Sarsıcı bir hafta yaşadık onun sayesinde. NTV'nin 23 Nisan canlı yayınında pırıl pırıl bir genç kızımız, gelecek hedefi sorulduğunda "Köln Üniversitesi'nde tıp okumak" diyor ve "Sonra Alman vatandaşı olabilirim" diye ekliyordu. Şoke olan sunucu Simge Fıstıkoğlu derhal devletçi / milliyetçi bir refleks gösterecek ve "Hayır!" diyecekti önce! Sonra gülümsemesini hiç bozmadan, "23 Nisan'da çocuklarımızın hayallerine sınır koyamayız" diye toparlamaya çalışacaktı durumu. Ama takke düşmüş, iki asırlık "batılılaşma" idealimizin keli çoktan görünmüştü bile.
Henüz 15 yaşındaki kızımızı ve onun pirüpak hayallerini bir yana bırakıp, gelen tepkilere baktığımızda çok net görebiliyorduk bu durumu. Ülkeyi 17 yılda dünya demokrasi endeksinin 110. sırasına gerileten iktidar cenahında en hafif tepki, "Şapkayı önümüze koyup düşünmeliyiz" şeklindeydi. Oysa Prof. Dr. Burhan Kuzu'ya göre kızımızı karamsarlığa iten ve ona bunları söyleten elbette muhalefetti!
Hatta daha ileri giden sosyal medya "troll"leri, Vildan'ın ailesiyle "FETÖ" arasındaki bağlantının incelenmesini isteyecek, okumakta olduğu Darüşşafaka Lisesi'ni bile "vatansızlığı" genç beyinlere işlemekle itham edecekti! Muhalif, batıcı kesim ise tüm gücüyle arkasındaydı kızımızın...
"Biz zamanında kaçamamıştık" ama Vildan doğruları henüz 15 yaşında fark ettiğine göre son derece akıllıydı. "Bu Orta Doğu cehenneminde yaşamak" kader değildi ve otobüslerin bile durağa dakik vardığı, insan haklarına saygılı, müreffeh bir devlete kaçmak, şimdi her Türk gencinin hedefi olmalıydı.
İki yüzyılı aşan "batılılaşma" maceramızın ana fayı bir kez daha kırılmış, "batıcılar" ile "muhafazakâr / milliyetçi" kesimler yeniden karşı karşıya gelmişti Vildan'ın masum hayali ekseninde... Hem de en büyük fobimiz "bölünme" olduğu halde!..
Oysa iki kesimin de unuttuğu bir şey vardı. Son seçimde AKP / MHP ittifakının Almanya'da aldığı oy yüzde 65'i bulmaktaydı. Yani söz konusu para (Oyro!) olduğunda en dindar kişiler bile çan sesi ve domuz sosisi kokusuna aldırmadan Avrupa'da yaşamaktaydı.
"Batıcı" kesim ise Vildan'ın hayali üzerinden Türkiye'yi yerin dibine sokuyor; genel olarak Avrupa'yı, özeldeyse Almanya'yı kaldırım taşlarından demokratik özgürlüklerine kadar adeta "kutsuyordu". Aynı gün Twitter'da Türkiye'den giden birinin Almanya'daki bakkal / manav dükkanını ziyaret videosu tesadüfen (?) dolaşıma sokuluyordu.
Tatil olduğu için dükkan sahibi mekanda yoktu. Videoyu çeken kişi tezgahtan dilediği ürünleri alıyor ve parasını oradaki kutucuğa kendi iradesiyle bırakıyordu. "Almanya dürüstlük demektir" mesajı başarıyla veriliyor, sosyal medyamızda alkışlar gözyaşlarına karışıyordu!
Sevgili Vildan,
2000'lerde doğmuş, "Z Kuşağı"na mensup bir genç olarak, Türkiye'de olup bitene kayıtsız kalmadığın kesin. Wikipedia'ya girerken her seferinde adres çubuğuna bir "sıfır" eklemek ya da Youtube'da Tanrı Dağları'na çıkıp "uluyan" milletvekilini görmek sana zül geliyor belki... Hayalin tıp okumak olduğuna göre, "hacamat kongresi" yapılan bir ülke senin için doğru adres de olmayabilir. Sokak hayvanlarına eziyet, ağaç katliamı ve çocuklara uygulanan cinsel şiddetten uzaklaşmak istiyor olman da çok akla yakın. İleride giyeceğin eteğin boyundan, sokakta gezeceğin saate kadar her şeyi "dini bütün" erkeklerin belirlemesini de istemiyorsundur muhtemelen. Hepsi gayet anlaşılabilir. Maalesef hiçbirimize doğmak istediğimiz ülke sorulmadı, hepsinde çok haklısın.
Ama sevgili Vildan,
Lütfen unutma. "Ulus" dediğimiz şey koskoca insanlık tarihinde taş çatlasın 250 yıldır olan, sonradan üretilmiş bir kavram. Hatta Rocker Rudolf'e göre milliyetçilik, "modern devletin siyasi dini" alt tarafı... Yani hiçbir "millet", mensubu olunası kadar özel; hiçbir ülke de mutlak cennet değil. O nedenle kimseye kulak asma sen!.. Ne "batı"yı aşırı övenlere, ne de "doğu"yu yerenlere... Çünkü "beğenilmeyen" doğu toplumlarında da çok güzel insanlar var; tıpkı senin gibi!.. Almanya'da da öyle... Göçmenlere "Burası senin de ülken, gel!" diye seslenen Andreas Frege de mevcut orada, sırf Türkiye'den geldi diye insana "potansiyel göçmen" muamelesi yapan, Rudolf Hess karikatürü pasaport polisi de!.. Yani hiçbir "millet" yüzde 100 "iyi" ya da yüzde 100 "kötü" değil. Bu yüzden dememiş midir Tom Paine; "Dünya benim ülkem, tüm insanlar da kardeşimdir!"...
Göreceksin ki hayalin Alman vatandaşlığı yerine "dünya vatandaşı" olmaya dönüştüğünde, kendini çok daha özgür hissedeceksin! O zaman tıp eğitimini yine istediğin yerde alır; ama sonra Şili'den Japonya'ya, Yeni Zelanda'dan Küba'ya kadar her yerde, her renkten, her "millet"ten insana şifa dağıtabilirsin! Yeter ki hayal gücünü bir kalıba sokma sen! Açık sözlülüğünle iktidar medyasını canlı yayında zor duruma düşürmen, ülke gençlerinin geleceğini tartışmaya açman, senin bunu başarabileceğini gösteriyor! İlle Almanya'ya gideceğim dersen de Bavyera'nın güzelliklerini ve Heidelberg'i görmeden karar verme derim!
Yolun açık olsun!..