Badem bıyık, pos bıyık, hilal bıyık, kaytan bıyık ve onlarca çeşidiyle kültürümüzün bir parçasıdır bıyık. Geçmişten beri, yüzümüzde gururla taşıdığımız bıyık, özelikle 80 dönemi sonrasında modern dünyanın etkisiyle hem toplumsal yaşamımız hem de kültürümüz içinde görünürden görünmeze dönüştü. Politikacılar, sanatçılar ideolojilerinin bir temsili olarak gururla taşıdıkları bıyıklarını muasır medeniyet yolunda feda etmeyi tercih ettiler. 2000’li yıllarla beraber geleneksel kimliğimizle daha barışık hale geldik ve bıyık yeniden sahnelerde, kürsülerde, ekranlarda dudak üstünde özenle taşınır oldu.
Yazımızın konusu olan bıyık ise, Faruk Bulsara’nın. 1946 yılında Zanzibar adında Afrika’nın kıyısında İran’ın Şiraz bölgesinden göçen Zerdüştlerin yaşadığı bir adada dünyaya gelen Faruk Bulsara’nın, doğumundan 40 yıl sonra İngiltere’nin başkentinde grup arkadaşlarıyla vereceği konser, uçuşların ertelenmesine ve konser gününün resmi tatil ilan edilmesine neden olmuştu. Faruk Bulsara ya da hepimizin bildiği şekliyle Freddie Mercury. Queen (Kraliçe) grubunun vokalisti.
Queen özellikle vokalistinin renkli kişiliği ve normal yaşamının aksine sahnedeki görkemli duruşuyla ilgi çekmeyi başardı. Olağanüstü sesiyle opera sanatçılarıyla düetler yapan Freddie Mercury zamanla beraber saçlarından taviz verse bile bıyığından kolay kolay vazgeçmedi ve bıyığı tıpkı Şarlo’nun, Salvador Dali’nin bıyığı gibi sanatçının simgesi haline geldi.
Grup Rock müziği senfonik altyapıyla birleştirerek ve gerek sözlerde gerekse müzikte ilginç kolajlar yaparak dikkat çekmeyi başardı. Müzikal altyapının zenginliği ve vokalin yeteneğiyle beraber sözlerin derinliği de Queen’in başarısında etkili. Astronomi alanında doktora yapan ve hatta bir dönem mezun olduğu Imperial College’ın rektörlüğünü yapan Brian May ile beraber şarkı sözlerinin büyük kısmını yazan Mercury’nin farklı bir kültürden gelmesinin etkisi kendisini şarkılarda gösteriyordu. Bohemian Rhapsody’nin sözlerine göz atarsak sahnedeki gösterişin ve müzikte ki hızlı ritmin aksine yaşama dair sorgunun grubun ilk şarkılarında dahi kendini gösterdiğini görebiliyoruz.
Çok geç, zamanım geldi.Sırtımdan aşağıya ürpertiler gönderiyor,vücudum sürekli ağrıyor.Herkese elveda,gitmeliyim.Hepinizi arkada bırakmalı ve gerçekle yüzleşmeliyim.
Freddie Mercury 24 Kasım 1991 tarihinde yani günümüzden 22 sene önce AIDS olduğu için yaşama veda etti. Ölümünden birkaç gün öncesinde yaptığı basın toplantısında o zamanlar büyük bir skandal olarak kabul edilen hastalığını onaylayarak hayranlarını bu hastalığa karşı mücadeleye çağırmıştı. Grubun hayatta kalan üyeleri ve menejeri tarafından Mercury’nin vasiyeti doğrultusunda kurulan Mercury Phoenix Trust aracılığıyla AIDS araştırmalarına destek vermeye başladılar. 1992 yılında Wembley Stadı’nda gerçekleştirilen anma ve bağış toplama konserinin biletleri üç saat içerisinde tükenirken, konser bileti alan 72,000 seyirci konsere kimlerin katılacağını bile bilmiyordu. Led Zeppelin, Black Sabbath, The Who, Def Leppard, Metallica, Guns’n Roses, U2 gibi grupların ve üyelerinin, Elton John, Elizabeth Taylor gibi bir çok ünlünün katıldığı konserin 10 yıl sonra yani 2002 yılında yayınlanan DVD’si İngiltere’de 1 numaraya ulaşmayı başardı. Anma konserinin Blu Ray versiyonu ise bu yıl 2 Kasım tarihinde piyasaya sürüldü.
“Freddie For A Day” (Bir günlüğüne Freddie) adı verilen etkinlik çerçevesinde hayranları Freddie’yi anıyorlar ve resimlerini göndererek kampanyaya destek veriyorlar, bağış topluyorlar. Freddie’nin kendine has hareketlerini sergileyen, kıyafetlerini giyen hayranlar özellikle sanatçının bıyığına odaklanmış durumdalar. Kadınlı erkekli bıyık takarak fotoğraflar çektirenler ilginç resimlerin de ortaya çıkmasına neden oluyorlar. Etkinlik kapsamında üç yüze yakın HIV/AIDS hastalığıyla mücadele eden derneğe 15 milyon dolar tutarında yardım toplanmış günümüze kadar.
Sanatçının yaşarken hayranlarıyla kurduğu başarılı bağ ve etkisini hala kitleler üzerinde sürdürmesi, böylece hastalıktan mağdur olanlara bir umut oluyor. Hayranları ise, bu etkinlik sayesinde artık yaşamıyor olsa bile sanatçıyla bağ kurabiliyorlar.
Grubun Freddie Mercury’nin öldüğü yıl yayınlanan Innuendo albümü kadere karşı ayakta durmayı ve denemekten vazgeçmemeyi öğütlüyor. Tıpkı Bohemian Rhapsody gibi çok çeşitli alanlardan etkilenen albüme isim veren şarkının içerisinde bir Rock parçasında rastlanmayacak Bolero notalarına, şarkının sözlerinde ise felsefi derinliğe rastlamak mümkün;
Güneş gökyüzünde asılı durduğu ve çöl kumla dolu olduğu süreceDalgalar denizde gürleyip, karayla buluştuğu süreceRüzgar, yıldızlar ve gökküşağı olduğu süreceDağlar parçalanıp ovalara dönüşene dek.Denemeye devam edeceğizİnce çizgide yürüDenemeye devam edeceğizSadece zaman geçiriyoruzIrk, renk ve inançlara göre yaşarkenKatıksız açgözlülük ve kör deliliğe göre hüküm verirkenYaşamımız gelenekler,batıl inançlar ve yanlış inançlarla belirlendiSonsuz zaman süresince ve ara vermedenDenemeye devam edeceğizİnce çizgide yürüyeceğizDenemeye devam edeceğizZamanın bitimine dekKeder yüzünden tümü
bizim ihtişamımız yüzündenİmalarımdan alınmaOlmak istediğin herhangi bir şey olabilirsinSadece şimdiye dek olabildiğini düşündüğün herhangi bir şeye dönüştür kendiniTemponda özgür ol,Ego'na teslim ol, kendine karşı özgür olEğer bir tanrı veya herhangi bir tür adalet varsa gökyüzünün altındaEğer bir amacı, eğer bir nedeni varsa yaşamın ya da ölümünEğer bir cevabı varsa sormaya zorunluğu hissettiğimiz sorularınKendini göster - korkularımızı yok et - maskeni çıkarEvet denemeye devam edeceğizBu ince çizgide yürüyeceğizGülümsemeye devam edeceğizVe ne olursa olacak, olacakDenemeye devam edeceğizSadece denemeye devam edeceğiz
Grubun yayınlanan son albümü “Made In Heaven”da (Cennette Üretildi) ise artık kadere karşı mücadelenin kaybedildiği fakat umudun asla sona ermediği vurgulanıyor. Grubun son albüm kayıtlarının yapıldığı İsviçre’nin Cenevre Gölü kıyısında Richard Gray tarafından çekilen ve albüm kapağı olarak yayınlanan fotoğraf hastalığına rağmen Freddie Mercury’nin duruşundan taviz vermediğinin göstergesi. Sanatçının verdiği poz ölümünün ardından bir heykeltraşa esin kaynağı oldu ve Cenevre Gölü kıyısında sanatçının heykeli bu pozla yapıldı.
Yirmi ikinci ölüm yıldönümünde kısaca bir sanatçının Dünya’nın bilinmeyen bir noktasından gelerek nasıl tahta oturduğu, samimiyetinden ve yaşam tarzından taviz vermeyerek nasıl sevdikleriyle bir bağ kurduğunu kısaca anlamaya, anlatmaya çalıştım. Günümüz sanatçılarının gelecekte ne kadar hatırlanıp hatırlanmayacakları bu bağlamda duruşlarına ve samimiyetlerine bağlı olarak belli olacak ön görüsünde bulunmak sanırım hatalı olmayacaktır. Yazıya Freddie Mercury’nin sesinin son kez duyulduğu Mother Love (Anne Sevgisi) şarkısından sözlerle noktayı koyalım;
bu yalnız yolda çok fazla yürüdüm.yeterince oynadım bu eski oyunu.ben dünyaların adamıyım ve güçlü olduğumu söylüyorlar.oysa kalbim ağır, umudum ise tükenmiş durumda.dışarıda şehirde soğuk bir dünya var.acımanızı değil, sadece saklanacak güvenli bir yer istiyorum.annecim lütfen, lütfen beni al tekrar içine.zorluk yaratmak değil amacım,ama hasretini çektiğim o sevgi.beni ağlarken görmeni kaldıramam.ama ölmeden huzura hasretim.bana o tüm tatlı anne sevgisini,vermek için orada olduğun bilmeyi istiyorum sadece.vücudum ağrılar içerisinde, uyuyamıyorum.bana eşlik eden sadece rüyalarım.öyle hissediyorum ki; güneş batmakta.o tatlı anne sevgisine doğru geliyorum.
Freddie Mercury son kez seslenirken samimi bir şekilde yorgunluğunu, huzura ihtiyaç duyduğunu çok net bir şekilde belirtiyor. Şarkının tamamını söylemeye ömrü yetmeyen Mercury’nin ardından şarkıda eski konser kayıtlarından parçalar kullanılarak sanatçının annesine ve seyircilerine olan sevgisi vurgulanmış. Şarkının kaydı bu bağlantıdan dinlenebiliyor.