“Çocuklar uyanır geceleyin
Bir şey ararlar karanlıkta
Uyanır kadınlar geceleyin
Yüzük takarlar karanlıkta
Geceleyin kediler uyanır
Bize bakarlar karanlıkta”
Melih Cevdet Anday
Douglas Adams tarafından kaleme alınan “Otostopçunun Galaksi Rehberi” serisinde uzayda yaşayan varlıklar hergün kendimize ve çevremize sorduğumuz bir sorunun cevabını ararlar; “Yaşamın anlamı nedir?”. Seri bu soruya aranan cevabı verir. İstediğimiz cevap olmasa bile… Kitapta dünyada yeryüzü kabuğu üzerinde yaşayan varlıklardan söz edilir. Bu varlıklar ilk önce “zararsız” olarak tanımlanmıştır. Fakat zamanla beraber insan için yapılan bu tanım düzeltmeye ihtiyaç duyar. Çünkü yeryüzü kabuğunda yaşayan bu varlıklar birbirleriyle kavgaya tutuşurlar ve nedense yaşadıkları doğayı bozarlar. İnsanın yeni tanımı “çoğunlukla zararsız” olarak değiştirilir. Galaksi Rehberi’ne göre dünya üzerinde yaşayan en akıllı varlıklar insanlar değildir. Fareler ve yunuslardan sonra insan üçüncü sırada yer alır.
J.R.R. Tolkien yazdığı fantastik romanlarda insanlar bulundukları –Orta- Dünya’da yine kusurlu varlıklar olarak dikkat çekerler. İlk başta cüceler yaratılmış, sonra Eru onları uykuya yatırmış ve Elfler "uyandırılmış" ve çok zaman sonra insanlar ortaya çıkmış. İnsanlar ölümlüdür, Elflere ve cücelere göre ömürleri çok kısa, hastalığa salgına dayanamazlar, savaşlarda çok çabuk ölürler. Zayıftırlar, yaşamları elflere göre başladığı gibi biter. Onların neden ev yaptıkları bile anlaşılamaz bir şeydir Elflerin gözünde. Zaten hemen ölecek bu varlıklar eve neden ihtiyaç duyardı? Ama insanları bütün ırklardan ayıran tek bir belirgin özellikleri vardı. Hırslıydılar. Fazla hırslı. Aşklarında da hırslıydılar, savaşlarında da…
Romanlardan gerçeklere dönecek olursak var olduğumuzdan bu yana yaptıklarımıza tanıklık eden başka varlıklar var dünyada. Bu varlıklar arasında özellikle kediler ve köpekler kimi zaman sokakta şiddetimize maruz kalıyor, kimi zaman yaşamımıza ortak oluyorlar. Bir süre bir kediyle evimi paylaşmış birisi olarak kedilerin yaşamlarımıza tanıklığı konusuna değinmek istiyorum.
Kıyıda köşede, kimi zaman yemek yerken kimi zaman pencereden dışarıya bakarken karşılaşırız gözleriyle. Sürekli bizleri izleyen, bizden ürken ama yine de bizden uzaklaşamayan kediler. Sokaklarımızda, evlerimizde binlerce yıldan beri şahitlik ediyorlar varlığımıza, yaşamımıza. Doğayı betonla dolduran, o betonların içinde yaşayan, kimi zaman onları besleyen, kimi zaman tekmeleyen garip varlıklar olan bizlerin garip yaşamını adetâ doğanın bir kamerası gibi gözlüyorlar. Varlıklarını fark etmediğimizde bulut gibi yanımızdan geçiyor , kimi zaman zarafetle ayaklarımıza dokunuyor , sıcaklığımızı hissettiklerinde kadife gibi yumuşak bedenlerini üstümüze seriyor , ayakkabı kutularını yuvaları olarak görüyorlar. Dışarıdan bize baktıklarında kimi zaman komedi, kimi zaman trajedi görüyorlar.
Karikatürlerde Bezgin Bekir’in en iyi uyku arkadaşı olarak bildiğimiz kediler, Bülent Üstün’ün yorumu Kötü Kedi Şerafettin karakteriyle sokakların ayyaş despotu haline de gelebiliyor. Kediler köpeklerden daha farklı. Kimilerine göre özgür, kimilerine göre nankör. Tıpkı insanlar gibi. Ama daima sevgiye muhtaçlar.
Kimi zaman acı acı çığlıklarını, kimi zaman şehvetle yükselen bağırtılarını, kimi zaman kendilerini kaybederek birbirleriyle kapışmalarını izliyoruz. Genel anlayışımız sadık oldukları için köpekleri severken nankör oldukları için kedilere karşı bir ön yargı besliyoruz.
ABD’li arkeologların Çin’in Shaanxi bölgesinde bir köy mezarlığında yaptıkları kazıda günümüzden 5300 yıl önce gömülmüş kedi kemiklerine rastlandı. Arkeologlara göre o dönemde Çinliler köy yaşamında kedileri evcilleştirmişler ve onlarla beraber yaşıyorlarmış. Tıpkı bugün olduğu gibi.
İnsanlık tarihinin daima bir noktasında yer almış kediler. Kimisi Mısır’da tanrı katına taşınmış ve tapınılmış, kimisi şeytan olarak görülmüş taşlanmış, kimi kültürde sultanların pembe incili kaftanlarına serilmiş elmas yüzüklerle sevilmiş kimi kültürde soğuktan ve açlıktan titreyen insanlarla beraber yemek aramış, hayatta kalma mücadelesi vermiş.
Bülent Ortaçgil, 1974 yılında yayınladığı albümünde “Kediler” şarkısında bu sefer insanları kedilere benzetmiş ve sormuş. Siz hangi kedilerdensiniz ?
"Evvel zaman içinde kalbur saman içinde
çok uzak değil yakın bir ülkede
sevimli, uslu, küçücük gözlü küçük kediler yaşarmış
yemekleri ortak, yatakları birmiş, sevinçleri hepsininmiş
duman rengi, açık kahverengi küçük kediler yaşarmış
yakın ülkenin yanında dönemeci dönerken
rüzgarların sağında ormanların solunda
sesli, hırslı, kocaman gözlü büyük kediler varmış
sabahları okumakla, akşamları düşünmekle
gündüzleri konuşmakla, geceleri çalışmakla
yorgun gözleri, şişmiş elleri büyük kediler varmış
siz kardeşler hangi kedileri seversiniz
hangi kediler gibi yaşamak istersiniz
sevimli, uslu, sesli, hırslı
hangi kedilerdensiniz."
Ortaçgil’in şarkısını burayı tıklayarak dinleyebilirsiniz.