En gelişmiş sanayi gücüne sahip olan Almanya, bugün ABD ve Japonya’nın ardından en büyük...
Almanya ekonomisinin gücü dış ticarete bağlı En gelişmiş sanayi gücüne sahip olan Almanya, bugün ABD ve Japonya’nın ardından en büyük ulusal ekonomi konumunda. 82,3 milyonluk nüfusuyla da Avrupa Birliği’nin (AB) en büyük ve en önemli pazarı. Alman ekonomisi, küresel kriz öncesi 2.423 milyar Avro’luk gayri safi milli hasıla (GSMH) rakamına ulaşarak, kişi başına düşen milli gelirini 29.455 Avro çıkarmış. Ekonomideki bu performansı dış ticareti sayesinde. 969 milyar Avro’luk ihracat hacmiyle Almanya, dünyanın mal ihracatında ikinci sırada (bu sene sırayı Çin’e kaptırması söz konusu). Kazanılan her dört Avro’dan birinden fazlası mal ve hizmet ihracatından geliyor – her beş iş olanağından biri de dış ticarete bağlı. Küresel krizde otomobil sanayi Alman ekonomisinin can damarı otomobil sanayi. Küresel krizin Almanya üzerindeki etkisini en iyi otomobil sanayi verilerinde görmek mümkün. Krizde; Daimler Almanya’daki tüm tesislerinde çalışan 150 bin kişiyi uzatılmış Noel tatiline gönderdi. BMW, Leipzig fabrikasında montaj bantları uzun süre çalışmadı. Bochum ve Eisenach’taki Opel fabrikalarında üretim aralıklarla durduruldu. Köln’deki Ford fabrikası mesai saatleri düşürüldü. Yüksek eğitimli ve vasıflı bir çok insan, Kanada, Avustralya gibi ülkelere çalışmak için gitmeyi seçti. Almanya tasarrufa gidiyor Gelelim günümüze… Başbakan Angela Merkel yönetimindeki hükümeti tasarruf gidiyor. Hükümet tasarrufa gidiyor ama, tasarruf tedbirlerinin ağırlık kısmını; emekliler, aileler, işsizler ve dar gelirlilere yükleyerek.Hükümet, küresel krizin ardından 2014 yılına kadar devlet bütçesinde büyük kesintiler öngören ve ciddi protestolara neden olan dev tasarruf paketinin önemli bir bölümünü onayladı geçtiğimiz hafta. Haziran ayında koalisyon ortaklarının üzerinde görüş birliği sağladığı tasarruf paketi, 2014 yılına kadar devlet bütçesinde toplam 82 milyar Euro tasarrufa gitmeyi hedefliyor. Alman hükümetinin onayladığı ve bütçede yeni düzenlemeler öngören bölüm ise bu tasarrufun 20 milyar Euro’luk bölümünü kapsıyor. Bakanlar Kurulu’ndan geçen yasa tasarısını kasım ayında ele alacak olan parlamentonun da onaylaması gerekli. Euro İstikrar Paktı'nın yüzde 3'lük bütçe açığı sınırını aşmamak için önlem alan Merkel hükümeti, bütçe açığını kapatmak için kemer sıkma politikasından hiçbir şekilde ödün vermeyecek gözüküyor. Açıklanan pakettin ana gerekçesi ‘’bütçe açığı’’ ve bütçe açığının düşürmek için alınan kararlardan dönülmeyeceği açıkça dile getirmekte hükümet. Özellikle Alman Maliye Bakanı Wolfgang Schäuble açıklaması oldukça net: "Kriz aşılır aşılmaz kararlaştırılan uluslararası çıkış stratejisi adım adım uygulanacak, yüksek bütçe açığı mutlaka düşürülecek." Önlemlerin çoğu sosyal harcamalarda Almanya hükümetinin ilk aşamada onay verdiği yasal düzenlemeler, sosyal harcamalarda kesinti ve ek vergilendirmeler öngörüyor. Buna göre, 1 Ocak 2011 tarihinden itibaren yapılacak uçuşlar için yolculardan ek vergi alınacak. Bu vergi 2 bin 500 kilometrenin altı için 8 Euro, 6 bin kilometreye kadar 25 Euro ve bunun üstü uçuşlar için 45 Euro olarak belirlenmiş. Hükümet, sanayi ve tarım alanında öngörülen elektrik tüketim vergisi indiriminden de vazgeçmiş durumda. Bu sayede yılda 1,5 milyar Euro tasarruf edilmesini hedefliyor. Yakıt vergisi ise hükümetin firmalarla devam eden görüşmelerine ay sonuna kadar zaman kazandırmak için paketten çıkarıldı. Hükümet buradan da yılda 2,3 milyar Euro tasarruf elde etmeyi planlıyor.Ancak tasarruf önlemleri ağırlıklı olarak sosyal hizmetlerde kesintiye gidilmesini öngörüyor. Buna göre, sosyal yardım parası alanlardan da emeklilik sigortası için kesinti yapılacak. Yine bu yardım parasını alanlara ödenen 300 Euro’luk ebeveyn parası da kaldırılacak. Yüksek gelirli kesime ödenen ebeveyn parası hesaplanırken ise net gelirin yüzde 67'si yerine yüzde 65'i baz alınacak. Kira yardımı alanlara ise yakıt yardımı yapılmayacak. Bu kesintilerle hükümet yılda 2 milyar 745 milyon Euro tasarrufa gidilmesini planlıyor. Hükümetin uygulamaya sokacağı tasarruf paketine sosyal açıdan dengeli olmadığı gerekçesiyle yoğun eleştiri alıyor. Eleştirinin ağırlıklı kısmı; paketin sosyal açıdan hiç de dengeli olmadığı ve paketin her şeyden önce emekliler, aileler, işsizler ve dar gelirlilere mali krizin günahlarını yüklediği. Örneğin, sosyal yardım alanlara ebeveyn parası ödenmezken, profesörlerin eşleri ebeveyn parası alabilmesi şiddetle eleştiriliyor.