Ortadoğu krizinin yayılma ve uzama riski piyasaların dengesini bozdu...
Ortadoğu krizinin yayılma ve uzama riski piyasaların dengesini bozdu. Şimdiye kadar sorun yaşanan ancak petrol üretimi açısından çok kritik pozisyonu olmayan bölge ülkeleri piyasaları çok fazla endişelendirmiyordu. Ancak, halk isyanlarının Körfez ülkelerine yansıma riski giderek artıyor. Bu durum petrol üretimi için alınan tüm pozisyonların tehlikeye girmesi anlamı taşımaktadır ki, petrol fiyatlarını da tetikleyen bu durum zaten. Petrol fiyatlarındaki yükseliş, ekonomik ve finansal dengeler üzerinde baskısını daha da arttıracaktır. Petroldeki yükselişin kalıcı olması halinde, düşük büyüme ve yüksek enflasyon ortamına yönelik riskler artmış olacak. Bu da “Çift dip” senaryosu ile ilgili tartışmaların tekrar gündeme gelmesi demek. Bölgedeki tansiyonun yüksek kalması, piyasalardaki satış eğilimini de devam ettirecektir. Avrupa’da neler oluyor? ECB’nin yüksek gecelik fonlaması devam ediyor. Avrupa Merkez Bankası’nın geçen haftaki yükselişten sonra bu hafta azalması beklenen gecelik fonlama miktarı yüksek seyrediyor. Geçen güne ait veriler 14,6 milyar Euro’yu gösteriyordu. Banka, fonlamada ki artışın İrlanda’daki gelişmelerle ilgili olduğunu, kendi para politikasında bir değişikliğe neden olmayacağını açıkladı ama, bu çok net değil bizce. İrlanda’da sorunlu iki bankanın varlık satışları öncesinde, ECB’den sağladıkları fonlamayı artırdığı da ileri sürülüyor. Bankacılık sistemine ilişkin artan endişeler karşısında, ülkede bu hafta yapılacak seçimler sonrasında bankacılık reformunun tamamlanması daha kritik bir hale gelmiş oluyor. Reuters tarafından yayımlanan ankete göre, Avrupa Merkez Bankası’nın 3 Mart’taki toplantısında faiz artırmasını düşünenlerin sayısının, artmaması yönündeki beklentilerin önüne geçtiği görülüyor. 80 kurumdan 28’i artmaması yönünde oy kullanırken, 32’si 25 baz puan, 16’sı ise 50 baz puanlık artış beklediklerini belirtmişler. Geçen ay sonuna doğru yapılan ankette ise, beklentiler sırasıyla 40, 24 ve 12 şeklindeydi. ECB’nin önümüzdeki haftaki toplantıda faizi değiştirmesin beklemesek de, enflasyon riskleri konusunda daha sert ifadeler kullanması yüksek olasılık. Olumlu verilerin sınırlı etkisi Ortadoğu krizi endişeleri karşısında, Avrupa’daki güçlü sanayi siparişleri ve ABD’deki olumlu mevcut ev satışları verilerinin etkisi haliyle sınırlı kaldı. Euro-dolar paritesi, 1,37’nin üzerinde seyrediyor. Bunun en önemli sebebi Avrupa bölgesinden daha erken gelebilecek faiz artışı beklentisi. Bu arada, Fed Philadelphia Başkanı Plosser’in “tahvil alım programının planlanandan daha erken sonlandırılabileceğine” ilişkin açıklamasının etkisinin de sınırlı kaldığı gözleniyor. Bu durumda piyasalardaki düzeltme süreci devam edecektir. Ortadoğu’da ki tansiyonun kalıcı olarak düşmesi için belli zaman ve adımların gerekmesi nedeniyle finansal piyasalardaki düzeltme süreci de zamana yayılabilir. Bu doğrultuda, güçlü verilerin desteği de sınırlı kalacaktır. Avrupa’da güven endeksleri, ABD’de mevcut ev satışları, haftalık işsizlik başvurusu, dayanıklı tüketim siparişleri açıklanacak. Mevcut kırılganlık nedeniyle, piyasaların zayıf verilere tepkisi daha belirgin olacaktır. Dikkat etmekte yarar var. Ortadoğu olaylarının içerideki yansıması Merkez Bankası’nın yeni para politikası çerçevesinde aldığı önlemlerin etkilerine yakından takip etmek gerek. Dün açıklanan haftalık basın bülteninde, banka kredileri ve tüketici kredileri rakamlarında hala ciddi bir yavaşlama görülmüyor. 11 Şubat itibariyle hem bankacılık sistemi toplam kredi hacmi hem de TL yurtiçi kredilerde, 18 Şubat itibariyle de tüketici kredilerinde arzu edilen yavaşlama işaretleri yok. Son önlemlerin etkilerinin gözleneceği 18 Şubat sonrasına ait veriler önemli. Öte yandan, Ortadoğu krizi ve ekonomik dengeler üzerindeki yansımaları da göz önüne alınması gereken bir unsur. Özellikle, petrol fiyatlarındaki artışın kalıcı bir hale dönüşmesi durumunda büyüme, enflasyon ve cari denge gibi kritik dengeler üzerinde yaratacağı etkiler, para politikası yaklaşımının da yeniden gözden geçirilmesi anlamı taşır En başta, munzam karşılık oranlarının artırılması yoluyla kredi genişlemesinde arzu edilen yavaşlama, ekonomik büyümede dış kaynaklı oluşan aşağı yönlü riskler doğrultusunda kendiliğinden gerçekleşebilir. Dolayısıyla Merkez Bankası, munzam karşılık oranlarında artış politikasına devam etmek için acele etmeyebilir. Petrol fiyatlarındaki yükselişin enflasyon üzerinde oluşturduğu yukarı yönlü baskılar karşısında da, politika faiz oranlarının indirilmesi seçeneğinin gündemden kalktığını çok daha rahat söylemek mümkün. Petrol fiyatlarındaki yükseliş her ne kadar petrol faturasını yükselterek cari açığı yükseltici bir etki yaratsa da; büyüme ve güven ortamı kaynaklı baskıların açığı dizginlemedeki etkisini de unutmamak lazım. Ayrıca, finansman endişeleri de, faiz indirim seçeneğinin gündem dışında kalmasını neden olabilir. Sonuç olarak, petrol fiyatlarındaki yükselişin kalıcı olması halinde, Merkez Bankası’nın yüksek cari açık ve kredi genişlemesine karşı yeni önlemler alma konusunda beklemede kalma dönemi uzayabilir.