“Zamanın durduğu yere hoş geldin Kimse ayrılamaz ve ayrılmayacak da Dolunay var, hiç değişmiyor bu sanki Az önce akıl hastası damgası yedim Her gece aynı düşü görüyorum Özgürlüğümüzü görüyorum Kilitli kapılar yok, parmaklıklı pencereler yok Beynimi yaralı gibi gösteren şeylerin hiçbiri yok Uyu dostum göreceksin Rüyanın benim gerçekliğim olduğunu Beni bu kafes altında tutuyorlar Beynimin bu yüzden öfke dediğini anlayamıyorlar mı?” *
13 Temmuz Pazar akşamı İstanbul yine karalar bağlayacak. Thrash Metal’in yaratıcısı olarak kabul edilmelerine ve bu türde çalmalarına rağmen 110 milyonluk albüm satışına ulaşmayı başarmış ve sadece metal müzik severlerin değil popüler müzik dinleyen çoğu insanın gönül telini titretmiş olan Metallica grubu, bir geceliğine takılmak için yeniden İstanbul’da… 1993, 1999, 2008 ve 2010 yıllarında yaptıkları ziyaretlerden sonra beşinci kez hayranlarını şenlendirecek olan grubun konserinde çalacağı şarkıları yine hayranları belirliyor. metallicabyrequest.com web sitesine girip oy verenlerin istekleri doğrultusunda grup şarkılarını seslendirecek. Oylama sonucuna göre Metallica’nın İstanbul konserinde çalacağı şarkılar şu şekilde:
Metallica ile ilk tanışmam lise sonrası İzmir’i terk edip üniversiteyi okumak için toprağı kara Ankara’ya gittiğimde olmuştu. 1997 senesinde hâlâ kasetlerin olduğu zamanlarda Metallica (The Black Album) albümüyle karşılaştım abimin kaset kutusunda. Bir yanda İlhan İrem bir yanda Lionel Richie öte yanda Ahmet Kaya albümü dururken bu simsiyah kapaklı albüm yine o zamanların yüksek teknolojisi walkman sayesinde kulaklarımı şenlendirmişti. Enter Sandman, Sad but True , The Unforgiven, Wherever I May Roam, Nothing Else Matters, My Friend of Misery gibi gerek Metallica gerekse o dönemlerde ergenliğini yaşayan birçok insan için önemli parçalardı. Hâlâ öyleler… Fakültemizde rock/metal sever arkadaşlarımızın yoğun çabaları sonucunda Metallica’nın San Francisco Senfoni Orkestrası ile yaptığı kaydı yine vakti zamanın ileri teknoloji ürünü DVD kayıtlarından izleme şansına erişmiş, kendimizi şanslı saymıştık. Tıpkı 70’li yıllarda Erkin Koray ve Barış Manço’yu izleyebilmiş, dinleyebilmiş şanslı azınlıklar gibi… Sevginiz ne kadar büyükse tutkunuz ve tutuculuğunuz da o kadar artabiliyor. 1996 yılında grup elemanlarının saçlarını kestirmesiyle ve “Master of Puppets” sonrası çıkarttıkları albümlerle sürekli olarak eleştiriye uğradı Metallica. Eleştirilere rağmen 1981’den bu yana hayranlarının gruba karşı sevgisi ve tutkusu devam ediyor.
Grubun Türkiye’de bulunan hayranları tarafından kurulan Metallicaturk sayfasına göre Metallica’yı sevmek için 10 sebep şu şekilde sıralanıyor;
Sitenin bu şekilde maddelendirdiği sebepler arasında özellikle bireysel ve toplumsal sorunlara değindikleri şarkı sözlerinin etkisiyle grubun, hayranları tarafından sahiplenildiğini söylemek hata olmayacaktır. Bireysel ve toplumsal sorunlara ilişkin şarkı sözlerine örnek olarak birkaç şarkıyı analım. One (Tek) şarkısı Metallica’nın 1988 tarihli “…And Justice For All” albümünde yayınlandı. Şarkının sözleri çeviri yapılmış haliyle bile oldukça etkileyici:
“Karanlık hapsediyor beni Görebildiğim tek şey mutlak dehşet Yaşamıyorum, ölemiyorum, kısılı kaldım kendi içimde Bedenim beni tutsak eden hücre”
1991 yılında yayınlanan Metallica (The Black Album) albümünde bulunan “The Unforgiven” (Affedilmeyen) şarkısı da bireyin toplum içindeki yaşamının özeti şeklinde:
“Yeni biri katılınca bu dünyaya Hemen boyun eğdirilir Bitmek bilmeyen acılı gurur kırılmalarıyla Genç oğlan onların kurallarını öğrenir Zamanla çocuk içine kapanır Haksızlığa uğramış bu şamar oğlanı Tüm kendi düşüncelerinden mahrum bırakılmış Genç adam mücadeleyi sürdürür ve bilir Kendi kendine verdiği bir sözü Bugünden sonra hiç kimse iradesini elinden alamayacaktır Tüm yaşamlarını adıyorlar Onunkini çekip çevirmeye O hepsini memnun etmeye uğraşıyor Bu acılı adam Hep aynı şey yaşamı boyunca Sürekli savaştı Kazanamayacağı bir savaş bu Yorgun bir adam görüyorlar artık aldırmayan Yaşlı adam hazırlanıyor o zaman Pişmanlık içinde ölmeye İşte o yaşlı adam benim Ne hissettiysem Ne bildiysem Gösterdiklerimin içinde parıldamadı asla Hiç olmadım Hiç görmedim Görmeyeceğim olabilecek olanları Hiç özgür olmadım Hiç kendim olmadım Bu yüzden sizi affedilmeyen ilan ediyorum Siz beni yaftaladınız Ben de sizi yaftalayacağım Bu yüzden sizi affedilmeyen ilân ediyorum.”
Metallica 1997 tarihli Reload albümünde şarkının devamı niteliğinde The Unforgiven II ve 2008 tarihli Death Magnetic albümünde The Unforgiven III ile birey olarak topluma karşı tepkilerini, öfkelerini dillendirmeye devam ettiler.
Grup bir yandan başarı için koştururken bir yandan gerçek yaşamda karşılaştığı krizlerle mücadele etmeye çalıştı. Grubun bas gitaristi Cliff Burton, 1986 yılında turne otobüsünün yaptığı kaza sonucu yaşamını yitirdi. Bu şok gelişmenin ardından grubun hayatta kalan elemanları grubu dağıtmakla devam etmek arasında bocaladılar.
Grubun Burton sonrası bas gitaristi olan James Newstead’in gruptan ayrılması/atılması yine grup içerisinde sıkıntı yaşanmasına sebep oldu. 2003 yılında St. Anger albümü kayıtları sırasında çekilen “Metallica: Some Kind of Monster” (Metallica: Bir Tür Canavar) belgeselinde grup üyelerinin yaşadıkları stres, terapi seanslarının çekimleriyle hayranlarının gözü önüne serildi. 2005 yılında yayınlanan belgesel, grubun samimi tavrından dolayı övgüyle karşılanırken sert eleştirilere de maruz kaldı.
Metallica bir yandan sorunları aşarken bir yandan ilginç ve yenilikçi çalışmalarla sesini duyurmaya devam etti. 2012 yılında Kanada’nın Edmonton ve Vancouver şehirlerinde verdikleri konserlerin 25 kamerayla çekildiği görüntülerinin yer aldığı “Through The Never” filmi 2013 yılı Ekim ayında sinemalarda gösterildi. Grup 2013 yılı Aralık ayında Antarktika’da “Freeze ‘Em All” (Hepsini Dondur) adıyla verdiği konserler ile “bütün kıtalarda konser verme” başarısına (!?) ulaştı. Geçtiğimiz Haziran ayı içerisinde de 1970 yılından beri İngiltere’de düzenlenen Glastonbury festivaline katılarak festivalde konser veren ilk heavy metal grubu oldu.
Grup hayranı olmayanlar için Metallica hakkında biraz bilgi vermeyi ve gruba “Türkiye’ye Yeniden Hoş geldiniz” demeyi amaçlayan bu yazının sonunda mikrofonu yine kendilerine bırakıp 1984 yılında yayınlanan Ride the Lightning albümünden Fade to Black şarkılarının sözleriyle yazıyı noktalayalım:
“Yaşam öyle görünüyor ki solacak Gün be gün uzaklaşarak İçimde kaybolarak Hiçbir şey önemli değil, hiç kimse Yaşama isteğimi yitirdim Kalmadı verecek şeyim Benim için dahası yok Beni özgür kılacak sona ihtiyacım var Hiçbir şey eskisi gibi değil İçimden bir şeyler kaybolup gidiyor Ölümcül kayıp, gerçek olamaz bu Hissettiğim cehenneme dayanamıyorum Boşluk dolduruyor içimi Keder noktasına dek Büyüyen karanlık yutuyor şafağı Ben bendim, ama o gitti şimdi Sadece ben kurtarabilirim kendimi, ama çok geç Düşünemiyorum artık niçin denemem gerektiğini bile Dün hiç olmamış gibi görünüyor Ölüm sıcak karşılıyor beni, sadece elveda diyeceğim şimdi”
* Welcome Home (Sanitarium) / Eve Hoş geldin (Senatoryum) şarkısı Metallica’nın 1986 tarihli Master of Puppets albümünde yayınlandı.
- Görsel, Metallica’nın 2008 İstanbul konseri albümünün kapağından alınmıştır.
- Karikatür http://caliskan.deviantart.com/art/metallica-istanbul-177236033 adresinden alınmıştır.