CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun olası Cumhurbaşkanı adaylığında yürütülecek kampanyanın şekillenmekte olduğu söyleniyor.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun da açıkça söylemese de Cumhurbaşkanı adayı olmak için çok istekli olduğu bir sır değil zaten.
Millet İttifakı’nın ikinci büyük partisi olan İyi Parti’nin de Kılıçdaroğlu’nun adaylığına “sıcak bakmadığı” da aynı şekilde bir sır değil.
Her ne kadar bunu açıkça dile getiren İyi Parti yöneticileri birer birer görevlerinden uzaklaştırılıyor olsa da sızan haberlerden biliyoruz ki bu partinin yönetimi Kılıçdaroğlu’nun adaylığını tabana benimsetemeyeceğini düşünüyor.
Dün Diken’de okuduğum bir kulis haberine göre Kılıçdaroğlu, 2020’nın sonundan itibaren örtülü bir adaylık kampanyası yürütüyormuş.
Altan Sancar’ın haberinden bir bölüm aktarıyorum:
“Parti kaynaklarından edinilen bilgilere göre, Kılıçdaroğlu ve ekibi CHP’nin önceki seçim kampanyalarını inceleyerek, geçmişten kopuş kararı aldı. Seçimlere kısa süre kala bir slogan ve görseller üzerinden yürütülen kampanyaların başarısız olduğu fikrinden hareketle, bunun yerine aralıksız bir kampanyaya yönelmeye karar verildi.”
Bu kampanya, CHP çevrelerine göre 7 Aralık 2020 tarihindeki çok sert bütçe konuşması ile başlamış.
“Ben Kemal, geliyorum” da sanıyorum süregelen bu kampanyanın bugün ulaştığı nokta oluyor.
Aralık 2020’den itibaren sistematik olarak böyle bir kampanya yürütülüyorsa, bunun başarılı olmadığı çok açık çünkü ciddiye alınacak araştırmalarda bu kampanyanın CHP’nin oyunu çok da arttıramadığı görülüyor.
Araştırmalara baktığımda 2022’nin ilk ayında, Millet İttifakı, Cumhur İttifakı’nın 1 puan önünde görünürken, aradan bir yıl geçtikten sonra Cumhur İttifakı 1 puan öne geçebilmiş.
Yani rakamlar gösteriyor ki CHP’de bu seçim kampanyasını kim yönetiyorsa, bütün stratejiyi bir gözden geçirmeli.
***
Bu hafta aynı soruları 59. kez sormayacağım.
Çünkü iki yıla varan bir süredir bu soruları soruyorum yanıt alamıyoruz.
Yanıt veremedikleri gibi yalanlayamıyorlar da.
Çünkü verebilecek bir yanıtları yok.
Sonra olmayan bir MASAK raporu gerekçe göstererek bir savcı ve bir hâkim bu tedbir kararını kaldırdılar.
Bu karar da SBK’ya 150 milyon dolarlık mal varlığını kaçırma olanağı sağladı.
59 haftadır bunun nedenini soruyorum, yanıt vermiyorlar.
Üstelik bu savcı taltif de edildi, Adalet Bakanı Yardımcısı yapıldı, bu sıfatıyla HSK’ya da üye.
Belli ki savcı ve hâkim yukarıdan aldıkları bir talimatı yerine getirmişler.
“Yukarısı” böyle bir talimatı, SBK’nn kara kaşı ve kara gözü için vermez.
Bir avanta döndüğü çok açık, savcının payına da taltif edilmek düşmüş.
O günden beri de mafyanın maaşa bağladığı bu politikacının adını soruyorum, yanıt yok.
Belli ki bu politikacı AKP içinde, eğer muhalif bir politikacı olsaydı adını çoktan öğrenmiş olurduk.
Bu arada dilinden dürüstlük, dindarlık düşmeyen AKP milletvekillerine de helal olsun.
Hiçbiri kılını kıpırdatmadı.
Böyle bir suçlamanın üzerlerine yapışmasından rahatsız olmadılar.
Bu buluşmada sadece çay kahve içilmedi.
Hatta toplantıya katılanlardan iki kişi de Emniyet’in üst düzeyde görevlileriydi.
Ne konuştuklarını, bu toplantıyı neden yaptıklarını açıklamıyorlar.
SBK, daha sonra bir iş adamından alacağının silinmesi için İçişleri Bakanı’nın baskısına maruz kaldığını açıkladı.
Bu da durduk yerde olmaz.
Böyle işlerin nasıl olup da gerçekleşebileceğini de hiçbir Türk merak etmez çünkü biliriz ki çarklar yağlanmıştır.
Kendisine gazeteci süsü veren bir tip, SBK ile Bakan Soylu’yu buluşturmak için 10 milyon Euro istemişti.
SBK, paranın bir bölümünün Süleyman Soylu için istendiğini ileri sürüyor.
Dilinden din, iman düşmeyen Soylu, bu avantadan payını aldı da mı konuşmuyor, yoksa alamadı da mı konuşmuyor, bunu da öğrenemedik.
Onun için artık bu soruları sormayacağım.
Yeteri kadar sordum, kayda geçti, herkes ezberledi artık unutulmaz.
Mayıs ayındaki seçimlerden sonra iktidar değişirse eğlenceli Yüce Divan günleri yaşar mıyız, bilemiyorum.
Muhalefet TBMM’de öyle bir çoğunluğa ulaşamayabilir, çünkü bu tek adam Anayasası hem tek adamı hem de bakanlarını bu tür soruşturmalardan ömür boyu korumak üzere tasarlandı.
Yani çalınacak minarenin kılıfı önceden hazırlanmıştı.
Seçimden sonra muhalefet iktidara gelirse soruların yanıtlarını alırız.
Bugün soruları yanıtlamayanların yüzleri o vakit kızarır mı derseniz, yanıtım belli: Yüzü kızaracak adam bu işlere hiç kalkışmaz.
Mehmet Y. Yılmaz kimdir?Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü. 12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu 1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı. Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı. 1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü. 2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi. 2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı. Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. "Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor. |