Normal şartlar altında bir parlamentoda, bütçe görüşmesi, o parlamentonun en önemli görevidir.
Anayasa'ya, yasalara, TBMM İç Tüzüğü'ne bakarsanız, bizim parlamentomuz için de böyle olmalıydı.
Benim gazeteciliğe başladığım yıllarda bütçe görüşmelerinin komisyonda başlaması ve TBMM Genel Kurulu'nda tamamlanması arasında geçen süre çok önemliydi.
12 Eylül'ün siyasi partiler ve seçim kanunlarında yarattığı düzenin gelip dayandığı yer de milletvekillerinin sahiplerinin millet değil, parti genel başkanları olması oldu.
O günden beri de bütçe kanunlarının bir önemi kalmadı, komisyon çalışmaları yapılması mecburi olduğu için yapıldı, TBMM "bütçe hakkından", yürütme lehine feragat etmiş oldu.
Onun için bir bütçe görüşmesinin TBMM Genel Kurulu'nda yumruklu bir kavgaya dönüşmesinde şaşılacak bir durum yok.
İyi Partili milletvekilini hastanelik eden, ölümün kıyısına kadar getiren yumruğu atan AKP'li milletvekili, sahibine göre davrandı.
Onu o salona sokan iradenin gözüne girebilmesi için kendince seçtiği yol buydu.
TBMM'deki varlığını kanun tekliflerinde, genel görüşmelerde vs. gösteremeyen milletvekili, kendisini patrona beğendirecek başka yollar arar.
Bunlardan bir tanesi de kaba kuvvet kullanmak.
Meclis'in kavgaya en çok karışan milletvekillerinin, yasama faaliyetlerinde en etkisiz elemanlar olması bu nedenle tesadüf değildir.
Her yasama döneminde bu tür bir iki milletvekili çıkar, belki de alışmamış olmamız bizim kabahatimiz.
Ancak öyle görünüyor ki bu sefer ki sıradan bir magandalığın da ötesinde.
Medeni insanlar, böyle bir şiddet olayına karıştıklarında en azından utanırlar.
Mahcup bir yüz ifadesiyle "böyle olmamalıydı, şöyleydi, böyleydi" gibi bir savunma içinde olurlar.
AKP'li magandada gördüğümüz ise böyle bir mahcubiyet değil.
Tam tersine pişkinlik diye tanımlanabilen bir tavır içinde.
"Özür dilemeyeceğim" diyor.
"Böyle şeyler olur" diye bir mazereti var çünkü.
Partinin sözcüsü ondan da pişkin, yumruklaşma nedeniyle Kemal Kılıçdaroğlu'nu sorumlu tutuyor:
"Sözel şiddet Sayın Kılıçdaroğlu tarafından başlatıldı ve maalesef bu noktalara kadar gelmiş oldu."
Partisinin Genel Başkanı gibi "bunlar daha iyi günleriniz" demediği ve "sayın, maalesef" gibi kelimeleri kullandığı için acaba teşekkür mü etsek?
Üniversitede hoca olmuş bir başka maganda, meclis magandasını övdü:
"Adamın dibiymiş. Anlayana anladığı dilden konuşmuş. Bu bir ecdat geleneğidir, elleri dert görmesin. Müslüman, yeri ve zamanına göre hareket etmesini iyi bilendir. Pısırıklar, Zafer Bey Kardeşimin bu adam gibi tavrını görsün de örnek alsın İnşaAllah..."
Bu yaptığı açık bir şiddet çağrısı değil mi?
TCK'nın 216. Maddesi'nde tarif edilen "Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik Suçu" başka nasıl işlenebilir?
Böyle bir magandanın üniversitede hala ders verebiliyor olması, Türkiye'de akademi için utanç sayılmalıdır.
Mehmet Y. Yılmaz kimdir?Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü. 12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu 1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı. Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı. 1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü. 2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi. 2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı. Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. "Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor. |