AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın önümüzdeki seçimde en önemli sorununun kutuplaşma olduğu ortaya çıkıyor.
Geçmiş seçimlerde çok işine yarayan kutuplaştırma politikasının yeni sistemde kendi aleyhine işleyeceği anlaşılıyor.
Eski sistemde yüzde 35 oy ile rahatça iktidar olabilecekken şimdi yüzde 50 + 1 oya ihtiyacı var ve yarattığı tabloda bu sayıda insana ulaşabilmesi çok zor görünüyor. İlk turda yakalayabilmesi ise mümkün değil.
Bunun doğal sonucu olarak ittifak alanını genişletme çabası içine girdi.
Binali Yıldırım'ı ve "hiçbir şey olmasa bile bir şey oldu" Ali İhsan Yavuz'u Yeniden Refah Partisi'ne yolladı.
Bu ikili, YRP Genel Başkanı Fatih Erbakan'ı, Cumhur İttifakı'na katılmaya davet etti.
Hizbullahçı Hüda – Par da seçimde aday çıkarmayarak Erdoğan'ı destekleyeceklerini açıkladı.
Recep Tayyip Erdoğan partisinin il başkanları toplantısına video konferans ile katılarak "14 Mayıs destanını aramıza yeni katılan ve katılacak dostlarımızla Cumhur İttifakı olarak beraberce yazacağız" dedi.
Erdoğan'ın seçilmek için yakıcı bir ihtiyaç duyduğu "dostlarının" da bazı talepleri var haliyle.
Erbakan'ın oğlunun AKP'den talepleri arasında şunlar var:
LGBTİ+ derneklerinin kapatılması, Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un (6284 sayılı) kaldırılması, boşanmalarda süresiz nafakanın kaldırılması!
Benzer talepler Hüda Par'ın da programı içinde yer alıyor.
En önemli gördükleri sorun kadına karşı şiddetin önlenmesi kanununun varlığı ve boşanma halinde süresiz nafaka.
Bunların kaldırılmasını isteme nedenleri ise açık: Evlilik içinde fiziksel ya da psikolojik şiddete maruz kalan kadınların boşanarak bu şiddetten kurtulmalarının önüne geçmek.
İstanbul Sözleşmesi'nin kaldırılmasını istemelerinin nedeni de buydu.
Kadınların her tür şiddete karşı korunmasının ve süresiz nafakanın, kadınların susup, başlarına gelene katlanmamalarına yol açtığına inanıyorlar.
Daha açığı kadının bir kişilik olarak kendi varlıklarına sahip çıkmasını tehlikeli buluyorlar, "kadın benim ister severim ister döverim" demeye getiriyorlar.
İttifaka katılmalarını sağlamak için kâğıt üzerinde de olsa bu tavizleri vereceği de anlaşılıyor.
Nitekim Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Doğan Aydal, içerisinde 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un kaldırılmasını da öngören taleplerini AKP'ye ilettiklerini ve kendilerine "hiçbir problem yok" yanıtı verildiğini söyledi.
Aile Bakanı da hemen ardından yaptığı açıklamada kanunun varlığının tartışmaya dahi açılamayacağını söyledi.
Recep Tayyip Erdoğan'ın nasıl bir açmaz içinde olduğunu gösteren bir durum bu.
AKP'yi iktidara getiren en önemli faktörlerden biri partili kadınların olağanüstü örgütlü bir şekilde çalışmalarıydı.
Erdoğan'ı, Refah Partili ilk İBB Başkanı seçtiren kampanya sırasında da partili kadınların kapı kapı herkese ulaşma stratejisinin önemi de yadsınamaz.
Son seçimlerde de AKP'ye yönelen kadın oylarının nedeni hep bu tür örgütsel faaliyetlerdi.
Öyle görünüyor ki Erdoğan, toplam oyları yüzde biri ancak bulacak, belki de bir yarım puan daha geçecek partilerle ittifak uğruna kadınları küstürmeyi göze almış.
Bunun akılcı bir hesap olmadığını söylemeliyim ancak Erdoğan artık o çizgiyi çok geçmiş durumda.
Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "6284 sayılı kanunun kaldırılmasına asla izin vermemeliyiz" çıkışı da Erdoğan'ı iki arada bir derede bırakacak.
Kılıçdaroğlu'na yanıt vermek için 6284'e sahip çıksa, tarikatları ve ittifak kurmaya can attığı partileri küstürecek.
Kanuna sahip çıkmayıp, tarikatların peşine takılırsa da kadınları kaybedecek.
Bıyığı ile sakalı arasında bir tercihte bulunmaya zorlanacak gibi görünüyor. Bakalım hangisini tercih edecek.
Hizbullah'ın siyasi ayağı diye tarif edebileceğimiz Hüda Par'ın, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan'ı destekleme karşılığında AKP'den bir milletvekilliği isteyeceği ileri sürülüyor.
Bu partinin Batman'da önemli bir tabanının olduğu biliniyor, muhtemelen AKP listesinden bir Hüda Par'lı bu ilden milletvekili adayı yapılacak.
Hüda Par'ın "Kürtçe ikinci resmi dil olsun, Anayasa'da Türklüğe atıf yapılmasın" gibi önerilerinin MHP tarafından nasıl karşılanacağı tartışılıyor.
Elbette Hüda – Par tabanı açısından da MHP türü milliyetçiliğin yaratabileceği sakıncalardan söz edebilmek de mümkün.
Ancak MHP yönetimi açısından Hüda – Par'ın ittifaktaki varlığının bir sorun yaratmayacağını düşünüyorum.
Tıpkı Erdoğan için olduğu gibi Devlet Bahçeli için de bu seçimi kazanabilmek hayat memat meselesi ve Bahçeli, bu sorunu aşabileceği bir manevrayı yapmakta güçlük çekmeyecektir.
Bunun partisinin tabanında nasıl karşılanacağını şu andan söylemek elbette zor.
AKP, bu yolla Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki muhafazakâr Kürt oylarını kendine çekebileceğini hesaplıyor.
Bölgede özellikle muhafazakâr oylar için Gelecek Partisi'nin ve DEVA'nın da iddialı olduğunu biliyoruz ve "muhafazakâr Kürt oyları" diye tanımlanan seçmenin Hüda – Par'ın peşine takılma olasılığının hayli düşük olacağını söyleyebilirim.
Hizbullah'ın geçmişteki cinayetlerinin izleri bölge halkının hafızasından silindi mi, yoksa hala taze mi, göreceğiz.
Mehmet Y. Yılmaz kimdir?Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü. 12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu 1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı. Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı. 1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü. 2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi. 2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı. Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. "Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor. |