doğru 20 yıl gidilirse toplam rakamı tahmin etmek de mümkün.
10 ay sonraki seçimde bu iktidar değişirse ortaya saçılacakların nerelere kadar ulaşabileceğini düşünmek, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak yüzümü kızartıyor.
AKP Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu, 2019'da evlendiği eşinden boşanmak için dava açmış.
Bir süre Türk Hava Kurumu Üniversitesi'nde rektörlük de yapan eşinden 50 milyon lira maddi, 20 milyon lira manevi olmak üzere 70 milyon lira boşanma tazminatı istiyor.
Zehra Hanım, evlilikleri sırasında eşine 2,5 milyon dolar verdiğini de öne sürüyor.
Zehra Hanım'ın ve kardeşi eski SPK Başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu'nun adını Sedat Peker'in açıklamalarından da hatırlarsınız.
Zehra Hanım'ın boşanmak istediği eşi Prof. Dr. Ünsal Ban ise şöyle bir mesaj atmış:
"Eşim boşanmak için 70 milyon TL istiyor. Açıklayacağım bilgilerle ilgili alacağım ölüm tehditlerinden tamamen Ali Fuat Taşkesenlioğlu ve Zehra Taşkesenlioğlu sorumludur. Yakında videolar, WhatsApp yazışmaları ile beraberiz inşallah."
Prof. Dr. Ban'ın parayla diploma satışı nedeniyle görevden alındığı da iddialar arasında.
Ortada hayli ilginç bir durum var.
Kocası olan üniversite hocasına 25 milyon dolar "sermaye" veren bir milletvekilimiz var mesela.
Üniversite hocası bu kadar parayı ne yapar, gelin hanım bu çeyizi nereden temin etmiş?
Boşanmak için istediği tazminat 70 milyon lira.
Demek ki eşinin böyle bir parayı çıkarıp verebileceğini biliyor.
Bir üniversite hocası bu kadar parayı kazanmak için hangi dersi verdi acaba?
İSKİ Skandalı olarak siyasi tarihimize geçen olay da aynen böyle bir boşanma davasının neticesinde otaya çıkmıştı.
Taraflar "videolar ve WhatsApp yazışmaları" ortaya dökülmesin diye anlaşmadıkları takdirde eğlenceli bir siyasi skandal daha izleyeceğiz gibi görünüyor.
Mehmet Y. Yılmaz kimdir? Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü. 12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu 1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı. Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı. 1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü. 2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi. 2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı. Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. "Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor. |