Hatırlarsanız; Avrupa bankalarına uygulanan stres testinin sonuçlarına göre yedi banka testi geçememişti...
Hatırlarsanız; Avrupa bankalarına uygulanan stres testinin sonuçlarına göre yedi banka testi geçememişti. Bu bankalar Almanya, Yunanistan ve İspanya’dan. Bugüne kadar rutin olarak düzenlenen ancak sonuçları kamuoyuyla paylaşılmayan bu testlerde, 7 bankanın beklenen performansı gösterememesi, “olası bir kriz ve ekonomide küçülme durumunda kendi imkanlarıyla ayakta kalacak kadar dirençli olmayacağı ve kaynaklarında açık olacağı” anlamını taşıyordu. AB Bankacılık Denetim Komitesi uzun süredir Avrupa bankacılık sistemini finansal şoklara karşı daha dayanıklı hale getirmeye odaklanmıştı durumda. Bu amaçla geçtiğimiz hafta sonu;27 ülkenin Merkez Bankası üst yönetim ve denetim organlarının temsilcileri ''Basel III'' adı altında İsviçre'nin Basel şehrinde bir araya geldi. Bankacılar, bir dizi yeni kuralın 2015 yılına kadar uygulamaya geçirilmesi üzerinde uzlaşmaya vardı. Merkez bankası temsilcilerinin Basel'de anlaşmaya vardıkları kurallar, Kasım ayında G20 Toplantısında ülke liderlerinin onayı ile uygulamaya geçecek. ''Basel III'' olarak adlandırılan yeni sermaye kuralları ile bankaların finansal yapısının güçlendirilmesi ve bir başka krizin önlenmesine yardımcı olmak için aşırı risk alımının engellenmesi amaçlanıyor. Yeni sermaye kurallarına göre, bankaların, ellerinde tutması istenen sermayenin risk taşıyan varlıklara oranı yüzde 2’den yüzde 7’ye çıkartılacak. Anlaşmaya göre, bankaların sermaye oranlarını artırmak için 1 Ocak 2013 yılından itibaren altı yıl süreleri olacak. Almanya'daki bazı kamu bankalarının bu oranı karşılamada zorlanacağı dillendirilse de Avrupa'daki büyük bankaların çoğunun önemli oranda sermaye artırımına gitmeden yüzde 7 kriterini karşılayacak güçte olduğu biliniyor. Alınan kararalar maliyetleri artıracak Avrupa Merkez Bankası, üzerinde mutabakata varılan kuralları, “küresel sermaye standartlarının köklü değişikliği” olarak nitelendirirken, kuralların uzun dönem finansal istikrar ve büyümeye katkısının önemli olduğunu kaydetmesinin asıl nedeni, hiç kuşkusuz sağlanan uzlaşmanın uzun vadeli yaratacağı katkı. Almanya Merkez Bankası Başkanı da alınan kararlardan memnun. Gerekçesi ise, istikrarlı ve uluslararası alanda kabul edilebilir bir çerçeve üzerinde uzlaşmaya varılması ve geçiş döneminde, artırılan sermaye ve nakit oranlarına ulaşmayı mümkün kılacak olması. Ancak, iyimser görüşlerin ana dayanağı, uzun vadeli düzenlemenin Avrupa bankacılığına duyulan güveni arttıracağı yönünde olsa da, alınan kararların yaratacağı olumsuz etkilerde söz konusu. Bu olumsuzlukların başında; düzenlemelerim yaratacağı maliyetler geliyor. Bankacılık maliyetlerin artması, başta gelir kaybı demek. Bazı bankalar bu yöndeki endişelerini hemen dile getirdi zaten. Bankalarca dillendirilen endişelerin başında; ‘’yeni kuralların karlılıkları etkileyebilecek olması ve ekonomik büyümeyi tetikleyen borç verme oranlarını düşürme endişesi’’ geliyor. Bankaların diğer bir endişesi ise; alınan kararların çok kısa sürede uygulamaya geçirilmesinin, verilen kredileri azaltacağını, bu nedenle de hem ekonomik büyümeye hem de istihdam darbe vuracağı. Bankalar bu endişelerinde de haklı gözükmekte. Alınan tedbirlerin maliyetleri de arttıracağı kesin. Maliyetlerin artması ise başta faiz oranlarını artması demek. Bu da, dolaylı olarak piyasalardaki yatırım maliyetleri yukarı çekecektir.