Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “toplumun temel değerlerine aykırı televizyon programları konusunda gerekenlerin yapılmasını” istedi.
Bunun için bir “genelge” yayınlamış.
Şöyle diyor:
“Toplumun temel değerlerine aykırı unsurlar taşıdığı gözlenen ve son günlerde özellikle yabancı içeriklerin uyarlaması şeklinde ekranlara gelen televizyon programlarının toplum üzerindeki yıkıcı etkilerini bertaraf edecek adımlar ivedilikle atılacak.”
“Genelge” adı verilen resmi metinler, vatandaşları bağlamaz.
Bunları okuyup, ilgili kanun, yönetmelik, tüzük gibi bağlayıcı metinlerden kaynaklanan görevleri yerine getirecek olanlar ilgili kamu yöneticileridir.
Ancak bizim memlekette genelge yayınlanması vatandaşlarda da tatlı bir huzur duygusuna yol açar.
Yöneticilerimiz boş durmuyor, memleketi kanun ve nizam içinde yönetmek için kendilerini paralıyorlar duygusunun yayılmasına neden olur.
Erdoğan’ın bu genelgesinden kendisine görev çıkaracak olan RTÜK, gereğini yapar, buna kuşkunuz olmasın.
Ancak bu genelge, mesela kamu idaresinde tasarrufa yönelik bir dizi tedbir istemiş olsaydı, kimsenin umurunda olmazdı.
En başta genelgeyi yayınlayanın!
Bu genelgeyi okuyup, bütün vatandaşlar gibi mutlu olduktan sonra internette becerebildiğim kadarıyla küçük bir arama yaptım.
Gördüm ki televizyon programları aracılığıyla temel değerleri yer ile yeksan edilebilecek toplum bir tek biziz.
Mösyö Macron, Frau Merkel, Mr. Biden, Sinyor Draghi, Herr Löfven, Herr Frederiksen, sarı kafa Mr. Johnson, Senor Obrador ve daha birçoğunun aklına böyle bir genelge yayınlamak gelmemiş.
Ne yazık ki bu dünya yüzünde başı boş bırakılıp, herhangi bir televizyon programı izleyince cinsel yönelimi değişebilen, ana babalarından kendilerine aktarılmış toplumsal değerlerini unutan, her an ahlaksız tiplere dönüşebilecek kadar düşük karakterli bir tek biz Türkler varız.
Yani en azından yöneticilerimiz buna inanıyor diyelim.
Çocuklarımızı da ortak edip rüşvet alabiliyoruz, rüşvet almayı hırsızlık kabul etmeyen fıkıh hocalarımız var, kul hakkı desen memleketin muktedirleri kul hakkı yemekten obez olmuşlar.
Çevreme baktım, birkaç arkadaşımı aradım, onlar bunu kesinlikle reddettiler.
Ama onları uyardım: Bay Erdoğan, bununla ilgili genelge yayınladı, siz daha iyi bildiğinizi nasıl iddia edebilirsiniz diye!
Sonra düşündüm ki herkes başkasını kendisi gibi bilir.
Türkiye’ye geldiğinden beri Netflix abonesiyim, yetmedi Amazon, Blu, Exxen, S Sport hepsine abone oldum, ancak hâlâ Yasemin ile ortak gemi işimiz yok. Ona bir vakıf kurdurup, kamu kaynaklarını da aktarmış değilim. Benim gibi düşünmüyorlar diye kimseyi hapse de tıktırmadım.
Demek ki mesele televizyonda ne seyrettiğimiz ile ilgili değil diye düşündüm.
Mesele çok daha derinde.
Öte yandan şunu da merak etmedim değil: Bu toplumun temel değerleri nedir, bunların ne olduğuna kim karar verebilir?
Vatan, bayrak, din… Buradan başlayarak herkes kendisine göre bir temel değerler manzumesi ilan edebilir.
Bunun nasıl olacağına karar vermek Cumhurbaşkanı’nın işi midir?
Hayır, değildir.
Görevi de değildir, işi de değildir, bireysel hayatlarımıza karışmak haddi de değildir.
Birey olarak Erdoğan, kendi çocuklarına, torunlarına, kendisini sevenlere bunu anlatabilir, ikna edebilir, aile yapısı ceberut aile reisliğine izin veriyorsa kendi değerlerini dayatabilir.
Ama bizimle ilgili böyle yargılarda bulunmaya, bizi bu tür konularda belli bir yöne gitmeye zorlamaya hakkı olamaz.
Bu tür şeyler demokrasilerde mümkün değildir.
Herkes haddini bilir, kimse kimsenin değerler bütününe karışmaz, beğenmiyorsa da sesini çıkarmaz.
Herkesin televizyonunda hem kapatma düğmesi var hem de istediği kanala geçmesini sağlayan ileri geri tuşu.
Hangisine basacağımıza biz karar veririz, siz değil.
***
Trabzon’da küçücük bir çocuğu miting meydanında kürsüye çıkartıp, ana muhalefet liderine “hain” diye bağırtmak toplumsal değerlerimizin kaçıncı sayfasında yer alıyor, bilemiyorum.
Ancak şunu söyleyebilirim: Bu kadar yerlerde sürüklenmek de gerekmiyor.
Başkalarının çocuklarını bu tür işlere karıştırmayın.
Kendi çocuklarınızı her şeye alet ettiniz, başkalarının çocuklarını rahat bırakın.