CHP Merkez Yönetim Kurulu toplantısının ardından bir açıklama yapan Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, "vakti saati geldiğinde masanın etrafındaki 6 siyasi partinin genel başkanları Türkiye'nin 13. Cumhurbaşkanı seçilecek ismi açıklayacaklar" dedi.
Bunu söylerken Erdoğan ile dalga geçmeyi de ihmal etmedi, "Cumhur ittifakının adayı da netleşmedi" dedi.
Cumhurbaşkanı ve TBMM seçimi en geç 18 Haziran 2023 günü yapılacak.
Yani bugünden itibaren 14 ay var.
Bugünden bir aday ilan etmek için erken bir tarih gibi görünüyor.
Zaten ortada da henüz bu ortak Cumhurbaşkanı adayının nasıl bir program uygulayacağına ilişkin bir çalışma da yok.
Parlamenter sisteme geçiş ile ilgili olarak 6 parti arasında varılan mutabakat kişisel görüşüme göre bugün için bir fanteziden ibaret.
Seçim araştırmaları, Anayasa değiştirebilecek bir çoğunluğa her iki ittifakın da ulaşamayacağını ortaya koyuyor.
Büyük olasılıkla AKP – MHP'nin Anayasa için yaptıkları ortak çalışmanın açıklanmıyor olmasının nedeni de "olmayacak duaya âmin" dememek.
En son öğrendiğimize göre 6'lı muhalefet cephesinin genel başkanları 24 Nisan'da iftarda buluşacaklar.
Bu buluşmanın gündemini biliyoruz: Son yaptıkları toplantıda oluşturulmasına karar verdikleri komisyonların çalışmalarını değerlendirmek.
Ali Babacan'ın ev sahipliğindeki son toplantıda, "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem" geçiş sürecinin yol haritasını tespit için bir çalışma grubu oluşturulmasına karar verilmişti.
Ayrıca "milli iradenin sandığa tam olarak yansıması ve seçim güvenliği" için de bir çalışma grubu oluşturulacaktı.
Parti liderlerinin önündeki gündem böyle olunca da zaten aday belirleme işine daha çok zaman var!
Öte yandan aday isminin telaffuz edilemiyor olmasının görünür ve görünmez gerekçeleri de var tabii.
Görünür gerekçe, "erken" olması, seçime kadar geçecek süreçte adayın yıpratılması ihtimali.
Görünmeyen gerekçe ise genel başkanlardan biri ya da ikisinin adaylığa hevesli olmasının, ortak aday için bir isim bulunmasını engellemesi.
Kişisel görüşüm, bu "erken" değerlendirmesinin yanlışlığı.
Altı partinin güçlendirilmiş parlamenter sistem üzerinde tartışmaları ve bir sonuca varabilmeleri için 6 ay geçti.
Nispeten kolay bir süreç olmalıydı, çünkü zaten sistemin genel çalışma prensiplerinin tartışılacak bir yönü yoktu ve bugünkü sistemin neden tıkandığına ilişkin görüşler de bazı nüanslar dışında ortaktı.
"Nispeten kolay" süreç bile 6 ay sürdü!
Şimdi seçime 14 ay var ve üzerinde anlaşılması çok daha zor konular için ortak yol haritası yapılması gerekiyor.
İdarenin yeniden yapılandırılması sırasında izlenecek yöntemden (ve hatta bakanlardan, genel müdürlere kadar isimlendirmeden) tutun da uygulanacak ekonomi politikalarındaki detaylara kadar fikir birliğine varmanın çok daha zor olduğu bir dizi mesele.
Toplantılara katılacak politikacıların kendi seslerine âşık olmadıklarını, zaten söylenmiş şeyleri bir de kendi sesleriyle duymak istemediklerini varsaysak bile (ki bu da bir tür hayal sayılır) çok kısa sürede yapılacak bir iş olmadığı açık.
CHP, kendisini "sosyal demokrat" olarak konumluyor. Ortak olduğu partiler ise milliyetçi, muhafazakâr sağ partiler.
Ortak ekonomi programı kimin izlerini taşıyacak? Hangi zeminde uzlaşabilecekler?
Teorik olarak böyle bir konuda uzlaşmaları, demokrasinin temel prensiplerinde uzlaşmalarından daha zor olmalı.
İkincisi 6 ay sürdüyse, birincisi ne kadar zaman alabilir sizce?
Onun için "erken" olan bir durum yok. Vakti geldi, zamanı da geçiyor.
Aday konusuna ise şimdilik hiç girmeyeceğim.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Cemal Kaşıkçı dosyasının Suudi Arabistan'a devredilmesi ile ilgili olarak "tamamen yasaya uygundur" dedi.
Adam Adalet Bakanı olmuş, neyin yasaya uygun, neyin uygun olmadığını elbette bilebilecek durumda.
Nitekim gerçekten de dosyanın devredilmesi yasalarımıza uygun.
Ancak "aynı yasalar Suudi Arabistan dosyaları ilk istediğinde de yok muydu" gibi bozguncu sorular da aklıma gelmiyor değil.
Öte yandan Anayasa ve yasaya uygun başka konular da var ki hükümet bu konuda hiç adım atmıyor.
AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanması konusu böyle bir durum.
Anayasa ve yasalara göre bu mahkeme kararlarına uymak her makam için zorunlu ama Selahattin Demirtaş da Osman Kavala da hâlâ hapiste.
İşin içine Suudiler ile barışma çabası girince hatırlanan kanunlar, başka durumlarda niye akla gelmiyor?