“Kavaklıdere Şarapları’nın kurucusu Cenap And’ın kayınpederi Tunalı Hilmi bey, öz amcamdı. Babamı sekiz yaşında kaybettim ve beni amcamın oğlu İnsan Tunalı evlât edindi. 1953’te İnsan Bey vefat edince, ben de ortak sıfatıyla onun yerine yönetim kuruluna girdim. Ama çalışma hayatıma çok daha önce başlamıştım, 7-8 yaşından beri bilfiil çalışıyorum. Hayatım bağların, şaraphanelerin, üzüm kamyonlarının ve fıçıların içinde geçti desem, yeridir…”
Bundan 13 yıl önce, Bebek’in en güzel manzaralı apartmanlarından Yılanlı Yalı’daki evinde Boğaz’a karşı söyleştiğimiz Uğurlu Tunalı, hayatını kısaca böyle özetlemişti. O günlerde Türk şarap tarihinin az bilinen sayfalarını kayda geçirecek anılarını derliyordu. Çok zengin bir arşivi ve güçlü hafızası vardı ama anıları kitaplaşamadan, geçtiğimiz hafta 95 yaşında aramızdan ayrıldı…
Uğurlu Tunalı Ankara köylerini gezerken Hititler zamanından öküz başlı üzüm ezme havuzları bulmuş ve korumaya aldırmış..Uğurlu Tunalı dolaylı olarak benim içki yazarlığımda da rol sahibiydi. 1990’ların başında “muzır yasası” çıkmış, sayfalarında yumuşak bir erotizm sunan Hıncal Uluç yönetimindeki Erkekçe dergisi de siyah poşetlerin içine girmemek için erotizmden arınarak “erkek hobi dergisi” çizgisine girmişti. Ben de kardeş dergi Nokta’daydım ve içkilere de hobi olarak çok meraklıydım. Yenilenen Erkekçe’nin yeni açılan içki sayfasını yazma görevi bana verildiği için, malzeme bulma telâşıyla kıvranıyordum. İçki ithalatının sınırlandığı, bu kültürün henüz cılız olduğu ve internetin de henüz icat edilmediği o yıllarda, sahaflarda bulduğum Uğurlu Bey’e ait Drinks International dergileri imdadıma yetişmişti. Büyük ihtimalle yönetimden ayrılırken şirketteki odası boşaltılan Uğurlu Bey’in sektörel dergi koleksiyonu atılmış, sahaflara kadar düşmüştü. O dergilerde bulduğum yüzlerce adresle yıllar boyu yazıştım ve dünyanın dört yanındaki üreticilerden yağan müthiş malzemelerle yıllarca yazarlığımı besledim…
O yüzden bu saygıdeğer insanın ardından bu yazıyı kaleme almaktan, ayrı bir manevî haz da duyuyorum.
Kavaklıdere Şarapları'nı 30 yıl yöneten Uğurlu Tunalı, şarapçılığımızın canlı tarihi gibiydi
Kağnılarla bir haftada gelen üzümler…
Uğurlu Tunalı buluştuğumuz gün anılarından kesitler de aktarmıştı. 1924 doğumluydu, 40’lı yıllarda savaş çıkınca Almanya’da şarapçılık okuma hayalini unutmak zorunda kalmış ve Ankara Ziraat Fakültesi’ni bitirmişti. Genç yaşta Kavaklıdere’nin yönetiminde sorumluluk alınca da, ağır vasıta ehliyeti alıp altına bir kamyon istemişti:
“Köylünün tesise üzüm getirmesi, büyük eziyetti. Çubuk’tan küfelerle kağnılara yüklenen üzümler, gacır-gucur bir haftada ancak gelirdi. Ben kamyona atlayıp üzümü köylerden getirmeye başladım. Çubuk’u yoluna koyduktan sonra da Kalecik’e uzandım. Kalecik Karası’nı da ben gittim buldum. Bugün Kalecik Karası, Öküzgözü, Boğazkere şarapları varsa, kusura bakmayın ama benim sayemde…”
1970'lere kadar Ankara ilçelerinden küfelerle, kağnı sırtında gelen üzümleri köylere gidip kamyonla almak, o yılların şarapçılğında büyük bir devrim olmuş...
Tunalı motorize olunca kamyonuyla yurdu tarayarak Ankara dışında pek bulunmayan şarapları için bayilikler de vermişti. “Anadolu’yu dolaşırken yerel şarap imalatçılarıyla da ahbap oldum. ‘İyi tanışan insanlar birbirlerini kötülemez, kazık atmazlar’ diye Şarap Üreticileri Derneği’ni kurdum. Hatta arabamla diğer şarapçıları alıp, şaraphaneleri gezdirmek üzere Avrupa’ya bile götürdüm. Bir tek bizim şarabımız iyi olmuş, yetmezdi. Tüm şarapçılığımızın
Tüm şarapçılığımızın ilerlemesine çaba sarf ettim…
Geçen hafta kaybettiğimiz Uğurlu Tunalı'nın 95 yıllık hayatı, şarabın insan sağlığına yararlarının da bir kanıtı gibi....
Kavaklıdere’nin bağ ve şaraphane arazisini satıp bugünkü yeri Akyurt’a taşındığı 1987’de yönetimden ayrılan Uğurlu Tunalı, 2006’da bu görüşmeyi yaptığımızda mantar meşesine duyduğu ilgiden de söz açmıştı. “İkinci Dünya Savaşı yıllarında şişe mantarının karaborsaya düştüğünü, bir mantarın 8-10 liraya kadar çıktığını gördüm… Bir mantarın bir şişe şarap fiyatına geldiği bile oldu. O yüzden İspanya ve Portekiz’deki mantarcılığı inceledim, Orman Genel Müdürü dostumu bu konuya eğilmesi için çok sıkıştırdım. Şimdilerde Tema Vakfı ile mantar meşesi ağaçlarının ülkemizde de düzenli dikimi için çalışıyoruz” diyordu.
Tunalı'nın Kavaklıdere'yi yönettiği yıllarda en büyük keyfi, Atatürk'ün şarap tattığı fıçıyı konuklara göstermekmiş.
O günlerden sonra pek mesafe alınmamış olmalı ki, mantar meşesi ile ilgili bir gelişme duyulmadı… Ama Uğurlu Bey bir Ankara ve Cumhuriyet âşığı olarak eski Ankara ile ilgili müthiş fotoğraf ve belge koleksiyonunu toplumla paylaşmayı, konuşmalar yapmayı ve konferanslar vermeyi sürdürdü.
Ne mutlu ki, çileli yıllarına tanık olduğu Türk şarapçılığının dünya çapında başarılara imza attığını, uluslararası yarışmalarda bronz ve gümüş madalyalar liginden altın ve büyük altınlara tırmandığını da gördü.
Öncülükleri ve emekleri unutulmayacak…