Uluslararsı medyanın iki önemli ismi Seymour Hersh ve Robert Fisk’in Suriye’de geçen yıl kullanılan sarin gazı saldırısında Türkiye’nin izi olduğu iddiasındalar. Hersh iddialarının arkasında dururken Fisk de açık kaynaklardan elde ettiği bilgilerle doğrudan yargıda bulunmuyor ama şüphelerini dile getiriyor. Türkiye’nin Şam’ın Guta bölgesinde 1300 insanın hayatını kaybetitği sarin gazı saldırısına şu ya da bu şekilde “katkıda” bulunup bulunmadığını bilmiyoruz. Elimizdeki verilerle de bilemeyiz. İddia vahim tabii ki. Bu durumu en net ortaya koyacak olan iddia sahibi ve belgelerdir. Ancak bu tür “kirli” savaşlarda yapılanlar bir süre sonra sonra ortaya çıkar. Eşyanın tabiatı gereği Vietnam savaşından Irak işgali öncesine kadar ‘saklanan/gizlenen/manipüle edilen’ bilgiler bir müddet sonra gerçeği ile yer değiştirmiştir.Çünkü böylesi puslu ve kirli havada kimin ne yaptığı, kiminle ‘iş tuttuğu’, isteyerek ya da farkına varmadan nelere alet olduğu ortaya çıkar, çıkarılır. Yapabileceğimiz şey, elimizdeki verilere dayanarak bugüne kadar kamuoyuna mal olmuş bilgileri bir araya getirip açık kaynaklar ve vakalar üzerinden ilerlemek. Veriler Türkiye’nin böyle bir şey yapmış olabileceğini göstermiyor ama çeşitli vakalar doğal olarak farklı soruları akla getiriyor. O zaman iddialar, kamuoyuna mal olmuş haberler, mevcut vakalarla ilgili soru soralım. - Türkiye 3 yıl boyunca Suriye’de hangi gruplarla, hangi ölçüde ve kim aracılığı ile ilişki kurmuştur? - Bu 3 yol boyunca hayata geçen ama başarısız olan, başarılmayacağı bilinmesine rağmen devam ettirilen politikalar var mıdır? Bu politikalar için farklı yollar "mübah" görülmüş müdür? - Mayıs ayında Washington’daki toplantı sonrası Obama yönetiminin Türkiye’ye mesafe koymasının "asıl" nedeni nedir? - Türkiye iddia edildiği gibi Wasihgton’un Suriye saldırması için ‘provokatif’ girişimlerde bulunmuş mudur? - Adana’da yakalanan sarin gazı ile ilgili tutuklananlar ya da serbest bırakılarak ortadan kaybolanlar kimlerdir? Neden serbest bırakılmış ve ortadan kaybolmasına göz yumulmuştur? - Savaşın başından bu yana Libya-Suriye hattındaki insan ve silah sevkiyatı ABD'nin bilgisi dahilinde Türkiye üzerinden mi yapılmıştır? -ABD'nin de bilgisi dahilinde yapıldığı iddia edilen sevkiyatın finansal kaynağı, delinen İran ambargosundan sağlanarak, Libya’dan gelen silahlar için kullanılmış olabilir mi? Tıpkı 1979’daki Sandinistalara karşı savaşan sağcı kontralara İran’a yapılan silah sevkiyatından elde edilen paraların aktarıldığı gibi. - Washington yönetimi Mayıs ayından sonra özellikle Suriye’ye belli silahların -ki bir kısmı Esad rejiminin gücünü kıracak nitelikle olan- sevkiyatını neden durdurmuştur? - Türkiye ABD’nin terör listesinde bulunan El Nusra örgütünü neden El Kaide ile bağlantılandırmamaktadır? Oysa Nusra Cephesi Zevahiri'nin açıklamaları çerçevesinde El Kaide'nin resmi kolu olarak ilan edilmiştir. - Suriye’de ılımlı ya da radikal ayrımı yapmak artık mümkün müdür? - Ermeni kasabası Kesap’ın muhaliflerin eline geçmesinde muhaliflerin rolü nedir? Sorular uzatılabilir? Yanıtlar bir araya getirilebilir. Hersh’ün iddialarının doğru olmadığını ve bu ülkenin bir vatandaşı olarak , bu ülkenin böyle kirli bir işe kalkışmayacağını düşünüyor, umut ediyorum. Umarım yanılmam.