TOKİ deprem bölgesindeki ihalelere gaz verdi. Takip edebildiğim kadarıyla dün itibariyle ihalesi yapılan konutlar 8 bine ulaşmış bulunuyor.
TOKİ Başkanı Ömer Bulut'un, T24'te Çiğdem Toker'e yaptığı açıklamaya göre ihalesi yapılan konutlar, çalışması daha önceden yapılmış rezerv konut alanlarında inşa edilecek.
Seçime kadar ihalesi yapılan konut sayısının artacağını söyleyebilirim.
Nitekim Erdoğan dünkü grup konuşmasında bu ay içinde 21 bin 244 konutun inşaatı için temel atılacağını söyledi.
"Geçmişte pek çok afette, Van, Elâzığ, İzmir depremlerinde Antalya yangınlarında bunu yaptık. Biz yaparız. Biz laf üretmeyiz, iş üretiriz. Ve bunu yaptıklarımızla ispat ettik" diyerek de seçim kampanyasının bir başlığını daha açtı.
Somut bir bilgim yok ancak gelişmelere ve Erdoğan'ın genel tutumuna bakınca, İller Bankası'nın da kentlerin alt yapılarının yeniden ayağa kaldırılması için ihaleler yapması sürpriz olmaz.
Artçı depremler sürerken inşaat yapmanın sakıncaları ile ilgili açıklamaları herkes gibi ben de okuyorum.
Kentlerin, kendine özgü dokularının korunması gerektiği ile ilgili endişeler de kuşkusuz ki yersiz değil.
Ancak bu tür uyarılar Erdoğan yönetiminin bir kulağından girer, diğerinden çıkar.
Çünkü Erdoğan, deprem nedeniyle ortaya çıkan konut sorununu bir fırsata dönüştürebileceğini gördü.
Dün TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmadan sonra seçimin 14 Mayıs'a alınacağı artık kesinleşmiş sayılır.
Şimdi bolca temel atılacak, törenler yapılacak, her törende Erdoğan bu inşaat işini ne kadar iyi bildiğini, bir yıl içinde ülkeyi yeniden ayağa kaldıracağını anlatacak.
Bunun karşısında muhalefetin şu andaki pozisyonu ise "negatif" bir tablo çiziyor.
Deprem konutlarının, ön çalışmalar ihmal edilerek yapılmasından kaynaklanabilecek sorunlara dikkat çekecekler.
İnşaat işinin aceleye getirilmesinin doğurabileceği sorunları anlatacaklar.
İhalelerde kamunun zarara uğratıldığı ve bazı yandaş müteahhitlerin kayırıldığını söyleyecekler.
Bu eleştirilerin tümüyle geçersiz olduğunu kimse iddia edemez.
Ancak seçmen karşısında iki şey görecek: İktidar yapmaktan, yeniden imar etmekten söz ederken, muhalefetin pozisyonu bunun karşısında olacak.
Böyle bir tablonun iktidarın işine yaraması, muhalefetin aleyhine işlemesi sürpriz olmaz.
Muhalefet depremden önce de seçmene hayal kurmasına olanak verecek bütünlüklü bir program ortaya koyamamıştı.
Şimdi de kaçınılmaz olarak eleştiren bir pozisyonda kaldı.
Bundan önceki seçimlerde de benzer pozisyonların, taraflara nasıl bir seçim sonucu olarak geri döndüğünü hatırlayalım.
İktidar, negatif propaganda karşısında hep kazandı.
Çünkü seçmen esas olarak kendisine yapılacaklar ya da yapılması vaat edilenlerle ilgili. Yapılan ya da yapılacağı vaat edilen işlerdeki sorunları görmemeye eğilimli.
Erdoğan yönetimi, depremin hemen ardından sergilediği başarısızlıktan kaynaklanacak kayıplarını, bu yolla telafi ederse bu kimse için sürpriz olmamalı.
Bu toparlanma, seçimi kazanmasına yeter mi derseniz, yetmeyecektir diye düşünüyorum.
Depreme müdahaledeki gecikme ve eksiklikler ile deprem sonrası ortaya çıkan AFAD ve Kızılay skandallarından kaynaklanan oy kaybını giderebilir mi diye sorarsanız, yanıtım da "evet, kaybettiği oyların önemli bölümünü geri alabilir" olacak.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından 42 bin Suriyeli geçici sığınmacının gönüllü olarak ülkelerine döndüklerini açıkladı.
"Geçici sığınmacı" statüsüyle Türkiye'ye gelen Suriyelilerin sayısı geçtiğimiz ocak ayındaki son bilgilere göre 3 milyon 535 bin kişiydi.
Bu kişilerin Türkiye'ye gelmeleri ve geçici sığınmacı statüsüyle yaşayabilmelerinin nedeni Suriye'de süregelen iç savaş nedeniyle can güvenliklerinin ortadan kalkmış olmasıydı.
Şimdi görüyoruz ki en azından bazı bölgeler için böyle bir endişe ortadan kalkmış.
Yoksa depremin ardından 42 bin kişinin memleketlerine gönüllü olarak dönebilmeleri söz konusu olamazdı.
Zaten yukarıda verdiğim toplam rakam da bir önceki aya göre 41 bin kişilik bir azalmaya işaret ediyor.
Bu durumda haliyle merak ediyorum: Ülkelerinde yaşayabilecekleri bir ortam bulabilecek iken Türkiye'de kalan kaç sığınmacı var?
Ve hükümet bu durumda olanların gönüllü geri dönüşleri için nasıl bir teşvik politikası uyguluyor?
Mehmet Y. Yılmaz kimdir?Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü. 12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu 1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı. Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı. 1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü. 2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi. 2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı. Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. "Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor. |