Şehit ve gaziler için toplanan yardımların, hak sahiplerine dağıtılmayıp, bir vakıf kurularak oraya devredilmesinin olası sonuçlarının neler olabileceğini bu köşede daha önce yazmıştım.
“Gözünüz doysun pes be birader” başlıklı yazıma ulaşmak isterseniz bağlantıyı tıklayabilirsiniz.
O yazımda 15 Temmuz Şehit ve Gazileri ile Dolmabahçe’deki PKK saldırısında şehit ve gazi olanlar için halktan toplanan yardımların bir “vakıf” aracılığıyla deve edileceğine dikkatinizi çekmiştim.
Kabul ediyorum, “deve etmek” deyimini kullanmak bir yazıda hoş olmuyor ancak durumu açıklayacak daha kibar bir “özlü söz” bulamadım. Acaba “çökmek” mi deseydim diye düşündüm ama o da sonuç olarak argo bir kelime.
Konunun yeniden gündemimize girmesinin nedeni, bu vakıfta “bankamatik memurlarına” 7 bin 136 lira maaş ödendiğinin ortaya çıkması.
CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, yardım paralarıyla vakfa araç da kiralandığını açıklıyor ki yukarıda bağlantısını verdiğim yazıda bunların hepsini “tahmin” etmiştim.
Elbette Nostradamus gibi bir kâhin değilim.
Sadece memleketimizin siyasal İslamcıların ne kadar doymak bilmez olduklarını ve fütursuzluklarının sınırının bulunmadığını biliyorum, o kadar!
Önce bazı hatırlatmalarda bulunayım:
15 Temmuz şehit yakınları ve gazileri için toplanan paranın tutarı, o günkü kur üzerinden 100 milyon ABD Doları idi.
Dolmabahçe şehit yakınları ve gazileri için toplanan yardımın tutarı da o günkü kurdan 15,5 milyon ABD Doları tutuyordu.
Bu yardımlar dağıtılmadı, bir vakfa devredildi, vakfı da Aile Bakanı yönetiyor.
Mütevelli üyeleri de tahmin edeceğiniz gibi AKP’li Müslüman kardeşlerimiz.
Toplanan yardımın dolar olarak ne kadarının “deve edildiğini” isteyen kolayca hesaplayabilir.
Bu para hak sahiplerine dağıtılmadı.
Bugünkü kurdan hesaplasak 1,5 milyar liranın üzerinde bir para çıkıyor.
Ve bize anlattılar ki bu parayı nemalandırıp, şehit yakınlarına ve gazilere dağıtacaklar.
İzleyebildiğim kadarıyla dağıtılan para bunun küsuratı kadar.
Türkiye Şehit Yakınları ve Gaziler Dayanışma Vakfının Mütevelli Heyeti Başkanlığını Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık yürütüyor.
Bakan Yanık, “2020 Nisan – 2021 Temmuz döneminde 15 Temmuz şehitlerimizin ailelerine ve gazilerimize toplam 56,9 milyon lira ödeme yaptık” demişti.
Beşiktaş saldırısında şehit olanların yakınlarına ve gazilere ne ödendiğini bilmiyoruz.
Onun için vakfın başkanı olarak Bakan’ın ayrıntılı bir açıklama yapması gerekiyor.
Kul hakkından geçtim, şehitlerin hakkı bu, insan açıklamazsa utanır.
Ben kendisine yardımcı olmak için nasıl bir açıklama beklediğimiz ile ilgili soruları da veriyorum.
1 – Toplanan yardım paraları hangi yolla “nemalandırıldı”, ne kadar getiri sağlandı?
2 – Vakfın kurulduğundan bu yana giderleri nedir?
*Vakıfta kaç kişi çalışıyor, yıllık ücret ödemelerinin toplamı ne kadardır?
* Vakıf yöneticilerinin toplam maaşları ne kadardır?
* Vakfın genel gider kalemleri nelerden oluşuyor?
* Temsil vs. gibi harcamaların tutarı nedir?
3 – 15 Temmuz ve Beşiktaş saldırısı mağdurlarına yapılan ödemeler eşit olarak mı yapılıyor?
4 – Vakfın kuruluşundan bugüne kadar hak sahiplerine yaptığı ödemelerin toplamı nedir?
5 – Şu anda vakfın mal varlığının parasal karşılığı ne kadardır?
Bakan Yanık’a hatırlatmak isterim ki “ticari sır” bahanesinin arkasına saklanırsa, yaptığı işlerden kuşkulanırım.
Bu bir ticari iş değil, onun için vakfın hesapları da ticari sır sayılmaz.
Şehit ve gazilerin acısını yüreğinde hissederek elindeki avucundakini bağışlayan milletimizin yaptığı yardımların nasıl ve nereye harcandığını, nasıl değerlendirildiğini öğrenme hakkı vardır.
Aslına bakarsanız öğrenmek istediğim şey de bu:
Bu Vakıf da çift maaşlı beleşçiler için bir arpalık olarak kullanılıyor mu, kullanılmıyor mu?
Biliyorum ki bu dünyanın adaleti memleketimizin siyasi İslamcılarının umurunda değil.
Anlıyorum ki zaten ahiret hayatında kurulacak adalet divanını da umursamıyorlar.
Hem Müslüman olduğunu söyleyip hem de bunu önemsememek nasıl bir şey, gerçekten anlamıyorum.
Bu tür konuları benim dünya görüşümdeki birisinin bunlara hatırlatıyor olması bile zaten çok garip.
Artık “Mübarek Cuma Sorularına” geçebiliriz.
Sadece şunu söylemek istiyorum:
Diyanet İşleri’nin Dürrizadegilleri, vallahi Allah çarpar, bunu da tebliğ etmek bana düşmesin yahu!
Gördüğünüz gibi 20. Haftaya gelmişiz, bizim siyasal İslamcılar hala saklanıyorlar.
Beşer şaşar, arşiv unutmaz.
Onun için soruları tekrarlıyorum.
* Adalet Bakanı Yardımcısı yapılan bir savcı ile bir hâkim, olmayan bir MASAK raporunu gerekçe göstererek, Sezgin Baran Korkmaz’ın mal varlığı üzerindeki tedbiri kaldırdılar.
O da bunu fırsat bilerek, İçişleri Bakanı ile görüştükten sonra yurtdışına kaçtı ve bu arada da 150 milyon dolarlık malı başkalarına devredebildi.
O savcı iktidar tarafından ödüllendirildi ve bakan yardımcısı yapıldı.
Savcı ve hâkime birileri emir mi verdi? Yoksa onlar şahsi istikballeri için kenara bir şeyler koymayı mı düşündüler?
Bu işler bedava olmaz, bunu biliyoruz.
Acaba, bu 150 milyon Doların ne kadarı çarkları yağlamak için kullanıldı?
Ne kadarı siyasete ne kadarı adalete harcandı?
* İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, mafyanın maaşa bağladığı politikacının kim olduğunu biliyor, savcıya da söyledi.
Aslında savcı da bu ismi, elindeki bir başka soruşturma dosyasından biliyor olmalı ama bu politikacıyla ilgili herhangi bir adım da atılmış değil.
“Mafyanın memuru” olan politikacı kim?
Bakan ve Savcı bu politikacıyı neden koruyor?
* Kendisine gazeteci süsü veren bir tip Sezgin Baran Korkmaz’dan 10 Milyon Euro istedi.
Bu parayı alınca Bakan Soylu ile Korkmaz’ı buluşturup, aralarındaki sorunu çözecekti.
Bu 10 milyon Euro’yu kim alacaktı? Bakan’ın payına buradan bir şey düşecek miydi?
Bakan Soylu’nun, yurtdışına kaçmasından önceki gün Sezgin Baran Korkmaz ile görüşmesi ve bu görüşmede iki de polis memurunun bulunması bu tür ilişkilerin sonucunda mı gerçekleşti?
* İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Ankara ve İstanbul belediyelerinin elinden aldığı yolsuzluk dosyalarını neden saklıyor ve savcılığa göndermiyor?
Bakan’ın bu işten çıkarı sadece siyasi midir?
Yoksa yolsuzlukları yapanların ortağı mıdır?
Kestane kebap, acele cevap!