Çatışma yaşanan kentleri hissetmeye devam ediyoruz. Bu gün sırada Şırnak ve Silopi var. Sokakta kokladığım sosyolojik hava çok toksik. Hala devam eden çatışmalar bu toksik havayı daha da zehirliyor. Hayatı zaten dikiz aynasından algılayan, 90’ları dün gibi anlatan insanlar şu an ise yaşanan çatışmalarla ‘sonsuz şimdi’nin içine hapsolmuş’ kalmış. Kurşun gibi ağır bir hava, giderek tükenen umutlar, bıkkınlık ve aşma isteği hem devlete hem de PKK’ya ‘Ne oldu da şu çatışmalara hapsolduk kaldık?’ sorusuna oradan da öfkeye dönüşüyor. Keşke Ankara da bu ‘Sonsuz Şimdi’nin içinde hapsolmak yerine giderek tükenen o umudu ve aşma isteğini görse, bölgedeki vatandaşın elinden tutarak önce o hendeğin üstünden atlasa, sonra da hendeğin içindekinin kafasını ayağıyla ezmeye çalışmak yerine, geriye dönüp ona da elini uzatsa ve onu da hendeğin içinden çıkarsa. Daha sonra hepimiz geleceğin mutlu yarınlarına yürüsek. Hala mümkün mü? Bence mümkün. Ama çatışmaları ivedilikle sonlandırmak ve sokaktaki harareti düşürmek şart..
1-2-3-4 numaralı bölgeler:
Hendek ve barikatların en çok olduğu, çatışmaların en fazla yaşandığı bu bölgelerde Şehit Harun Boy ve Karşıyaka Mah (1), Barbaros Mah. (2), Başak Mah. (3), Nuh Mah. (4) ve Cudi Mah. (5) yer alıyor.
Özellikle şu anda 2-3-4 numaralı bölgelerde çatışmaların yoğunlaştığının, silah seslerinin hiç kesilmediğinin, yıkımın en çok bu bölgelerde olduğunun altını çizmek gerekiyor.
5 numaralı bölge İpek Yoluna kısmen yakın olduğu için burada fazla hendek ve barikat bulunmamakta.
Bu beş bölgede 10 gündür elektrik yok. Sular kesik.
1-2-3-4 numaralı bölgelerin kuzeyinde mavi renkle gösterilen alanlarda güvenlik kuvvetleri bölgeyi kuşatmış şekilde. Yavaş yavaş kuzeyden güneye (aşağıya) doğru ev aramalarına başlanmış durumda. Ancak aramalar çok yavaş icra ediliyor. Bu hızda devam ederse en az 10 gün daha sürer. Bu kuşatma hali zaten zor şartlarda içeride hayata tutunmaya çalışan 3 bine yakın sivilin geleceğini de doğrudan etkiliyor. Özellikle 5 No’lu bölge ile 6 No’lu bölge arasındaki pembe renkli ‘L’ hattı çok kritik. Güvenlik güçleri bu hattı geçtikleri takdirde ‘göğüs göğüse’ sert çatışmaların yaşanabileceği ifade ediliyor.
5 numaralı bölge Silopi’nin can damarı olup çoğu resmi kurum bu bölgede bulunuyor.
1 numaralı bölgede daha çok Uludere ve Beytuşşebap'ın köylerinden 90’lı yıllarda gelen insanlar yaşıyor. 2-3-4 numaralı bölgelerde ise Şırnak merkeze bağlı köyler ve Silopi'ye bağlı köylerden gelen insanların yerler. Bu hali ile bu direniş daha çok 90’larda ‘köyden kente göç etmek zorunda kalmış’ ailelerin çocukları ve torunlarının direnişi. Bölge Silopi’nin en fakir ve sosyo-ekonomik yönden en geri kalmış bölgesi.
1-2-3-4 numaralı bölgelerde ara sokaklar ve yollar Cizre’deki Nur mah. ve Cudi Mah. ‘ne benzer şekilde bir evden diğerine geçilebilir, ara sokak mesafeleri dar ve en fazla 200 metre uzunluğunda. Ana caddeler ise daha uzun. Görüş 300-400 m.ye kadar çıkıyor. Yalnız 150-200 metrede bir ara sokak başı mevcuttur. Bu hali ile Silopi’deki çatışma bölgeleri de Cizre gibi zırhlı araç girişine pek imkan vermiyor. Askeri müdahale ya havadan ya da zırhlı araçlarından inmiş yaya unsurlarının bina operasyonları şeklinde yapılması gerekiyor. Bu da bölgeye isterse binlerce askerle girsin dar sokakların güvenlik güçlerini bir salatalık misali 10-15 kişilik küçük unsurlara bölmesi demek.
1-2-3-4-5 numaralı yerlerde yaşayan sivillerle yapılan telefon görüşmelerinde siviller bodrum varsa bodrum katta, bodrum olmayanlar ise koridorlarda ve banyolarda yaşadıklarını söylemişler. Çatışmalar nedeniyle göç eden halk genelde Şırnak merkez’e gitmiş. Bu da Şırnak’la Silopi’yi tek bir canlı organizma yapıyor. Silopi’de yaşananlara en çok Şırnak’lıların tepki vermesinin ve Şırnak’lıların ‘kuşatmayı’ yarmak için Silopi’ye yürümeye çalışmalarının nedeni bu.
Bu bölgelerde halk, ‘köy geçmişi’ nedeni ile zorluklara nispeten dayanıklı. İstanbul’da bir mahallenin belki 3-4 gün bile dayanamayacağı şartlara alışkın. Örneğin ekmek pişirme, mesela yerli halk sadece ekmek pişirerek ya da diğer temel gıdaları yemek yaparak 30 gün kadar dayanabileceği ifade ediliyor. Yalnız su sıkıntısı başlamış durumda bile. Çünkü elektrik yok. Halk güvenlik güçlerinin Polis Özel Harekatın su sıkıntısını arttırmak için çatılardaki su depolarına ‘kasıtlı’ ateş ederek deldiklerini, bu nedenle pek çok evi su bastığını söylüyor ama ne kadar doğru bilemiyorum. Cizre bu durumu yaşadığı için her nevi gıda ve besin maddelerini depolamışlar.
Silopi’nin Cizre’den farkı ise güvenlik güçleri dış kuşatma alanlarından değil ana caddelerden de çatışma alanlarına girmeye çalışıyor. Bunun nedeni Silopi’de ana caddelerin Cizre gibi El Yapımı Patlayıcılar (EYP)’lerle tuzaklanmamış olması. Buradan çatışmalarda EYP’lerin güvenlik güçlerini kısıtlama ve kanalize etme konusundaki etkisini net görüyoruz.
6-7-8 numaralı bölgeler
Bu bölgelerde Yenişehir Mah. (7), Dicle ve Ofis Mah. (8) bulunuyor. Bu bölgelerde hendek çok az. Çatışmalar da neredeyse yok denecek kadar az.
Özellikle 6-7-8 bölgeler yeni yapılaşmanın olduğu yerler. Bu nedenle sokaklar geniş ve sık değil. Çarpık kentleşme yok. İlginç bir not: aslında hem Cizre’de hem de Silopi’de çatışmanın mekanı köyden kente göçler nedeniyle çarpık kentleşmenin olduğu yerler. Aslında devletin o dönemlerde neden olduğu bu ‘ÇARPIKLIK’ asimetrik bir şekilde önüne kompleks bir çatışma mekanı olarak çıkıyor. PKK da bu çarpıklığın içinde saklanıyor. Bu çarpıklık harekat merkezlerindeki askeri/polis karar alıcıların dakikalarca şehir haritaları önünde vakit geçirmesine neden oluyor. Devlet aslında 90’larda bölgedeki kentleşmeyi dikkate almamanın, plansız kentleşmenin bedelini şimdi çatışma mekanlarında ödüyor. Kısaca büyük ve geniş sokaklar nedeniyle 6-7-8 bölgelerinde olayların olmamasının nedeni planlı kentleşme. Aynı durum Diyarbakır’da daha belirgin. Tarihi Sur bölgesi kısacık, dar ve çarpık sokakları ile çatışma mekanı haline gelirken Yenişehir-Dicle mahallesinde bu durum yok. Kısaca 90’larda köyden kente göç etmek zorunda kalan ama kente de tutunamayan ailelerin yarattığı ‘habitat’ çatışmanın mekanı. O zamanda tam da köy boşaltmaları, çarpık kentleşme, sosyo-ekonomik nedenlerle ‘şehirli’ olamamış kitleler, nitelikli genç işsizlik gibi yapısal dıp faktörler ve dolayısı ile devletin ta kendisi bu çatışmaların nedenlerinden. Geçmişte rüzgar eken devlet fırtına biçiyor. PKK da bu fırtınanın üstünde sörf yapıyor. Bu karşılık nedensellikten kaynaklanan etki-tepki sarmalını çözmenin de ilk şartı terör-terör mücadele konusundaki ‘ben-öteki’ ilişkisini bırakıp ‘Terör bir eko-sistemdir ve hepimiz onun parçasıyız’ modeline geçmek. (‘Terör eko-sistemi’ yazım için bakınız)
Önce önemli bir not. Cizre’den ve Silopi’den Şırnak’a çok göç oldu. Şu an Şırnak nüfusu 2 katına çıkmış durumda. Her eve mutlaka bir ya da iki aile misafirliğe (zoraki misafirlik) gelmiş. Malum bölgeyi de biliyorsunuz bu nedenle her aileyi 8 kişi hesap edin. Şimdi soru şu: Şırnak bu sosyo-ekonomik maliyetlere ne kadar dayanabilir?
Şırnak Merkez’de önemli bir olay daha oluyor. Cizre ve Silopi’den gelen çocuklar Şırnak’taki çocukların ailelerine zoraki misafir oldukları ve okula gitmedikleri için buradaki 1-2-3 sınıflara giden çocuklar da okula gitmek istemiyor. Bir kısmı okuldan kaçıyor ya da dayakla gidiyor. Diğer sınıftakiler ise okuldan iyice soğumuş durumdadırlar. Kelebek etkisi bu olsa gerek. Çatışmalar en çok okulları ve eğitimi vurmuş durumda. Okuldan soğuyan çocukların gideceği tek yerse sokaklar. Alın size bir karşılıklı nedensellik daha. Diyeceğim o ki eğer çatışmalar devam ederse 1-2 seneye kadar Şırnak’ta daha büyük bir ‘kalkışma’ bekleyin derim. Çünkü vasat müsait...Bu gün elinde çekiç olduğu için ‘çivi’ görme eğiliminde olduğun sorun yarın karşına ‘kazık’ olarak çıkacak. Onu da balyozla çakmaya kalkarsan bu sefer sorun daha da büyüyecek. Bu kısır döngü de devam edecek..
Şırnak’ta şu anda sadece 1-2-3-4 numaralı bölgelerde çatışma, hendek ve barikat var. Diğer yerlerde çatışma olmayıp, hayat genelde sakin. Yeşilyurt mah. (1), Dicle Mahallesi-İsmetpaşa Mah. (2) , Bahçelievler (3) ve Vakıfkent Mah. (4) ‘lerindeki çatışmaların da şiddet düzeyi Cizre ve Silopi ile kıyaslandığında nispeten düşük.
‘Şırnak’taki çatışmaları ne alevlendirdi?’ diye sorarsanız size tereddüt etmeden ‘2’no’lu bölgedeki Hacı Birlik’in cenazesinin yerde sürüklenmesi olayı’ derim. Bu tarz sahada ‘kuvvet çarpanı etkisi’ yaratan suçlara müsamaha gösterilmemesi kritik önemde.
Size çıplak gerçek: Şırnak’ta şu anda cebinde 5 TL’si bile olmayan binlerce insan (özellikle gençler) var. Unutmayın Cizre ve Silopi’de insanlar bir şekilde köyle irtibatta olduğu için hayatta kalabilir ama zaten ekonominin durma noktasına geldiği Şırnak şehrinde büyük çoğunluğu gündelik işçi olarak çalışan bu insanlar hayata nasıl tutunacak? Bu soruya cevabı olan birisi varsa bana izah etsin. Unutmayın 90’lı yıllarda köyden kente göç olduğu zaman geçim sıkıntısı fazla sürmedi. Ancak şu anki durum farklı çünkü her yerde yasak var. Devlet acilen bu durumu iyi analiz etmesi lazım ve sorun haline gelmeden çatışmalardan kaynaklanan ekonomik mağduriyetleri çözüme kavuşturması lazım.
Şimdi size çok kritik bir soru:
Hayali bir senaryo düşünün. Çeçenistan’ın Grozni kentinde. Kente giren bir Rus T-72 tankı ağır ağır ilerlerken arkasından bir Çeçen Kalaşnikofla tanka ateş ediyor. Belki attığı mermiler tanka değmiyor bile. Rasyonel akıl bir Keleş mermisinin tanka bir şey yapamayacağını bilir. O halde bu Çeçen o tanka ya çok kızdığı için öfkesinden ya da çok cahil/eğitimsiz olduğu için tanka bir şey olacağını bilmediğinden ateş ediyor. Şimdi kritik soru geliyor: Sizce o Rus tankı ya eğitimsiz ya da aşırı duygusal (öfkeli), belki de 13-14 yaşlarında genç Çeçen’i muhatap alarak 125 mm. lik tank topunu onun bulunduğu bölgeye nişanlayıp bir yüksek infilak etkili SABOT mermisini ateşlemeli mi? Rus-Çeçen kapışmasındaki bu hayali senaryoda ‘Hayır ateşlememeli’ diyenler eminim bizim M-60’ların Silopi’de kendilerine ateş açan YDG-H’li gençlere ateş etmemesi gerektiğini de düşünüyordur. Çünkü kent merkezlerindeki çatışmaları cerrahi bir operasyon titizliğinde yönetme için ‘kütle, ateş etkisi, teknoloji, darbe, psikolojik korku’ gibi çatışma prensiplerinden çok daha önemli iki prensip var: ‘Askeri gereklilik (acaba bu etkiye askeri tepki vermek ne kadar doğru sorusu?) ve ‘Güç kullanımında orantılılık (Çatışmalardaki silah, yöntem ve vasıtalarda eşitlik).
Kent çatışmalarında askeri gereklilik ve güç kullanımında orantılılık prensipleri ‘erdemli güç’, ‘‘kütle, ateş etkisi, teknoloji, darbe, psikolojik korku’ ise kaba güç üretir. Kaba güçle sadece çatışma alanlarını ‘temizler’ ancak daha sonra temizlenen bölgeleri elde tutamaz ve yeniden inşa edemesiniz. Bunu ancak ‘erdemli güç’ yapar.
Memleketin batısını ‘Star Wars’ manyaklığının kasıp kavurduğu, memleketin Doğusunun bazı sokaklarında ise ‘Star Wars’ bizzat kendisinin yaşandığı şu günlerde sokakta ter döken, canıyla bedel ödeyen asker ve polise kardeşlerime sahanın öfkesini çok iyi bilen bir kardeşleri olarak şu mesajı göndermek isterim: ERDEMLİ GÜÇ SİZİNLE OLSUN....
Yazının sonunda Batı’daki ‘bizleri’ yaşananlara ‘duyarsız’ kalmakla suçlayan bir kardeşimin sözlerini virgülüne dokunmadan sizinle paylaşmak istiyorum:
Burada 15 gündür sokağa çıkma yasağı var çocuklarıma niçin sokağa çıkamadıklarını anlatmaya çalışmaktan bıktım. Artık onlara sokağa çıkarsın ölürsünüz demek zorunda kalıyorum. Şu an iki ateş arasında yaşıyoruz. Mantıksızlık içinde iki güç bizleri, çocuklarımızı iç savaşa sürüklüyor gece gündüz uyuyamıyoruz maalesef küçük masum çocuklarımız buna şahit oluyor. Fakat böyle olmamalı. Bir girdaptayız ve maalesef içinde bulunduğumuz girdap mahallelere yapılan top atışlarıyla biraz daha büyüyor ve hendeklerin ardında 12-16 yaşlarında sanki bir internet kafede oyun oynayan, eğlenmeye gitmiş bilinçsiz, eğitimsiz kimisi ailesinin baskısı, kimi parasızlık, kimi boş vermişliğin ürünü olan gençler . Kendilerince haklarını savunuyor ama yine aynı çocuklar binlerce ailenin oturduğu yaşlısı çocuğu bebeği olan ve çoğu aslında yaşam koşulları çok zor ve yıkılırsa bir daha inşa edemeyecek durumda olan fakir insanların, masumların evlerinin dibine bombalar yerleştiriyor. Ve inanın Batıdan vicdanlı birileri ses vermese yok olup gideceğiz gibi geliyor bize. Üzülüyorum hocam içim kanıyor çözümü silahtan arayan insanlar hangi vicdana sahip?
Hiç bir insan çocuğunun suça bulaşmasını istemez muhtemelen ama devlet güçlerinin de şu anki uygulamalarının çok masum olduğunu söylemek güç. Aslında baba bildiğiniz devlet size Suriye’deki bir işgal gücü bir Rusya gibi davransa ondan ne farkı kalır. Bu yarayı daha da derinleştiren aslında işte bu uygulamalar. Gösterdikleri tavırda bunu görüyoruz mahalleyi dümdüz etmek mantığıyla hareket ediliyor. Panzerlerden “Dombra” eşliğinde atışlar yapılıyor, insanlara sözlü hakaretler ediliyor. Sanırım bunu yapanların gözünde herkes terörist veya çok çılgın bir benliğe sahip. Siyasi çekememezliğin faturasını masum halk ödüyor televizyonlarda izlenimlerim de bunu doğruluyor zira asla geri adım atılmayacağı anlatılıyor nereye kadar sürecek bu Twitter da Facebook’ta ırkçı Türk- Kürt insanların çoğaldığını görüyoruz klavye başlarında ikisi de birbirine ahkam kesiyor. Biz bunun taraftarı değiliz olmayacağız. Aslında yazacak çok şey var ama burada kesiyorum zira silah sesleri geliyor şu an Ülkemizi seviyoruz AYDINLIK YARINLARDA BULUŞMAK DİLEĞİYLE’