Bundan tam 14 yıl önceydi. 2004 yılının sıcak bir Mayıs günü, bir otobüs dolusu Türk şarapsever Yunanistan’ın Makedonya tepelerini tırmanıyordu. Tatlı meyilli yolların sonunda bir virajı döner dönmez karşılarına Kir Yianni şaraphanesi çıktı. Tesisin girişinde, Türk ve Yunan bayrakları yan yana dalgalanıyordu. Yorgun-argın otobüsten inen Şarap Dostları Derneği üyeleri, İzmir marşını söyleyen ev sahiplerinin ve coşkuyla çalan davul-zurna ekibinin melodileriyle bir anda diriliverdiler. Ak saçlı, uzun boylu, dinç bir adam “Yassu!” diyerek derneğin başkanı Nihat Karaköse’ye sarıldı, sıcak bir tavırla herkesin ellerini tek tek sıktı.
Türk ve Yunan dostluğunun gelişmesi için kurulan Defne Derneği’nin organizasyonuyla yapılan gezinin en keyifli günü, o gün yaşandı. Derneğin de üyelerinden olan şaraphanenin sahibi Yannis Butaris’in ölüm döşeğindeki kanserli eşini bırakıp konuklarını ağırlamaya gelmesi, şarap dostlarını daha bir duygulandırdı. Karşılıklı hediyeler teati edildi, Şarap Dostları Derneği’nin onursal üyesi ilan edilen Butaris’in boynuna derneğin altın kaplama şarap tası ve regalyası takıldı.
Gel zaman, git zaman Butaris politikaya atıldı, Türk dostu demeçleriyle Yunan milliyetçilerinin öfkesini çekti, buna rağmen de 2010’da Selanik Belediye Başkanlığı’na seçilmeyi başardı. Ülkesinin liderlerinden, Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday gösteren Venizelos’un izinden giderek her fırsatta Atatürk’ü övdü, “Atatürk’ün Selanikli olmasından gurur duyuyoruz. Tarihin en büyük şahsiyetlerinden biri hemşehrimiz…” dedi. Tüm bunlar makamına bisikletle giden, resmiyeti sevmediği için asla kravat takmayan, yer yer anarşist sayılacak kadar aykırı tavırlar sergileyen başkanın düşmanlarını daha da biledi, sonunda da geçtiğimiz haftaki saldırı olayı yaşandı. Pontus Rumlarını anma gününde Butaris’e saldıran dört ırkçı faşist, başkanı yere devirerek hayli hırpaladı.
Osmanlı imparatorluğu her ne kadar gericiler tarafından katı bir din devleti gibi göstermeye çalışılsa da, her şeyden önce çok kültürlü bir imparatorluktu. Azınlıklar kendi düzenleri ve âdetleri içinde yaşıyordu, Müslüman Türkler şarap yapmasalar da rakı ve konyak gibi damıtık içkiler üretiyordu. Şarap seven Müslümanlar da gayrımüslimlerin yaptıklarını keyifle içiyordu. Osmanlı şarapları Paris fuarlarında madalyalar alıyor, Bomonti, Aydın gibi bira markaları kıyasıya rekabet ediyordu. İstanbul, İzmir gibi kozmopolit liman şehirleri meyhaneler ve birahanelerle doluydu. Galata’da İngilizlerin işlettiği punch satılan minik kokteyl büfeleri bile vardı. Tutucu şehir ve semtler ise bir tür bira sayılabilecek ekşi Tatar bozası yapan bozahanelerde nefis körletiyordu.
Böyle bir iklimde, Butaris’in ailesi 1897’de şarapçılığa başlamıştı. Hâlâ Butaris müzesinde sergilenen tabelada, şirketin ismi Osmanlıca, Rumca ve Latince yazılıydı. Yunanistan bağımsızlığına kavuşunca Butaris ailesi de o tarafta kalmıştı.
Butaris, şimdilerde Yunanistan’ın en büyük şarap üreticilerinden… Özellikle Santorini adasında yaptığı Misket şarapları, rahat içimli ve aromatik Moskofilero’ları, yoğun tatlılıkta Vin Santo’ları çok yerde bulunuyor, iyi satılıyor. Ama aykırı bir figür olan Yannis Butaris, farklılığını burada da ortaya koyuyor. İddialı bir önolog olarak orta kalite bir şarap yelpazesi olan aile firmasından 1997’de ayrılmış ve kendi şaraphanesini işletiyor. İki oğluyla birlikte Xinomavro bağlarının içindeki Kir Yianni adlı şaraphanede “ekşi kara” anlamına gelen bu üzümü parlatmaya, ondan çıkabilecek en iyi şarapları yapmaya çabalıyor. Karşılığını da alıyor, şarapları Yunan şaraplarının en pahalı liginde yer alıyor.
“Yunanlıların ve Türklerin dost olmaktan, işbirliği yapmaktan, birbirlerini desteklemekten başka şansları yok. İki halk, aslında etle tırnak gibiyiz. Aynı kültüre, aynı coğrafyanın âdetlerine sahibiz. O yüzden Türk yatırımcılarını Selanik’e çağırıyor, THY seferlerinin artmasını, denizyoluyla da hatlar açılmasını arzuluyorum” diyen başkan, üç-beş serserinin saldırısına boyun eğecek bir kişilik değil. Gençliğinde dişli bir komünist parti militanı olmanın dayanıklılığıyla, sözlü ve fiziki saldırılardan yılmayan bir kişilik. En önemlisi, dünyaya açık bir kıyı şehri olan Selanik’in halkı da arkasında. İki dönemdir başkan seçilmesi de bunun bir kanıtı.
Geçmiş olsun sevgili Başkan… Burada sağlığına birer kadeh Öküzgözü yudumluyor, kadehimizi sana kaldırıyoruz. Elbet bir gün yapılacak Xinomavro-Öküzgözü kupajlarının nefis şaraplar olacağından da, tıpkı senin gibi eminiz…