Eylül ayını yarıladık ama müjde!.. Yaz mevsimi Kanun Hükmünde Kararname ile şubata dek uzatıldı! Avrupa Birliği'ne tam üyeliğimiz yılbaşında gerçekleşecek; bir TL ile bir avro eşitlenecek, ceplerimiz para dolacak! Dünya demokrasi endeksinde Türkiye, nihayet ilk 10'a girmeyi başardı! Bölgenin huzuruna sağladığı katkılardan dolayı Devlet Bahçeli, Nobel Barış Ödülü kazandı!
İnanılması güç, değil mi? Elbette bunların hiçbiri olmadı ama bu ay, çok ilginç sayılabilecek bir başka gelişme yaşandı. Galatasaray Lisesi'ne, yani 538 yıllık bir ekolün en üst mevkiine koyu Fenerbahçeli bir müdür atandı!
Prof. Dr. Vahdettin Engin'in camia tarafından çok önemsenen bir makama gelişi, kulüpte orta çaplı bir depreme neden oldu. Zira Engin, aynı zamanda Fenerbahçe Spor Kulübü'ne üyeydi ve şimdi, sembolik de olsa Galatasaray Spor Kulübü'nün yönetim kuruluna girecekti! Bir nevi skandaldı bu ama "devlet büyükleri" böyle uygun görmüştü. Derhal bir açıklama yapan Galatasaray yönetimi, bu kararı "kabul edilemez" olarak niteliyordu.
Kulüp üyeleri arasında da hararetli tartışmalar yaşanıyordu. Büyük çoğunluk, Engin aleyhinde tavır alırken bir kısım üye, yeni müdürün de "Galatasaraylı" olduğunu ve ona bir şans verilebileceğini söylüyordu. Zira Vahdettin Engin de Galatasaray Lisesi mezunuydu ve bu anlamda Fenerbahçe'ye gönül verse de aslen "Galatasaraylı"ydı...
Adeta "oksimoron" gibi tınlasa da gerçekti bu! Karşımızda bir Fenerbahçeli ama aynı zamanda Grand Cour'un havasını solumuş, Mekteb-i Sultani'nin koridorlarında yetişmiş gerçek bir "Galatasaraylı" vardı. Bu durum, kulüp içinde derinden derine süren "liseli - lisesiz" ayrımını tekrar gündeme taşıyordu. Kulübe üye alımında her daim liselilere öncelik tanıyan, isterse sarı-kırmızı aşkıyla yansın, "harici"leri güçlükle bünyesine alan bir yapıydı Galatasaray... Bu sayede homojenliğini koruduğunu düşünüyor ve bununla övünüyordu. Sert bürokratik yapı, ezeli rakipleri Beşiktaş ve Fenerbahçe'yi örnek gösteriyor ve onların özellikle Serdar Bilgili ve Aziz Yıldırım dönemlerinde denetimsiz üye alımından nasıl zarar gördüğünü hatırlatıyordu. Gerçekten de o dönemler, her iki kulübe başka takım taraftarlarının sırf oy uğruna üye kaydedildikleri iddia ediliyordu.
İlginç zamanlarda yaşıyoruz. Bir kişinin kim olduğunu, nelerden hoşlandığını ve hatta tuttuğu takımı bile azıcık Google araması yaparak bulmak mümkünken, koskoca kurumlar ve hatta devletler, bürokratik denetimden medet umuyor hâlâ... Birçok insan kimliğini sosyal medyada kendi isteğiyle sergilerken, bir kişi hakkında internette hiç bilgi olmaması bile başlı başına bir "bilgi" teşkil ediyor. ABD'nin son aldığı kararla vize başvurularında kişilerin sosyal medya hesabını da incelemesi, bu bakımdan tartışmalara yol açıyor. Teoride son derece "çağdaş" ve pratik görünen bu uygulamanın, Müslümanlar için bir ayrımcılığa yol açacağı, "dindar" paylaşımları olan kişilere ABD kapılarının kapanacağı söyleniyor. Oysa gerçekte, "Avrupai" bir yaşam süren, büyük şirketlerde çalışan kişilerin vize talepleri bile Batı devletleri tarafından "ret" alabilirken, bankada birkaç yüz bin avrosu olan herkese oturma izni dahi verildiği biliniyor! Hem de inancına bakılmaksızın!.. Ve Cemal Kaşıkçı cinayetinde gördüğümüz üzere, zanlılar bile eğer zenginse Batı tarafından görmezden gelinebiliyor ve hatta baş tacı edilebiliyor! Kısacası dijital çağda bürokrasinin formu, iletişim biçimleri ve kimliklerin temsilleri değişse de paranın hüküm sürdüğü "maskeli balo" devam ediyor.
Galatasaray'a dönersek... Meşhur "ağabeylik - ablalık" geleneğini devreye sokan Galatasaray liseliler, okul arkadaşları Vahdettin Engin'i Fenerbahçe üyeliğinden istifa ettirdiler ve Galatasaray Spor Kulübü'nün yönetim kuruluna katılmayacağına dair kendisinden söz aldılar. Engin, sadece okulla ilgileneceğini açıkladı. "Batı'ya açılan pencere"de kol bir kez daha kırıldı, yen içinde kaldı.
Yani şimdilik zevahir kurtarılmış görünüyor. Ama Gül Baba'nın ocağında, Tevfik Fikret'in koltuğunda artık bir Fenerbahçeli'nin müdürlük yaptığı gerçeği değişmiyor. Kulüp, üye alımında en ağır bürokratik filtreleri uygulasa da daha "yüksek" bir bürokrasi çıkıyor ve onu kalesini ele geçirmekle tehdit ediyor. Henüz belki pembe kar yağmadı ama kesin olan şu ki sakınan göze çöp batıyor.
TIKLAYIN - Galatasaray Lisesi müdürü, Fenerbahçe üyeliğinden istifa etti
TIKLAYIN - Yeni düzenlemeye göre ABD, vize başvurusunda bulunanlardan sosyal medya bilgilerini talep edecek