MASAK, Emniyet ile işbirliği yapıp 50 ili kapsayan dolandırıcılık ve kaçakçılık operasyonu gerçekleştirdi, 220 kişi göz altına alındı.
Böyle haberler ilgimi çeker.
Cennet vatanımızda "hamamın namusunu kurtarmak kabilinden" arada bir böyle operasyonlar yapılır.
Ben de bu haberleri merakla okurum, bakalım ne yapmışlar diye.
Haberdeki şu cümleyi okurken, kahkahayı bastım:
"Zanlılar, akaryakıt satış verilerini sistemden silerek devleti 5 yılda 15 milyar lira zarara uğrattılar."
Demek ki "devleti zarara uğratmak" diye bir kavram varmış!
220 kişi kafa kafaya vererek 5 yılda ancak 15 milyar liralık zarar verebilmişler.
Oysa tek başına Berat Albayrak, bir yıldan kısa süre içinde Merkez Bankası'nın 130 milyar dolar rezervini buharlaştırmayı başarmıştı.
"Berat Albayrak'ın ne özelliği var ki Maliye Bakanı yapıldı" diye sorgu sual edenler şimdi ağızlarının payını almışlardır umarım.
Görüyorsunuz değil mi, adamın tek başına yapabildiği işin çapını?
Kayınpederinin de hakkını yemeyelim, çokomelli çünkü.
İktisat literatürüne "faiz sebep, enflasyon sonuçtur" şeklinde özetlenebilecek katkısının maliyetinin son iki yılda 2 trilyon lira olduğunu okumuştum bir yerlerde.
Ki onun hanesine yazılacak diğer rakamlarla toplandığında, damadına tur bindireceği de açıkça görülüyor:
Mesela, hatalı Suriye politikasının yol açtığı göçmen dalgasının ülkemize maliyeti 2019 yılı sonu itibariyle 40 Milyar dolara ulaşmıştı.
Otomobil geçmeyen köprüler, uçak inmeyen havaalanları için garanti para diye ödediklerimiz cabası. Tek tek saymak bile zor.
Sadece şehir hastanelerine ödenecek garanti para 30 milyar doları buluyor.
Gökova'daki yazlık saray paraya doymak bilmiyor: Bu yıl 640 milyon lira daha harcanacak.
Ahlat'daki kışlık saray da öyle: 99 milyon lira da o istiyor!
Bin odalı sarayı saymıyorum bile.
Devleti zarara uğratanlara göz açtırmadıkları için MASAK ve Emniyet yetkililerini kutluyorum.
"Hamamın namusu" böylece kurtulmuş oluyor ki fıkrayı bilenler, bilmeyenlere anlatsınlar lütfen.
Burada anlatarak "heteronormatif" görünmek istemiyorum çünkü.
Gazetecilere ve muhalif politikacılara yönelik organize şiddet eylemlerini, açıkça kınamayan MHP'nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye kulak verelim:
"Son günlerde tuhaf ve tahrip düzeyi yüksek gelişmeler peş peşe cereyan ediyor. Tutsak ve turfanda zihniyetler bozgunda fetih rüyası görüyorlar. Emperyalizme turnike olanlar tıpkı akbabalar gibi kanat çırpıyor. Havalar soğumakla kalmıyor, bunların vicdanları da buz tutuyor."
Hayır, canınızı sıkmayın. Bu sözlerdeki derin anlamı kavrayamamış olmanız sizin hatanız değil.
Bahçeli, artık biz sıradan insanların anlayamayacağı bir ermişlik düzeyine ulaştı gibi görünüyor, çünkü artık daha sık böyle acayip cümleler kuruyor.
Yalnız şunu söylemeliyim ki "vicdanların buz tutması" meselesine girmemiş olsaydı, aslında kendi yandaşları açısından daha doğru olurdu.
Çünkü dayak yiyen gazeteci ve politikacılara bir "oh oldu" demedikleri kalmış bulunuyor.
Öte yandan örgütlü bir şekilde saldırıya uğrayanların ortak özellikleri, MHP ve liderini eleştirmeleri.
MHP lideri de bundan rahatsızlık duyuyorsa, bunu yazıp çizenleri suçlamak yerine, gözünü İçişleri Bakanlığı'na çevirmeli.
Bu kişilerin aralarındaki bağı, kimden emir aldıklarının niçin ortaya çıkarılamadığını sorgulamalı ki kendi örgütünün bu işle bir alakası olmadığını da dosta düşmana göstermiş olsun.
Yoksa Süleyman Soylu'nun teşkilatı, bu işlerin ardındaki gerçek güçleri ortaya kasten çıkarmayarak, MHP'yi zan altında bırakmak mı istiyor?
Soylu'yu da uyarayım: Bahçeli'nin dünkü açıklamasıyla hedefine koyduğu Taha Akyol, Elif Çakır ve Yıldıray Oğur'un başlarına bir iş gelmemesi için tedbirlerini almıştır diye umuyorum.