Öyle görünüyor ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Siyasal İslam ile demokrasi bir arada yaşayabilir mi” tartışmasını sonlandırmaya karar verdi.
Eğer yandaş köşe yazılarından taşan bilgiler üfürme değilse, İstanbul’daki seçimi iptal ettirmek istiyor.
Böylece siyasal İslam ile demokrasinin bir arada yaşayamayacağına ilişkin tartışmayı sonlandıracak.
Biz de öğreneceğiz ki demokrasi, siyasal İslam için amaca ulaşma yolunda binilecek bir tramvaydır, amaca ulaştıklarını düşündükleri gün o tramvaydan inerler.
Bunun işaretleri bir kaç gündür köşe yazılarında vardı ama ilk kez kendisi de açık seçik söyledi:
“İstanbul'da kalkıp da herhalde şöyle 13-14 bin oy farkla seçimi kazandım havasına girmeye kimsenin hakkı yoktur.”
İstanbul’da seçim kazanmak için ne kadar fark gerekiyor, bununla ilgili bir şey söylemedi.
Ama seçimin iptali ile ilgili ilk işaret fişeğini yakmakta da sakınca görmedi:
“Neredeyse bütünü usulsüz. Vatandaşlar ‘Biz burada organize bazı suçların işlendiğini gördük, görüyoruz’ diyorlar. Şimdi bizler de siyasi parti olarak bu organize suçun, örgütlü bazı eylemlerin yapıldığını tespit etmiş durumdayız, dolayısıyla YSK’ya da giderken bu belge, bilgi ve hatta ve hatta televizyon tespitleri var, kamera tespitleri var. Bütün bu tespitlerle beraber nerede nasıl ne gibi yolsuzluklar yapılmış; veyahut da boş arazilerde, tarlalarda, apartmanlar adres olarak gösterilmek suretiyle nasıl oylar kullanılmış; bunları göstermek suretiyle bundan daha dillendirilmiş bir şey olabilir mi. Bütün bunlarla beraber bu adımı atacağız.”
Cumhurbaşkanı farkında değil galiba, ben hatırlatayım:
Seçmen kütüklerine esas olan bilgilerin alındığı yer, bizzat sizin İçişleri Bakanlığı’nızın yönettiği nüfus idaresi.
Seçimden önce, gerçekte olmayan bazı adreslerde seçmenlerin yazıldığını ilk tespit edip uyaran da muhalefet partileri.
Nüfus idaresinin çalışmalarından memnun olan İçişleri Bakanı’nız.
Bunun üzerine kameraların karşısına çıkıp “Listelerde sorun yok, hataları düzelttik” diyen de bizzat YSK Başkanı.
Siz şimdi hangi araziden, tarladan söz ediyorsunuz? Aklınız yine “kupon arsalara” mı gitti yoksa?
Elinizde kamera görüntüleri olduğunu söylüyorsunuz.
Pek inandırıcı değil. Öyle görüntüler olsaydı, savcılık ve polis çoktan harekete geçmiş, suçluları teşhir etmişti bile.
Sakın adamlarınız sizi bir kez daha “Kabataş tuzağına” düşürmüş olmasınlar?
Hatırlayın, Kabataş’taki türbanlı kadının anlattığı cinsel halüsinasyonlar ile ilgili olarak kamera kayıtlarının olduğunu size fısıldamışlar, siz de bir yalanı tekrarlayıp durmak zorunda kalmıştınız.
Ama ne kamera kaydı vardı, ne telefonla çekilmiş bir kare fotoğraf. Çünkü böyle bir olay hiç olmamıştı.
“30 bin civarında geçersiz oy var. E bunun sayımını yapamayız diyorsanız o zaman bunun ötesinde bir şey var. Bunları bizim YSK'dan beklememiz en doğal hakkımızdır” dediniz.
Bence yakın çevrenizi değiştirin, geçersiz oyların sayıldığını ve sonucun değişme ihtimalinin hiç olmadığını size söylemediler mi?
Yoksa “dayak yeriz” diye çekinip, size sadece iyi haberleri mi veriyorlar?
Siz de dahil hepimiz biliyoruz ki böyle bir organize işlem saptayabilmiş olsaydınız, bugün yeri göğü yıkıyordunuz.
Ama yok!
Ayrıca şunu da bir kendinize sorun bakalım, ne yanıt vereceksiniz:
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni almak için organize işler yapan tipler, neden bu işi ilçelerde de yapmadılar? Niye az farkla kaybettikleri ilçeleri, başka büyük şehirleri, mesela Bursa’yı ihmal ettiler?
Size mantıklı geliyor mu, böyle bir işi organize edebilecek kadar örgütlü olacaksınız ama o kadar gözü tok olacaksınız ki ilçe belediyelerini boş vereceksiniz?
Peki MHP ile kurduğunuz ittifakın aldığı yüzde 52 oyu neyle açıklıyorsunuz?
Amaç “sandıkla darbe yapmak” ise, bu yüzde 52 oyu yüzde 49’a çekmek daha çok işe yaramaz mıydı?
Şimdi yazının başındaki sorunun yanıtını bekliyoruz: Siyasal İslam ile demokrasi bir arada yaşayabiliyor mu?
***
22 Ocak 2019 tarihinde, yani Sandık Seçmen Listeleri’nin askıdan indirilmesinin üzerinden iki gün geçtikten sonra, YSK Başkanı, Anadolu Ajansı muhabirinin sorularını yanıtladı.
YSK Başkanı bu söyleşisinde, seçmen listelerindeki bütün hataların giderildiğini, son derece titiz çalışıldığını, mükerrer seçmen yazımı olmadığını vs. açıkladı.
Bu haber besleme havuz medyasında geniş olarak yayınlandı.
YSK Başkanı şöyle konuşmuştu:
“Türkiye'de vatandaşımız doğduğunda Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü bir kimlik numarası veriyor ve herkese tek bir numara veriliyor. Bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının, sisteme iki kere kayıt olması söz konusu değil. Mükerrer seçmen olmadığı gibi sahte seçmen de yok, hayali seçmen de yok. Seçmen nerede kayıtlı olursa olsun ancak bir kez kayıt olabiliyor.”
Şimdi seçimlerde sahte seçmenlerle hile yapıldığını iddia eden yandaş medyanın tümü o tarihte bu sözleri manşetine taşımıştı.
Bugün “seçimde hile” diye yeri göğü yıkanlardan havuz gazetelerinden küçük olanı o gün şunu yazıyordu:
“CHP, yerel seçimlere ilişkin algı operasyonu yapmaya devam ediyor. Sürekli gündeme getirdikleri sahte seçmen yalanına ise son noktayı YSK koydu.”
Belli ki seçim sonuçları, bunlarda hafıza kaybına da neden olmuş.
Dün “ak” dediklerine, bugün “kara” demek için birbirleriyle yarışıyorlar.
Ondan sonra da bu gazeteleri ve televizyonları satın almaya mecbur edilen müteahhitler, tüpçüler, gazetelerinin neden satmadığını, televizyonlarının neden izlenmediğini merak ediyorlar.
Ben uyarmış olayım: Bu kadrolar ile işiniz zor, yakında ballı ihaleler de kesilmeye başlayınca bu gazete ve televizyonların zararlarını karşılayamaz hale geleceksiniz, haberiniz olsun.