Kent çatışmaları Türkiye’yi esir aldı. İçine düştüğümüz şiddet sarmalı hızla bir şiddet kapanına dönüşüyor ve telafisi mümkün olmayan bir yıkıma yol açıyor. Bu yazımızda bu yıkımın nispeten ölçülebilir ekonomik boyutunu sadece Cizre’deki 04 Eylül ve 12 Eylül 2015 tarihleri arasındaki 9 günlük sokağa çıkma yasağının ekonomik maliyetini analiz ederek gözler önüne sermek istedim. Yıkımın sosyal dokuda yarattığı olumsuz etkiyi ölçmek içinse saha çalışmaları şart. Umarım akademi bu konuda üzerine düşeni yapar.
Öncelikle ‘Cizre’deki 4-12 Eylül arasındaki sokağa çıkma yasağına kim veya ne neden oldu?’ sorusunu bu yazının dışında tutmak istedim. Benim sorunum hep vurguladığım gibi giderek kontrolden çıkan ve en çok bölgedeki sivil vatandaşın bedelini ödediği çatışma dinamiği ile. Ve de kendime biçtiğim görev Türkiye’de pek çok karar alıcının ve aydının henüz ne olduğunu ve nelere mal olacağını algılayamadığı KENT ÇATIŞMALARI hakkında bir farkındalık oluşturmak. Bu nedenle temel amacım giderek toksikleşen Türkiye siyasetinden ve artık bana göre giderek anlamsızlaşan ‘Kim haklı/kim haksız?’ tartışmalarından uzak, teknik ve objektif analizler yapmak.
4-12 Eylül arasında Cizre’de uygulanan 9 günlük sokağa çıkma yasağının yarattığı ekonomik yıkımın büyüklüğünü daha net anlayabilmek için ve kıyaslamayabilmek için öncelikle 90’lara bir bakmak gerekiyor.
Çatışmaların kırsaldaki yıkıcı etkisi için 90’lı yıllara bakmak yeterli. Öncelikle çatışma genelde kırsal kesimde olduğu için ekonomik yıkım nispeten daha düşük oluyordu. Meskenlerin %90 tek katlı idi. Elektronik eşya olarak sadece televizyon ve buzdolabı vardı. TBMM Meclis Terör Alt Komisyonu 2013 yılında medyada geniş ilgi gören 327 sayfalık bir rapor yayımlandı.[1] Meclisin sitesinde yer alan 327 sayfalık raporun verilerine göre 35 bin’den fazla insanın canına mal oldu, 14 kentte yaklaşık 62 bin hanede 386.360 kişinin köylerinden göç etmek zorunda kaldığı, bunlardan yaklaşık 186 bin kişinin köylere geri döndüğünü ve bu amaçla yaklaşık 128 milyon TL ödenek aktarıldığı raporda belirtmektedir. Ve aynı raporun 176 sayfasında bir akademisyen tarafından terör bilançosuyla ilgili olarak 1984-2010 yıllar arası 300 milyar yani 150 tane boğaz köprüsü, 120 tane Atatürk Barajı ve 15 bina adet 24 derslikli okul yapılabilirdi. Bu rakam AK Parti’nin Demokratik Açılım Kitapçığında da dile getirilen rakam.
Öncelikle bu 9 günlük yasak döneminde 30’ya yakın insan canından oldu. Bunların ne kadarı sivil vatandaş ne kadarı terörist maalesef hala bilemiyoruz. Cizre’nin yaşadığı ekonomik yıkım sokağa çıkma yasağı bittikten hemen sonra kendini gösterdi. Yasak biter bitmez binlerce aile kentten göç etti, yüzlerce ev boşaldı, yüzlerce evin duvarında ‘Bu ev satılıktır’ yazıları yazıldı. 90’lı yıllardan itibaren dışardan sürekli göç alan Cizre 20 yıldan beri ilk kez dışarıya göç verdi ve ilginçtir Eylül’den bu yana Türkiye’de dışarıya en fazla ve en hızlı şekilde göç veren şehir konumuna geldi. Eylül başında 130 bin kişinin yaşadığı ilçe şu sıralar 40-50 bin kişinin yaşadığı bir hayalet şehir.
Cizre’den bir mühendis arkadaşımın yardımı ile derlediğimiz bilanço kalemleri şöyle:
* 9 günlük zaman zarfında kurşunlardan zarar gören bina sayısı 1100 ve bahçe sayısı 160 civarında. Hasarlı eşya sayısı olarak, 450 adet kapı, 350 adet pencere, 300 adet su deposu, 280 adet klima, 500 adet beyaz eşya, 176 adet işyeri kapısı, 30 adet araç, bir adet hastane, 2 adet okul, 5 adet camii, 500 adet konut, 100 adet işyeri, 1 adet un fabrikası ve diğerleri. Eşyaların maliyeti yaklaşık olarak hesapladığında 12 milyon TL’yi aşmakta.
* Dokuz günlük zaman zarfında çatışma yaşanan mahallerde bulunan elektrik hatları kullanılmaz hale geldi ve maliyeti 3 milyon TL’yi aştı.
* Güvenlik kuvvetlerinin kullandığı silah, mühimmat ve yakıt ile bu zaman zarfında harcanan işgücü kaybı maliyeti Savunma Bakanlığına ek bir maliyet getirebilir ama benim tahminim en az 50 milyon TL.
* İpekyolu Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğü sitesinde yer alan Habur Gümrük Sahası 2015 yılı giriş çıkış yapan toplam yolcu sayısı ve giriş çıkış yapan toplam araç sayısı Tablo 1’de verilmiştir. Tabloya baktığımızda Eylül ayında hem yolcu sayısı hem de araç sayısında ani bir düşüş dikkat çekiyor. Diğer ayların verilerine baktığımızda giriş-çıkış yapan yolcu sayısı 312 bin seviyesi ve üstünde iken Eylül ayında bu 250 bin seviyesinin aşağısına düşmektedir. Giriş çıkış yapan araç sayısı verilerine baktığımızda Eylül Ayı 100 bin seviyesinin biraz üzerinde iken diğer aylarda 150 bin seviyenin üstündedir. Eylül ayından sonra bu seviye bir toparlama yoluna gitmiyor gittikçe dip noktaya yaklaşıyor. Ve Aralık ayında dip noktaya ulaşmış durumdadır bile. Sadece gümrük kapısında alına yolcu harcı tutarı 1 milyon TL’den fazla ve Araç için alınan park ücreti 1,5 milyon TL civarında. Böyle bir zamanda Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’den sonra Neçirvan Barzani’nin Türkiye’ye acilen gelmesi Habur Gümrük Kapısının Cizre’de Sokağa çıkma yasağı olması nedeniyle kapalı olmasının bir göstergesi.
Tablo: 2015 Yılı Habur Giriş-Çıkış Yapan Araç ve Yolcu Sayısı[2]
Tüm kalemleri topladığımızda bu 9 günlük yasağın toplamda Türkiye’ye ekonomik maliyeti 100 milyon TL civarında. Bu 100 milyon TL’nin içerisine Irak ile yapılan ihracatta yaşanan kayıpların yaklaşık toplamı da dahil.
Bir de çok önemli bir not Cizre bu 9 günlük ilk yasağın üzerine şimdiye kadar 5 sokağa çıkma yasağı daha geçirdi.
Bu para ile bir Şırnak Üniversitesi daha yapılabilirdi, 40 adet 24 derslikli okul yapılabilirdi, 25 adet kapalı yüzme havuzu yapılabilirdi.
En önemlisi Şırnak Bölgesinde çocuklar için 25 tane spor kompleksi yapılabilirdi. Çünkü bu bölgede spor kompleksi pek yok. Çocuklar buralarda eğitim alıp, günün belli bir bölümünü burada geçirip enerjilerini spor yaparak ve eğitim alarak harcayabilirlerdi. Çocukları ellerinden taşın ve silahın alınmasına vesile olup, hendeklerin arkasında zamanlarını geçirmesine engel olacak tesisler yapılabilirdi. Bu spor faaliyetleri sayesinde çocuklar ile sıcak temas sağlanarak duygusal ve fiziksel yönde topluma yaralı ve sağlıklı birer birey yetiştirme umudu ekilebilirdi.
Şimdi yazının sonunda çok önemli bir tahmin: Dikkat edin 1984-2013 arasındaki 29 yıllık sürede genelde kırsal kökenli devam eden çatışmaların Türkiye’ye toplam ekonomik maliyeti 300 milyar TL civarı. Peki 22 Temmuz’dan bu yana başlayan ve özellikle Kasım ayında giderek daha kentli hale gelen 6 aylık ekonomik maliyeti ne? Yazıdan çıkardığımız hesapla 9 günlük Cizre yasağının ekonomik maliyeti 100 milyon TL ise kentlerde bir günlük sokağa çıkma yasağının maliyeti yaklaşık 10 milyon TL. Peki son 6 ayda çatışmaların olduğu kentlerde toplamda kaç gün sokağa çıkma yasağı ilan edildi. İnternetten basit bir araştırma ile toplam sayının 18 il/ilçe merkezinde 54 kez sokağa çıkma yasağı ilan edildiği, bölgede toplamda 500 gün civarı gün sokağa çıkma yasağı ilan edildiği sonucuna ulaştık. 10 milyon TL ile 500 günü çarptığımızda 5 milyar TL çıkıyor. Bu sadece sokağa çıkma yasağı olan günlerin maliyeti. Bu rakama günlerce kapalı kalan Habur Sınır Kapısı nedeniyle hem ihracatta hem de bölge ekonomisinde doğan kayıp, askeri operasyonların toplam maliyeti (intikal, yakıt, mühimmat vb.), bölgedeki iş gücü kaybı, kent merkezlerindeki yıkımın total maliyeti vb. kalemler konduğunda karşımıza ürpertici bir rakam olan yaklaşık 50 milyar TL rakamı çıkıyor (Bu total rakama Irak’a son 6 ayda 4’te bir oranında düşen yaklaşık 10 milyar TL’lik ihracat kaybı da dahil).
Şimdi kalın kalın sonucu yazalım: 29 yıllık ‘KIRSAL’ çatışmaların toplam bilançosu 300 Milyar TL. Son 6 aylık ‘KENTLİ’ çatışmaların bilançosu ise 50 milyar TL. Şu sonuca dikkat: Çatışmalar kentli olunca 6 ayda 29 yıllık kırsal çatışmaların toplam ekonomik maliyetinin yaklaşık altıda birine ulaşıvermişiz. Veya şöyle diyelim 1 aylık KIRSAL çatışmanın maliyeti 0.9 milyar TL iken 1 aylık KENTLİ çatışmanın maliyeti 8 milyar TL. Yani 1 aylık kentli çatışmanın maliyeti 1 aylık kırsal çatışma maliyetinin yaklaşık 8 katı....Bu aynı zamanda şu demek: kentlerde çatışmalar sürerse 29 yıllık KIRSAL çatışmaların toplam maliyeti olan 300 milyar TL’ye çatışmalar şu tempoda devam ederse 4 yıllık KENTLİ çatışması ile ulaşıyoruz.
Bir de tabi bu maliyete henüz bu maliyete maruz kalan bölge insanının yaşamış olduğu psikolojik travmaları ve sosyal maliyetleri koymadık. Şimdilik şu ekonomik maliyetleri hazmetmek için size zaman vermek istediğimden onlar da başka yazının konusu olsun.
[2] Lütfen bakınız: (erişim 28 Aralık 2015).