Diyarbakır’da konuşulan tek konu demokratik açılımın kaderinin ne olacağı. Olan bitenlere rağmen umutlar hala taze, beklenti hala yüksek. Ancak her iki tarafın birbirini anlamaya, dinlemeye her zamankinden fazla ihtiyacı var.
Bu konuda daha fazla tartışmak, daha fazla konuşmak gerekiyor. Çünkü algılar farklı olduğu gibi, refleksler de farklı. Bu da çok normal. Normal olmayan kimsenin birbirini dinlememe tehlikesi. Çünkü Kandil ve Mahmur Kampından dönenlerin karşılanma görüntüleri Batı’da nasıl tepki topladıysa, Diyarbakır’da neden bu kadar tepki gösterildiği anlaşılmıyor. Sanki iki ayrı dünya söz konusu. Ama bu iki ayrı dünyanın kendisini daha fazla anlatmaya ve karşıdaki tepkileri de anlamaya ihtiyacı var. Demokratik açılımın başarısı da buna bağlı gibi. Çünkü açılımın siyasi sonuçları kadar insani ve vicdani sonuçları da önemli.
Diyarbakır’da Ticaret Odası’nın büyük konferans salonunda Demokratik Alçılımın siyasi, ekonomik ve uluslar arası etkilerini tartışırken tüm oturumlarda ortak buluşma noktası “korkuların aşılması, herkesin kendini anlatmaya, anlamaya çalışması” idi. Özellikle korku meselesi çok önemliydi. Yaratılmış, sanal korkuların birbirimizle barışmanın önündeki en büyük engel olduğunun altı çizildi
SORULAR VE TALEPLER
Ticaret Odası Başkanı Galip Ensarioğlu her şeye karşı açılımın devam etmesi gerektiğinde ısrarlıydı. Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ise sorular sıraladı:
"PKK'nın iradesi olmazsa silahlara veda olabilir mi? Silahsızlanma için PKK'nın iknası bu durumda zorunlu değil mi? O halde PKK nasıl ikna edilecek Askeri bürokrasi nasıl ikna edilecek? Askeri bürokrasinin iknasında kimler rol alabilir? Gerçek manada bir çözümden söz etmek için sizce Türkiye'de yaşayan Kürtler, yani Kürt yurttaşlarımız veya Kürt halkı kimlik olarak statüsü ne olmalıdır? Nihai çözüm için idari yönetim şekli ne olmalıdır? Demokratik özerklik, eyalet sistemi, üniter yapıyı zedeler mi? Anadilde eğitim olmadan gerçekten çözüm olabilir mi? Ana dilde eğitim olmadan bir dilin korunması ve geleceğe aktarılması mümkün olabilir mi? Kısacası aspirin pratik ve geçici suretle baş ağrısını dindiren ilaç olmakla birlikte kanser tedavisinde çözüm olur mu?"
Eski Baro başkanı Sezgin Tanrıkulu ise yaptıkları anayasa çalışmasından örnekler verdi ve hazırladıkları değişiklik maddelerini sıraladı. Önemli ve somut bir çalışma. Çalışmanın temelini ise Türkiye Barolar Birliği’nin 2001’deki anayasa çalışması oluşturuyor. Yani, öyle uç taleplerin yer almadığı hatta 8 yıl önce bugün Kürt açılına karşı çıkanların bile altına imza attığı bir metinden yola çıkılmış. Değerlendirilmesi gereken bir taslak çalışma.
AÇILIMIN DIŞ BOYUTU
Bizim oturumda açılımın uluslar arası etkileri ve Ortadoğu ele alındı. İç ve dış dinamiklerin etkisi ile Türkiye’nin açılama zorunlu olduğunu ele aldık. Evet, Kürt sorunu bölgenin olduğu kadar bizim sorunumuz. Türkiye dış politikada yeni alanlar açarken, yeni ufuklara uzanırken kendi içindeki sorunu çözmeden, kendi kürdü ile barışmadan bölgede ve Ortadoğu’da başarılı bir dış politika yürütmesi mümkün değil. Bu başkaları için değil kendimiz için zorunlu. Türkiye’nin, Iraklı Kürtlerle ilişkileri geliştirirken kendi kürdü ile küs olması söz konusu olamaz. Türkiye kendi Kürt sorunun kendisi çözecek. Tabii ki bu dış dinamiklerin olmadığı anlamına gelmeli. Amerika’nın Iraktan çekilme sürecinde istikrarlı bir Irak, istikrarlı bir Kürt bölgesi ve dayanabileceği bir ülkeye ihtiyacı var. Bu da Türkiye. Bütün bu gelişmeler salt bir Amerikan planına dayandırılamaz. Amerikan’nın emperyal amaçlarını her zaman göz önünde tutmakla birlikte, bütün süreçleri yürütemediğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
. Üstelik yaşadığımız dönemde artık sorunlar ve çözümler tek boyutlu değil. Bu yüzden çok aktörlü, çok katmanlı ve çok belirleyeni olan bir sorun Kürt sorunu. Kürt sorunun çözmek, barışı getirmek, ölümleri durdurmak konusunda asıl irade bizim yani Türklerin ve Kürtlerin iradesidir. Ama bu konuda geç kalırsa çözümler de işe yaramayacak, dış dinamik daha fazla devreye girecek gibi görünüyor. Çünkü, ABD’nin Irak’tan çekilmesinin ardından ne olacağı bilinmiyor. Ve bölgede dengeler hala çok hassas. O yüzden çözüm şart.
NEREDEN NEREYE
Ama tabii ki en anlamlı görüntü ise Diyarbakır Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun 1991’deki Barış grubu ile Kandil’den dönen ve 5 yıl hapis yattıktan sonra dışarı çıkan Yüksel Genç’i aynı salonda dinlemesiydi. Vali ve Genç’in akşam yemeğindeki barış temennileri de aslında kısa zamanda çok yol alındığının bir göstergesiydi. Vali Mutlu, “tek bir kişinin bile korkmadan hareket edip, özgürce evet diyebileceği bir barışı için herkesin çalışması” gerektiğini söyledi.
Diyarbakır’daki toplantıdan kendimizi yenileyerek ayrıldık. Son söz olarak şunu söylemek gerekiyor: Birbirimizi dinlemezsek anlayamazcağız. Kürtler ve Türklerin önündeki temel sorun bu.