Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva uyguladığı politikayı anlatırken, "Halkın ihtiyaçları ne gerektiriyorsa onu yapıyorum" diyor.
“Kendimi sosyalist olarak tanımlıyorum ama ülkemi ideolojileri bir kenara koyarak yönetmek zorundayım. Sosyalist bir model ortaya koymadık. Halkın ihtiyaçları ne gerektiriyorsa onu yapıyorum. Bu anlamda pragmatistim.” Da Silva, Çubukçu'nun sorularını yanıtladı - VİDEOÇocukluğunda ayakkabı boyacılığı dâhil olmak üzere birçok işte çalışan, hayatının büyük bir bölümünde işçi liderliği, sendika başkanlığı yapan Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva ya da kısaca Lula, kendisini ve uyguladığı politikayı böyle adlandırıyor. Lula, Güney Amerika’yı baştan aşağı saran farklı tonlardaki sol iktidarların ilk örneklerinden. Latin Amerika'daki sol rüzgârGüney Amerika’daki bu rüzgârın nedenleri, gerekçeleri üzerine konuşuyoruz. Lula uzun uzun anlatıyor, tek tek ülkeler ve liderlerin analizini yapıyor:
"Latin Amerika'da seçimlerden ulusal egemenlik hakkı galip çıkıyor. Bunu Şili, Arjantin, Uruguay, Venezuela ve Brezilya için söyleyebilirsiniz. Venezuela Devlet Başkanı Chavez'in solcu olduğunu düşünmüyorum. Halkının çoğunluğunun çıkarlarına uygun davranmaya çalışan pragmatik bir lider. Bazı insanlar onunla hemfikir olmayabilir, ama gerçek şu ki, iktidara demokratik yöntemlerle geldi. Ve Venezuela halkının çoğunluğunun siyasi lideri. Amerikan siyaseti de Güney Amerika'da, Latin Amerika’da devam etmekte olan dönüşüm sürecini izliyor. Bu siyasi değişim Amerika Birleşik Devletleri'ne ulaştı. Dilerim bu siyasi değişimi tüm dünyada görürüz; çünkü bu, iktidarların yoksulları daha çok dikkate almasını getiriyor. Latin Amerika'da toplumun davranışında devrimci bir süreç izleniyor. 20 yıllık neoliberalizmden çıktık. Piyasanın her şeyi belirlediği, piyasaların her istediklerini yapabildikleri Washington konsensüsü yıllarından çıktık. Şimdi devletin daha önemli rol oynadığı bir başka aşamaya geçtik. Latin Amerika'da halkın siyasete katıldığı istisnai bir an yaşıyoruz. Bu yeni bir olgu, bu olağanüstü bir olgu. Yani Latin Amerika'da işler iyiye doğru değişti. Bu, Latin Amerika için, dünya için iyi bir şey. Umarım dünya bundan sonra daha az muhafazakâr vizyona sahip olur da toplumun en ilerici kesimleri kendi ülkelerinde iktidara gelmeye başlarlar. "Mutevazı, açık sözlü...Dünyada politikaları en çok tartışılan, en popüler liderler arasında. Bir sosyalist olarak yoksulların, işçi sınıfının yanında yer alan, bir pragmatist olarak ülkesinin ekonomik olarak çıkışına kafa yorup bölgesel bir güç, dünyanın 10. büyük ekonomisi haline getiren, bir devlet başkanı olarak da dünyada yeni ittifaklar yapılabileceğine inanan bir isim. Çırağan Sarayı'nın Boğaz’a bakan bir salonunda kendisi ile yaptığımız özel görüşmede karşımızda mütevazı, açık sözlü, güler yüzlü ve kararlı bir lider var. 5-6 yıl önce IMF’ye 15 milyar dolar borcu olan, yoksulluğun dibe vurduğu, bütçe açığının önünün alınamadığı bir dönemden düzlüğe
nasıl çıktıklarını soruyoruz. Bir sihir olup olmadığını merak ettik. İşte Lula’nın yanıtı:
"Mali politikalarda çok ciddi bir tutum ortaya koyduk. Ne gibi harcamalar yapacağımızı hesapladık. 20 milyon yoksuldan bir orta sınıf yarattık. IMF’den borç alan bir ülkeyken şimdi borç veren bir ülke olduk. Bağımsızlığımıza inanarak bu engelleri geçtik. Hiçbir kuruma borcumuz kalmadı. Olağanüstü bir değere sahip 26 milyon istihdam yarattık. Daha iyi durumdayız.” Sihirli değnek: Yoksullara yardımÇin, Türkiye gibi ülkelerin dünyada daha fazla söz sahibi olması gerektiğine inanan Lula, G-20 zirvesinde farklı tartışmalar ortaya koymak için Brezilya’nın bağımsız bir ülke olmayı öğrendiğini de söylüyor. Lula, sözü yine sorumuzdaki sihirli değneğe getiriyor ve devam ediyor:
"Bahsettiğiniz sihirli değnek, toplumun en yoksul kesimlerine yardım etmek. 11 milyon yoksul aileye yardım ettik, elektrik götürdük, asgari ücret sistemine kattık. 2010 yılına kadar 304 milyar dolarlık bir yatırım planladık. 2013’e kadar 1 milyon tane ev inşa edilecek. Özel bir kredi sistemi oluşturduk. Düşük faiz oranlarıyla kredi almak mümkün. İşte sihir budur. 6 yıl içinde 10 milyon iş alanı yarattık. Toprak reformu gerçekleştirdik. Türkiye ve Brezilya çok fazla potansiyeli sahipler. En önemlisi, zenginler için değil, yoksul kesimler için devlete ihtiyaç var. "IMF para versin, karışmasınPeki ya IMF ile ilişkiler. Brezilya, IMF yükünü üzerinde atmış bir ülke, artık IMF’ye ihtiyaçları yok. Peki, Türkiye küresel mali kriz esnasında IMF’den borç almadan bu süreci aşabilir mi? Lula, “Tabii ki aşar” diyor. Lula devam ediyor:
“Maliye Bakanı, IMF Başkanı'nı arayıp 'Borcumuz olan 15 milyar doları geri vermek istiyoruz' dedi. İnanmadılar. 'Geri ödemenize gerek yok' dediler. 'Biz de o parayı istemiyoruz' dedi. Yıllarca IMF’yi protesto için pankart taşıdım, yürüyüşlere katıldım. IMF politikalarıyla uyumlu biçimde IMF borçları ödenebilir. Kriz döneminde devlet memurlarının işten çıkarılmasını istiyorlardı. Şimdi de devletin yatırım yapmasından söz ediyorlar. Bizim para harcamamız gerekiyor ki yeni iş alanları yaratabilelim. IMF borç verecek, bunu yapmalı ama karışmamalı. Biz ulusal ekonomimize müdahaleye izin vermeyeceğiz. IMF delegasyonu gelip bizim ne yapacağımızı söyleyemez.” Lula, Türkiye’de büyük güç ve potansiyel görüyor. Ortadoğu’nun gücü olarak değerlendiriyor. Üstelik bu tür ülkelerin sadece belli ittifaklar değil, özel ilişkiler kurması gerektiğini söylüyor. ABD ile devam edilebilir ama yeni dünyada yeni oluşumlar da var diyor. Peki ya Obama? Lula bu konuda umutlu:
"Başkan Obama'nın yüzüne baktım, çok gençti. Amerika'nın diğer ülkelerle ilişkisini değiştireceğine dair büyük umutlarım var. Özellikle de Latin Amerika'da. Diğer ülkeler üzerinde hegemonya kurmak üzere emperyalist politikalar uygulamayacağını umuyorum. Amerika, Latin ülkeleriyle, dünyanın diğer ülkeleriyle ortaklıklar kurmalı. Obama, Ortadoğu sorununu çözebilir, Türkiye de buna yardım edebilir. Dünyanın bu tarafında barışa ihtiyaç var. "İşte Lula’nın söyledikleri, dünyanın en popüler liderlerinden, eski sendikacı Da Silva, dünyanın farklı coğrafyalarındaki potansiyelleri bir araya getirmeye çalışıyor. Yoksulluk sadece yardımlar üzerinden tanımlanıp kronik hale getirilmiyor. Yani sadaka ekonomisi uygulanıp yoksulluğun üzerine gidiliyormuş gibi yapılıp, insanlar yoksulluğa mahkûm edilmiyor.. Bilakis, ortadan kaldırmak için politikalar üretiliyor. Brezilya deneyimini, sosyal politikaları dikkatle takip etmek gerekiyor. Çünkü oralarda bir şeyler oluyor, bir şeyler değişiyor.