Konyaspor yenilgisi sonrası hakkındaki soru işaretleri çoğalan Galatasaray, oldukça zorlandığı Adana Demirspor'u maçın son bölümünde bulduğu iki golle aşmayı başararak şampiyonluk yolculuğunu sürdürdü.
Galatasaray'ın maçta zorlanmasının birkaç nedeni vardı. Bunları şöyle sıralamak mümkün:
Şimdi tek tek bunların üzerinden geçelim.
1) Final hareketlerdeki dağınıklıklar: Galatasaray'ın forvet hattında oynayan Milot Rashica, Dries Mertens ve Kerem Aktürkoğlu rakip ceza sahasında en kritik anlarda güçlü biçimde ayakta duramadılar.
Bu dediğime örnek olarak dakika 25,56'da başlayan ve yaklaşık iki dakika süren sekansı örnek olarak göstermek istiyorum. Bu zaman diliminde Rashica iki kez isabetsiz orta yaptı, bir keresinde topu Mauro Icardi'ye aktaramadı ve bir keresinde de çok uygun durumda olmasına rağmen topu ceza sahası içinde kontrol edemedi. Kerem Aktürkoğlu ise aynı zaman diliminde Sacha Boey'nin çok uygun pasında topu ceza sahası içinde kontrol edip rakibinden sıyrılamadı. Ayrıca bir pozisyonda Icardi'yle verkaça girmek isterken pas hatası yaptı. Bu kadar hatanın sadece iki dakikaya sığması bize şunu söylüyor: Galatasaraylı forvetlerin fiziksel ve zihinsel donanımları tempo yukarı çıkınca sarı ışık veriyor. (Bu iki dakikalık sekanstan sonra benzer bir hatayı dakika 34,04'te Mertens yaptı.)
Burada özellikle Kerem Aktürkoğlu'ndan söz etmek gerekiyor. Daha önceki haftalarda Icardi'y çok sayıda kilit pas vermeyi başaran Aktürkoğlu, dün maçın ilk bölümünde birkaç iyi kilit pas verse de final paslarda ve hareketlerde oldukça başarısızdı. Bir anlamda yine sezon başındaki ayarlarına döndüğünü söyleyebilirim. (Bunda maç günü muhtemelen oruç tutmasının payı olabilir. Aktürkoğlu'nun oruç tuttuğu konusunda elimde bir veri yok, ama maç öncesi ısınmasında kısa sürede büyük enerji veren bir gıda tüketmesi ekranlara yansıdı. Bu da orucunu yeni açtığı ve karbonhidrat yüklemesi yaptığını düşündürtüyor.)
Buradan Icardi'ye geçebiliriz.
2) Icardi'nin düşüşü: Daha önceki yazılarda Icardi'yle ilgili iki şeyden söz etmiştim. İlki Icardi'nin takıma eklenmesinden sonra Galatasaray'ın hücum hattının Icardi'yi beslemek üzere ciddi bir evrim geçirmesi (Icardi bükülmesi.) İkincisi ise Icardi'nin fizik kalitesinin giderek düşmesi.
Daha önceki haftalarda da buna şahit olmuştuk, ancak dün Galatasaraylı futbolcuların Icardi'yi besleme çabasının kolektif oyunlarını olumsuz yönde etkilemişinin zirveye çıktığı bir maçı izledik. Adana Demirspor maçında Galatasaraylı kanat oyuncuların pas yerine Icardi'yi beslemek için sık sık rakip ceza sahasına yüksek top atmayı tercih ettiler. Bu nedenle Galatasaray'ın kanat oyuncuları Adana Demirspor maçında rakip ceza sahasına neredeyse rekor sayıda (29) orta yaptılar. Galatasaraylı futbolcular yaptıkları 29 ortadan sadece beşinde başarılı oldular. Başka bir ifadeyle yapılan her altı ortadan yaklaşık beşi rakip defans oyuncularına gitti.
Icardi'nin fiziksel açıdan geriye gitmesine gelince. Icardi fizik olarak iyi durumda olmadığı için eskiden kolayca önüne indirebildiği topları artık kontrol edemez durumda.
İşte birkaç örnek:
Icardi'yle ilgili olarak buraya aldığım örneklerle ilgili ek bir şey daha söylemek istiyorum. Görüldüğü gibi tüm bu pozisyonlar maçın ilk 17 dakikası içinde gerçekleşti. Yani maçın başı olduğu için Icardi'nin fizik olarak daha iyi durumda olması gereken zaman diliminde. Icardi maçın ilerleyen bölümünde fizik olarak çok daha geriye düştüğü için bu tip pozisyonlara bile giremedi.
3) Sol kanadın işlememesi: Galatasaray'ın set hücumlarında kanat beklerinin kadar önemli oldukları artık biliniyor. Okan Buruk rakip savunmaları genişletmek amacıyla her hücumda Galatasaray'ın kanat beklerinin çizgiye basmasını talep ediyor.
Ancak Hatayspor'dan gelen Sam Adekugbe'nin taktik anlayış olarak Okan Buruk'un bu talebini pek sahaya yansıtmadığını, ya da yansıtamadığını görüyoruz. Bu nedenle Galatasaray hücumlarında neredeyse hiçbir rol üstlenmeyen Adekugbe'yi rakip yarı sahasında başarılı aksiyonlar içinde görmek çok mümkün olmuyor.
Bunun basit bir sonucu var. Galatasaray hücumlarını neredeyse tek kanat üzerinden yaptığı için rakibin defans yerleşimi dengesiz duruma düşürülemiyor. (Adana Demirspor karşısında Galatasaray hücumlarının yüzde 42,6'sı sağ kanattan üretilirken, bu oran sol kanatta yüzde 27,4 idi. Söz konusu oranlar ikinci yarıda da devam ettiği için Galatasaray maçı da benzer bir tabloda tamamladı. (Sağ kanat yüzde 40, merkez yüzde 32,2, sol kanat ise yüzde 27,8.)
Maçla ilgili son olarak iki konuya değinmek istiyorum. İlki Galatasaray'ın ön alanda yaptığı baskı ve bu baskıya karşı Adana Demirspor'un verdiği tepki. İkincisi ise Okan Buruk'un izlediği strateji.
Galatasaray ön alanda çok verimli bir baskı yapmamış olsa da hücum gücü oldukça yüksek olan Adana Demirspor'a çok fazla geçiş hücumu şansı da vermedi. Bu şu açıdan önemliydi; Adana Demirspor'un merkez oyuncusu Badou N'Diaye kendi etrafında çok hızlı dönebilen bir oyuncu. Bu nedenle topla buluştuğunda markajcısından kolayca kurtuluyor ve topla 20-30 metre kat ederek takımını hızla karşı atağa çıkarabiliyor. Nitekim dünkü maçta N'Diaye'nin neredeyse her pozisyonda markajcısı Torreira'dan kurtularak takımını atağa çıkardığını gördük.
Ne var ki Adana Demirspor bu hücum silahına rağmen dün sadece üç kez çok tehlikeli hücum geçişi gerçekleştirdi. Bunlardan ilki hemen maçın başındaydı.
Dakika 0,46. Adana Demirspor'un sol beki Rodrigues Oliveira'dan sıyrılıp Cherif Ndiaye'ye dikine oynuyor. Bu sırada Victor Nelsson Ndiaye'ye oldukça uzak. Bu nedenle de yetişemiyor ona ve Ndiaye tek pasla soldan bindiren Henry Onyekuru'yu kaçırıyor. Böylece Adana Demirspor kolayca Galatasaray baskısını kırdığı gibi dörde dört hızlı geçiş hücumu şansı elde ediyor (aşağıdaki fotoğraf).
Ancak bu atakta daha önce orta metrajda yavaş koştuğunu bildiğimiz Lucas Torreira çok kuvvetli bir deparla geriye koşuyor ve Onyekuru'nun Emre Akbaba'ya gollük pasını yatarak kesiyor. (Torreira maçı orta metrajda bir daha böyle depar atmadan tamamladı.)
Adana Demirspor ikinci en tehlikeli hızlı geçiş hücumunu 43'üncü dakikada gerçekleştirdi. Dakika 42,19'da Sacha Boey'nin Rashica'ya vermek istediği pas Rodrigues'e gidiyor, o da hemen Onyekuru'yu görüyor. Adana Demirspor'un bir rugby atağında gördüğümüz gibi yan paslarla beslediği bu atakta Onyekuru Emre Akbaba'yı, o Cherif Ndiaye'yi, Ndiaye de David Akintola'yı buldu. (Görüldüğü gibi bu hücumda Adana Demirspor'un tüm forvet oyuncularının ayağına top değmiş oldu.) Akintola'nın Galatasaray'ın kalesine çektiği şutu ise zor da olsa Adekugbe bloke etti.
Adana Demirspor'un üçüncü ve sonuncu tehlikeli hızlı geçişi bundan bir dakika sonra gerçekleşti. Dakika 43,27. Oliveira öne koşan Aktürkoğlu'nu kaçırmak istiyor ama onun uzun topunu Morel kesip Benjamin Stanbouli'ye kazandırıyor. O da hemen Akbaba'ya oynuyor. Akbaba da gerideki N'diaye'ye. N'Diaye de yine tek pasla öne koşan Onyekuru'yu kaçırıyor. İkiye iki gerçekleşen bu hücumda Onyekuru Nelsson'dan sıyrılarak Galatasaray kalesine şut çekiyor. Ancak bu şutunda top sol direğin dışına çarparak dışarı gidiyor.
Tüm maç boyunca Adana Demirspor'un fazla hızlı geçiş hücumu yapamaması ve az pozisyona girmesinin temel nedeni Galatasaray'ın rakibine yaptığı baskıydı. Galatasaray gibi doğrudan ve hızlı oynamak isteyen Adana Demirspor bu baskı nedeniyle bol bol pas hatası yapmak zorunda kaldı ve hücumlarını olgunlaştıramadı.
Son olarak bahsetmek istediğim konu ise Okan Buruk'un izlediği strateji.
İlk yarı zaman zaman Adana Demirspor'u boğan biçimde tempo yükselten Galatasaray bu pozisyonlarda fazla üretken olamasa da Adana Demirspor'un fizik direncini oldukça tahrip etti. Galatasaray maçın ikinci yarısında topu rakibine bırakarak üç şey amaçladı. İlki fizik olarak iyi durumda olmayan Icardi ve Zaniola nedeniyle Galatasaray'ın enerjisini tutumlu kullanmak. Adana Demirspor'un hızlı geçiş tehdidini yok etmek. Son olarak da Adana Demirspor'un fizik direncinin neredeyse tamamını tüketmesini sağlamak.
Zira ikinci yarıda topa hükmeden Adana Demirspor bir yandan etkili hücum geliştiremezken, diğer taraftan kalan enerjisini de yavaş yavaş kaybetti. Bu zaman diliminde topa hükmeden Adana Demirspor hücumda etkili olamadı ve kaleyi bulan tek şutla maçı tamamladı. (Fernando Muslera'nın yanlış kararı nedeniyle Nelsson'un topu çizgiden çıkardığı pozisyon. Onun dışındaki tek tehlike ise bu hücumdan bir dakika sonra oyuna yeni giren Yusuf Sarı'nın şutu Abdülkerim Bardakçı'ya çarparak dışarı çıkmasıydı.)
Bu iki hücumdan sonra Adana Demirspor'un gücünün tamamen bittiğini ve oyunun kontrolünün yeniden Galatasaray'a geçtiğini gördük. Nitekim kilidi açan Fredrik Midtsjø'nün golü de bu zaman diliminde geldi.
Tam bu noktada Okan Buruk'un tercihlerini konuşmalıyız. Konyaspor maçında galibiyeti elde etmek için hücum hattına daha fazla oyuncu atan Okan Buruk belli ki yaptığı bu hatadan oldukça pişman. Zira Okan Buruk dün Nicólo Zaniolo'nun oyuna girmesinden dolayı Galatasaray'ın fizik kalitesi daha da aşağı düştüğü için orta sahaya Midtsjø'yü, kanata da hızla enerjisi tükenen Aktürkoğlu yerine Yunus Akgün'ü sahaya atarak maçı dengede tutmayı hedefledi. Son hamle olarak da Icardi yerine Bafétimbi Gomis'i, hücumda etkisiz Adekugbe yerine de Kâzımcan Karataş'ı sahaya atarak Adana Demirspor karşısında fizik olarak üstünlüğü ele geçirmeyi amaçladı.
Başka bir deyişle maça devam eden 11'in en az maça başlayan 11 kadar önemli olduğunu gösterdi herkese.
Dünkü Galatasaray'da iki şey göze çarptı. İlki, Icardi ve Zaniolo dışında takım oyuncularının fizik kalitesi yükselmeye başlaması. Icardi'nin buna nasıl reaksiyon vereceğini bilmiyorum. Ancak Zaniolo'nun tüm gayretiyle çalıştığı, ancak vücudundaki kas kütlesi çok fazla olduğu için bunları yeniden eski haline getirmesinin oldukça zaman alacağı çok açık.
İkincisi ise futbolcu grubunun şampiyonluk yoluna devam etmek arzusu. Bu dışarıdan çok net biçimde görülüyor. Eğer Icardi içinde bulunduğu fiziksel kapasite yitiminden sıyrılmaya karar verirse Galatasaray'ın yeniden seri galibiyetleri elde edeceğini söyleyebilirim.
Melih Şabanoğlu kimdir? Melih Şabanoğlu, Galatasaray Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu. Okur, yazar, merak eder. Çocukluktan itibaren her yaş döneminde ve değişik sektörlerde çalışırken spor ve futbol, amatör tutkusu oldu hep. Futbolun matematiğini anlamaya çalıştı. Sabahtan akşama dek muhtelif maçlar izleyerek geçireceği günlerin hayalini kurdu. Ana ilgi ve uğraş alanı ise Osmanlı modernleşmesi ve geç Osmanlı döneminde spor tarihi. Bu konuda Kuruluş: Mekteb-i Sultani’den Galatasaray Spor Kulübü’ne Türkiye’de Futbolun Erken Çağı (1904-1907) başlıklı bir kitabı var. Önümüzdeki dönemlerde bu çalışmanın diğer ciltlerini çıkarmayı umuyor. |