Bundan 10 yıl önceydi. Türk şarapçılığının devlerinden Kavaklıdere, Fransız danışmanı Stephane Derenoncourt’un dünyanın dört yanında danışmanlık verdiği şarap üreticilerinin geniş kapsamlı bir tadımına katılıyordu. Paris’in en lüks otellerinden Four Seasons George V’in balo salonundaki tadıma bir başka yerden yetiştiğim için biraz geç katılabildim. Onlarca şarap içinden birkaçını tatmaya ancak zamanım yeteceği için, Bordo şatolarının masalarına yöneldim. Ve beklemediğim bir coşkuyla karşılandım:
“Mösyö Yalçın, şarabınız bir harika!..”
Hemen her tanıdık şato sahibi ya da yöneticisi, tadımdaki Kavaklıdere Côtes d’Avanos Narince-Chardonnay kupajı için beni tebrik ediyordu. “Şarabın üreticisi ben değilim, ben de bu rekolteyi ilk kez sizler gibi bugün tattım” dediysem de dinletemedim. Hemen hepsi de, “Olsun, ülkenizin şarabı. Beğenilmesinden gurur duyun, tadını çıkarın” diyorlardı. Ve ekliyorlardı: “Doğrusu şarapçılığınızın bu kadar geliştiğini bilmiyorduk…”
10 yıl sonra, bugünlerde benzer bir ortamda bulunsam aynı derecede tebrik alır mıyım acaba? Sanmıyorum… Zira o tebrikler sadece şarabın kalitesine değil, şarapçılığımızda gözlenen ve pek de beklenmeyen sıçramaya yönelikti. Alttan alta “Biz sizi hâlâ basit sofra şarapları üreten bir ülke sanıyorduk” denilmek isteniyor gibiydi.
Bu yılın ikinci yarısında yapılan uluslararası şarap yarışmalarının sonuçları ise bu sıçramanın geldiği yeri gösteriyor, “Kalite bir rastlantının sonucu değil. Türk şarapçılığının ciddî firmaları artık dünya kalitesinde şaraplar üretiyor” dedirtiyor…
Viyana’da yapılan AWC Vienna yarışmasında Chamlija’nın kazandığı 9 altın, 27 gümüş madalya… Aynı yarışmadan Kavaklıdere’nin aldığı 3 altın… Almanya’daki Mundus Vini’nin yaz tadımından Doluca, Kavaklıdere ve Suvla’nın ikişer, LA’nın ise 1 altın madalyası… Aynı yarışmada kazanılan 8 gümüş… İngiltere’deki Global Cabernet Sauvignon Masters yarışmasından Chamlija’ya gelen 2 altın, Kavaklıdere’ye gelen 1 gümüş… Yine İngiltere’deki Decanter dergisinin Dünya Şarap Ödülleri’nden Urla’ya 1 platin, Kavaklıdere’ye de 1 altın, pek çok üreticimize de toplam 17 gümüş madalya… Fransa’daki Concours International des Cabernets yarışmasından Chamlija’ya 1 altın ve 2 gümüş…
Saymakla, yazmakla bitmeyen bir madalya sağanağı. İşin ilginci, hepsi de pahalı, “lüks” ve butik üretim şaraplarla değil, kimisi Yakut, Ancyra, DLC ve Kav gibi uygun fiyatlı şaraplarla alınmış ödüller.
Bu sütunlara sığdıramayacağımız ödül listelerine dikkatle bakınca, Öküzgözü, Kalecik Karası ve Narince gibi yerli üzümlerimizle alınan madalyaların, geçmişte ağırlığı oluşturan Fransız kökenli üzüm çeşitleriyle alınan ödüllere yaklaştığı gözüküyor. Özellikle Narince üzümünden beyazların çıkışı, dikkat çekici. Keza Cabernet Sauvignon, Merlot ve Cabernet Franc ve Petit Verdot üzümlerinden yapılan “Bordo kupajı” şaraplarda da Türkiye’nin ustalaştığı ve altın madalyalara uzandığı göze çarpıyor.
2019’un sadece ikinci yarısında alınan ve toplamı 100’e yaklaşan altın ve gümüş madalyalara bakıldığında, Türk şarapçılığının -en azından büyük bölümünün- kalite sorununu hallettiği, dünya liginde yarışacak şaraplara imza attığı görülüyor.
Şimdi sıra bu şarapları daha erişilir fiyatlara daha çok üretebilmekte, daha çok kişinin damağına değdirebilmekte ve restoran sektörünü eğitip daha iyi servis ettirebilmekte…