Askeri literatürde kritik zaman ve mekanları tanımlamak için bir kavram vardır: ‘Karar noktası.’ O karar noktasına günün sonunda ne olacağı, karar noktasında çıkarları kesişen aktörlerin tercihlerini ve gelecekteki yönelimlerini etkileyecek yerel, bölgesel ve hatta küresel etkiler doğurur. İşte Rakka genelde Suriye’nin, özelde ise Suriye kuzeyinin neye evrileceği konusunda bir ‘karar noktası’ haline geldi.
Bu karar noktasının belli analiz düzeylerinde (katmanlarda) doğuracağı sonuçlar var. Bunların en önemlisi ABD ile Rusya arasında, yani sistem düzeyinde. Şimdi 28 Şubat’ta ABD Savunma Bakanlığı, Trump yönetimine bir IŞİD’le askeri mücadele ve Rakka planı sunacak. Ve marttan itibaren de ABD’nin Suriye kuzeyi ile ilgili tercihlerini öğreneceğiz. Kısaca mart-nisan döneminde Suriye kuzeyi ve Rakka çok sıcak olacak ve buraları çok konuşacağız.
ABD ile Rusya arasında Suriye’nin belli nüfuz bölgelerine ayrılması konusunda bir fikir birliği varlığı var. Hemen söyleyeyim: Artık Rusya da ABD de Suriye’de en az 3-4 sene kalıcı. Yani bu iki küresel güç çatışmanın hâkim olduğu bir coğrafyada sınır komşumuz. Suriye güneybatısındaki Ürdün sınırı İsrail’in de emniyetini alacak şekilde ABD’nin, Suriye batısındaki Doğu Akdeniz’e açılan kıyı bölgeleri de Rusya’nın nüfuz alanı. Ancak bence ABD ile Rusya arasında hâlâ Suriye’nin kuzeyi konusunda bir uzlaşma yok. Rusya Suriye kuzeyinin tamamını kendi nüfuz bölgesi olarak görürken ABD’nin stratejik düşüncesinde Fırat nehri sınır. ABD’ye göre Fırat’ın doğusu ABD’nin, batısı ise Rusya’nın nüfuz bölgesi. Trump yönetiminin Obama döneminde şekillenen bu görüşü devam ettirme niyetinde olduğu görülüyor. İşte Suriye kuzeyinde çatışmanın, belirsizliğin ve kestirilemezliğin hâkim olduğu ABD-Rusya rekabetinde kimin kazanacağı Rakka’da belli olacak. ABD ve Rusya için Rakka ‘karar noktasını’ kontrol eden Suriye kuzeyinde (özellikle Fırat doğusunda) hâkimiyet kurar, Suriye kuzeyinde hâkim olan da Suriye’de ve hatta Türkiye-Irak-İran’da da söz sahibi olur gibi bakış var.
ABD ile Rusya’nın Suriye kuzeyindeki güç ve nüfuz mücadelesinin günün sonunda bir ‘çatışmaya’ mı yoksa uzlaşmaya mı evrileceği bence Ortadoğu’daki ABD-Rusya ilişkileri, hatta küresel düzeyde ABD ve Rusya ilişkilerinin de neye evrileceğini belirleyecek önemli dinamiklerden biri olacak. Bu iyi yönetebilirse aslında Ankara için büyük bir ‘fırsat’ ama yönetemezse de ‘çok büyük bir risk’ demek. Ne de olsa kasırgaya ne kadar yakınsanız o kadar risk alıyorsunuz. Bizse kasırganın en merkezindeyiz.
Ben giderek başta Kürt meselesi olmak üzere sorunları kendi içinde çözme becerisi zayıflamış Türkiye’nin Suriye kuzeyinde ABD ile Rusya arasındaki bu rekabetin önemli bir ‘nesnesi’ haline geldiğini görüyor ve endişe ediyorum.[1]
Ankara, bir yandan Trump yönetiminin Suriye’ye çok hızlı geri dönmesi ile Washington’la Suriye konusunda tekrar kurulmaya başlayan üst düzeyde işbirliği nedeni ile memnun. Diğer yandan Moskova’nın Washington ile Ankara arasında Suriye kuzeyi konusunda artan diplomatik hareketlilikten pek de memnun olmayacağı kesin. Ancak Ankara’nın özellikle Fırat’ın batısında Rusya ile sahada işbirliğini geliştirme çabalarına da devam ettiğini not edelim. Sputnik haber ajansındaki bir habere göre Astana görüşmelerinin arabulucusu olan Rusya, Türkiye ve İran'ın Suriye'de ateşkesin izlenmesi ve uygulanmasının sağlanması için bu ülkede üçlü bir görev gücü oluşturma kararı alınmış durumda, bunun ilk adımı olarak da Fırat batısında Türkiye ile Rusya’nın ortak bir ‘Ateşkes İzleme Gücü’ kurabilir.[2]
Yani Ankara bir yandan Washington’la önümüzdeki günlerde detayları netleşecek ve Suriye’de IŞİD’i nakavt etmesi beklenen Rakka operasyonu hakkında görüşürken diğer yandan Fırat batısındaki kazanımlarını garantiye almak için Moskova ile diplomatik ilişkilerinde kazandığı seviyeyi koruma çabasında. ABD ile Rusya arasındaki Suriye kuzeyinin kimin nüfuz bölgesi olacağı konusunda bir uzlaşma olmadan Türkiye’nin Suriye kuzeyinde hem ABD’yi hem de Rusya’yı aynı anda idare etmesi zor görünüyor. Belki de tam da bu nedenle Ankara son günlerde Washington’la yaklaşınca Moskova’da ‘Kürt kartını’ daha görünür oynamaya başladı. Suriye’deki siyasi geçiş sürecini üzere Rusya tarafından 15 Şubat’ta Moskova’da organize edilen ‘Bölgesel Kürt Konferansının’ zamanlaması manidar. Ayrıca bu konferansa sadece Suriye’den değil de Türkiye, Irak ve İran’dan da Kürt temsilcilerin katılması Rusya’nın Ortadoğu’daki Kürt perspektifinin BÖLGESEL olduğunun bir işareti. Diğer yandan Rusya’nın PYD yetkilileri ile Suriye anayasa yapımı konusunda sürdürdüğü yakın temas da Suriye kuzeyindeki ABD-Türkiye yakınlaşmasına bir cevap niteliğinde.
Bakalım Türkiye Suriye kuzeyinde ABD ve Rusya’nın ‘kesişen çıkarlarını’ ne kadar süre daha yönetebilecek? Ama Ankara’nın günün sonunda Suriye kuzeyinde ABD ile işbirliğini mi yoksa Rusya ile işbirliğini mi seçeceği aslında Ankara’nın basit bir dış politika tercihi olmayacak, önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin çizeceği rotayı da belirleyen temel faktörlerden biri olacak.
Bunun biri askeri diğeri demografik, sonuncusu da sembolik üç önemli nedeni var.
Askeri açıdan;
Rakka’nın aynen Musul gibi konvansiyonel bir cephe olacağı kesin. Yani IŞİD’in şu an Rakka’da bulunan 8-10 bin militanı aynen Musul ve Bab’ta yaptığı gibi Rakka’daki 200-220 bin sivilin arasına karışacak ve sivilleri içine saklanabilecekleri bir ‘insan arazisi (human terrain)’ olarak kullanacak. IŞID, Rakka’yı tüneller-anti tank füzel sistemleri (ATGMs)- zırhlı araçlarla intihar saldırıları- drone savaşları dörtlüsünün birleşiminden oluşan bir ölümcül bir savunma sistemi ile son nefesine kadar savunacakmış gibi görünüyor. İşte bu nedenle Rakka operasyonunda tank ve zırhlı araçlar ile topçu ve roket atışları ile sağlanacak ‘görmeyerek ateş desteği’ yaya piyade unsurlar için hava ve su gibi ihtiyaç. İşte ABD’nin bu zorlu operasyonun zırhlı desteğini ve görmeyerek ateş desteği kısmını sağlaması için Türkiye’ye çok ihtiyacı var. Aslında olası bir Rakka operasyonunda Türkiye’nin askeri desteği açısından 4 ihtimal karşımıza çıkıyor:
1. Türkiye’nin Rakka için sahada hiç askeri destek vermemesi:
ABD’yi kızdıracak ama Rusya’yı fazlasıyla mutlu edecek bu ihtimalde Türkiye Rakka’ya asker göndermez ama başta İncirlik olmak üzere Rakka’ya sağlanan lojistik desteğe yardımcı olması, ayrıca operasyon boyunca Fırat doğusundaki Kobane ve Cezire kantonlarına yönelik bir sınır ötesi harekat yapmayacağının taahhüdü gibi ‘dolaylı destek’ sağlar. Türkiye’nin Rakka’dan (ve dolayısı ile Suriye kuzeyinin yeniden inşasından) dışlandığını gösteren bu seçenekte Rakka’ya yönelik zırhlı birlik ve görmeyerek atış imkanını kimin sağlayacağı önem kazanıyor. Akla ilk gelen seçenek şu an Suriye ordusu. Ancak Suriye ordusunun Ocak ortasından beri Dayre zor’da zorluklar yaşadığını ve şehri ele geçirmede pek bir ilerleme kaydedemediğini not edelim. Zorda kalırlarsa ve anlaşabilirse ABD ve Rusya Rakka’ya doğrudan çatışmalara katılmayacak ve destekte kalacak zırhlı birlik ve topçu gönderebilirler.
2. Türkiye’nin Rakka operasyonuna ‘düşük profil’ katılması
Bu ihtimalde Türkiye’nin operasyona 250-300 civarında bir Özel Kuvvet unsuru ile katılması söz konusu olabilir. Bu seçenek gerçekleşirse Türkiye’nin Rakka’da olup bitenleri yakından izlemek istediğini ABD’nin de buna izin verdiğini gösterir. Yine bu seçenek gerçekleşirse Türkiye’nin Rakka ele geçirildikten sonra Rakka’nın tutulması ve inşasında rol alabileceğini varsayabiliriz.
3. Türkiye’nin Rakka operasyonuna ‘Yüksek Profil’ katılması
Bu ihtimalde Türkiye’nin Rakka operasyonuna Özel Kuvvetler yanında 1-2 zırhlı, 1-2 mekanize piyade tugayı ile 2-3 topçu ve 1-2 Çok Namlulu Roket Atar Taburu ile (yani toplamda 3-4 bin asker) katılması söz konusu olur. Bence ABD’nin ‘A’ planı olan bu seçenekte Türkiye’nin sahada PKK bağlantılı-YPG ile ‘BİRLEŞİK’ bir operasyona razı geldiğini gösterir. Suriye kuzeyinde bir Türkiye-PYD normalleşmesini zorunlu kılan bu seçenek ayrıca Türkiye’nin Rakka’nın ele geçirildikten sonra elde tutulması ve yeniden inşasında söz sahibi olmak istediğini anlamına gelir.
4. Türkiye’nin Rakka operasyonuna ‘çok yüksek profil’ katılması
Özel Kuvvetler, zırhlı ve topçu birliklerine ilaveten Türkiye’nin Rakka operasyonuna katılmak için 4-5 Komando taburunu da göndermesini (Böylece toplamda 7-8 bin askerle katılımı) içeren bu ihtimalde aslında operasyonu yapan Türkiye oluyor. Türkiye’nin YPG’nin operasyondan dışlanması karşılığında doğan piyade açığını Suriye’nin Demokratik Güçlerinin (SDG) Arap unsurları ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) unsurlarına ilaveten kendi komandoları ile kapatacağına ABD’yi ikna ettiği anlamına gelir. Bence ABD’nin ‘B’ planı tam da bu. Yani ABD ‘Madem Rakka’da YPG’yi istemiyorsun, biz de ÖSO’ya güvenmiyoruz. O zaman sen de Komandolarınla piyade açığını kapat’ diyor. Bu ihtimal gerçekleşirse Türkiye de kendisini çok ama çok terletecek bu fedakarlık karşılığında Rakka ve Suriye kuzeyinin geleceği konusunda azami söz sahibi olmaya çalışacaktır.
Ama burada şu son notu da düşelim. Bence Rakka operasyonu aynen Musul gibi aylar hatta 1-2 yıl sürebilecek bir operasyon olacak. Ve hem sahadaki ekonomik ve sosyal maliyetleri hem de masadaki diplomatik maliyetleri çok ağır olabilecek sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle zannımca Ankara’nın Rakka kararı basit bir dış politika tercihinden daha fazlası anlamına gelebilir. Özellikle Rakka ve Suriye kuzeyi konusunda Ankara’nın günün sonunda Rusya ile mi yoksa ABD ile mi hareket edeceği Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda yüzünü döneceği dünyayı ve stratejik kimliğini belirleyecek en temel parametrelerden olacak. Diğer yandan Mart’ta ve Nisan’da sık sık Rakka’nın adını duyacak ve yukarıdaki ihtimallere ilişkin bol bol haber ve yorum okuyacağız. Bu nedenle Rakka’nın artık Türkiye’nin kritik referandum sürecine de yapıştığını söylemek mümkün. Yani Ankara’nın Rakka tercihi, olası bir PYD normalleşmesinin olup olmayacağı ve günün sonunda Suriye kuzeyinde ABD ile mi yoksa Rusya ile mi İŞ TUTACAĞI iç siyaseti de derinden etkileyecek.
ABD’nin Türkiye’yi Rakka’ya ısrarla dahil etmeye çalışılmasının ikinci nedeni ise demografik. 200-230 bin nüfuslu Rakka ‘nın neredeyse tamamına yakını Sünni Arap. Yine az da olsa Hristiyan azınlıklar olsa da Rakka içinde ve civarında yerleşik Kürt nüfus yok denecek kadar az. Rakka’da ABD’nin kalplerini ve beyinlerini kazanmak zorunda olduğu Sünni Arap aşiretlerin en önemli kaygısı ‘A’ planı gerçekleşir ve YPG operasyonda yer alırsa YPG’nin IŞID sonrası dönemde Rakka’da kalıp kalmayacağı. İşte ABD Rakka’daki bu Arap aşiretlerin ikna edilmesinde Türkiye’nin desteğine şiddetle ihtiyaç duyuyor.
ABD’nin Rakka’da Türkiye’ye ihtiyaç duymasının son nedeni ise sembolik. 8. Yüzyılda Abbasi hilafetine başkentlik yapmış Rakka’ya yönelik operasyon Ortadoğu’daki ‘Sünni bilinçaltı’ açısından çok önemli. Bu nedenle bu operasyonda sahada Sünni unsurların bulunması operasyonun bölgesel ve hatta küresel Sünni bilinçaltındaki meşruiyeti açısından çok önemli.
Şu an ABD ile Türkiye arasında Rakka operasyonu konusunda iki önemli sürtünme konusu bulunuyor.
Bunlardan ilki Fırat’ın hemen batısında ve Cerablus’un güneyindeki YPG kontrolündeki Munbiç. Ankara ABD’ye ‘Rakka’ya yardım ederim ama önce samimiyetinin göstergesi olarak bana Munbiç’i ver’ derken Washington ise ‘Önce bir Rakka’ya başlayalım. Rakka’daki commitment’ını ve sahadaki başarını göreyim. Sonra Munbiç’i konuşuruz’ diyor.
Ankara ile Washington arasında diğer önemli sorun ise Rakka operasyonunun nereden başlayacağı.
ABD Fırat batısındaki Kobane kantonun zarar görmemesi için lojistik açıdan çok zor olmasına rağmen 180 km mesafedeki Al-Bab’tan Rakka’ya ilerlenmesinden yana. Ancak Türkiye’nin istediği Rakka’nın 80 km. kuzeyindeki Tel Abyad’dan bir cephe açmak.
Ancak bu cephe açılırsa bu Kobane kantonunun Türk tankları altında ezilmesi ve de facto olarak da Türkiye’nin Kobane’yi kontrol altına alması anlamına geliyor.
İşte Rakka operasyonu bu karmaşık ilişkiler ağı içerisinde şekilleniyor. Bu nedenle Rakka operasyonunun sevk ve idaresi Musul operasyonundan bile daha karmaşık olacak. Son olarak Ankara ve Washington’un Rakka konusundaki müzakerelerini Moskova, Şam ve Tahran dışında başka bir ‘başkentten’ de dikkatle takip edildiğini not edelim. Neresi mi? Tabi ki Rakka. Ha unutmadan: IŞİD’in Rakka’da ABD’ye karşı göstereceği direnç Türkiye’de ‘IŞİD’in ABD’nin derin aklının akıllı tasarımı’ olduğu konusundaki tezleri de iyi test etme imkanı verecek. Takipteyiz. Ama keşke Rakka’yı Türkiye’den değil de mesela Stokholm’den veya Montreal’dan takip edebilseydim. Çünkü bizimkisi ‘endişeli’ bir takip. Çünkü hepimiz kasırgaya yaklaşan geminin içindeyiz.
[1] Bu yazıda yazarın daha önce Al Monitor sitesinde yazdığı bazı yazılardan alıntılar mevcuttur.
[2] Lütfen bakınız: https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201702171027261448-sputnik-rusya-turkiye-iran-astana-belge-ulasti/ (erişim Şubat 19, 2017)