Türkiye'ye yönelik düzensiz sığınmacı akını konusu vahim. Gidişat önümüzdeki aylarda durumun daha da vahimleşeceğini gösteriyor. İktidarın yakıcı önceliği olan bu konuyu Kabil Havalimanı'nın işletilmesi/güvenliği kadar önemsemediği görülüyor. O zaman vatandaş olarak biz önemseyelim dedim ve tarihe not düşme adına bu yazıyı yazmaya karar verdim.
Ne havalimanıymış arkadaş! Kabil Havalimanı ile yatıp kalkıyoruz ama Afgan IŞİD'ının Kabil saldırıları sonrasında Afganistan'dan ülke dışına kaçış artacak. Bu İran üzerinden sınırlarımıza yeni sığınmacı akınları demek. Sağlam analizlere göre önümüzdeki 2 yılda Afganistan'ı terk edecek Afgan sayısı 4-5 MİLYON. Anlaşılsın diye yazı ile de yazayım: Dört-beş milyon. Tek açık güzergah batıdan İran. Sonra da... Neresi mi? Tabi ki Türkiye.
Bu akınlara karşı devlet ve toplum olarak ne kadar hazırız?
Türkiye'nin artık Afganistan'a reel-politik bir perspektifle angajmanının gerekli olduğu görülüyor. Bu kapsamda Türkiye'nin Afganistan konusundaki çıkarları öncelik sırasına göre;
Geri kalanlar ise ikincil önemde...
İçişleri Bakanlığına bağlı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü'nün 12 Ağustos 2021 verilerine göre ülkemizde geçici koruma statüsünde bulunan Suriyeli sayısı 3.7 milyon. 2015-2019 yılları arasında ülkemizde 1.2 milyon düzensiz sığınmacı yakalanmış. Sadece 2019 yılında yakalanan düzensiz sığınmacı sayısı 455 bin. Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal İşler Organizasyonu (DESA) 2019 verilerine göre ülkemizde 5.6 milyon gibi göçmen ve mülteci bulunmakta. Bunların ne kadarı düzensiz sığınmacı? Koskoca devletiz ama bunun cevabını bilmiyoruz. Ama şu net: Türkiye dünyada en çok sığınmacıya ev sahipliği yapan ülke konumunda. Türkiye'deki toplam sığınmacı ve düzensiz göçmen rakamı net olarak bilinmemekle birlikte 6 milyon civarında olduğu düşünülmektedir ve bu rakam toplam nüfusun yüzde 7'sine denk gelmekte. Türkiye nüfusuna oranla yüzde 4.4 sığınmacıya ev sahipliği yaparken Avrupa Birliği'nde bu rakam yüzde 0.6.
Gene mevcut verilere göre Suriyelilerin sadece yüzde 1.5'i barınma merkezlerinde yaşamaktadır. Yani düzensiz sığınmacıların yerleştirme politikası diye bir şey yok ülkemizde. Afgan düzensiz sığınmacıların çoğunluğu kayıt altına alınabilmiş değil. Yeniden Yerleştirme ve AB Mutabakatı çerçevesindeki birebir formülü kapsamında üçüncü ülkelere yerleştirilen toplam Suriyeli sayısı 47 bin ve Suriyelilerin sadece yüzde 1.4'üdür. Türkiye hem transit hem de hedef ülke olmasına rağmen maalesef göç yönetişimi sağlayacak kapasitede kurum ve politikaya sahip değil ne yazık ki. 2013 yılında çıkarılan Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK) ve İçişleri Bakanlığı'na bağlı olarak kurulan Göç İdaresi Genel Müdürlüğü'nün çalışmaları yetersiz kalmakta.
Türkiye'de en makul bireylerin bile sığınmacı karşıtı hale gelmesinin temel sebebi; politikasızlık ve belirsizliktir. İktidar yetkililerinin Suriyeliler, Afganlar ve diğer düzensiz sığınmacılar ile ilgili yaptığı birbirinden farklı açıklamalar bir göç politikası olmadığını zaten gösteriyor. İktidar, makuliyet ve ahlakilikten uzak, günübirlik ve keyfi yaklaşımlarla ciddi sorunlar göz ardı etmekte ve acil çözüm gerektiren sorunlara, göçün insani boyutuna, Türkiye'nin ulusal güvenliğine ve toplumun kaygılarına kayıtsız kalmaktadır.
Türkiye'nin şu anda sayıları yaklaşık 5 milyonu geçen düzensiz sığınmacıların tamamını entegre etmesi veya uyum politikası izlemesi ekonomik, güvenlik ve sosyo-kültürel açıdan imkansızdır.
Suriyeli sığınmacıların ülkelere geri dönüşü için artık Suriye'de kalıcı çözümlere odaklanmak şart. Suriye'deki sorunun bir parçası olan iktidar uluslararası girişimlerde bulunmamaktadır. Suriye'de güvenliğin tesis edildiği kalıcı bir çözüm içim uluslararası mutabakat öncelikli olarak aranmalıdır. Kimse, can güvenliğinin olmadığı bir yere gönderilemez. Bu nedenle Suriye'de güvenli bir devlet düzeninin veya gerçekleşinceye kadar uluslararası düzeyde etkili bir garantiye sahip güvenli bölgelerin tesis edilmesine ve Suriyelilerin ülkelerine güvenli ve gönüllü geri dönüşüne odaklanılmalıdır.
AB ile yapılan mutabakat ve uluslararası yardımlar Türkiye'nin yükünü hafifletmediği gibi sığınmacıları insan onurunu zedeleyici bir pazarlık unsuru haline getirmektedir. Hükûmet; otoriter rejimine göz yumulması ve birkaç milyar Avro karşılığında Türkiye'nin Avrupa'nın tampon ülkesi olmasını kabul etmiş durumdadır.
Kötü ekonomi, genç işsizlik ve göçmenlere yönelik politika belirsizliği halkta birikime neden olmakta, bu durum ciddi bir güvenlik zafiyeti ve riski oluşturmaktadır. En son Altındağ/Ankara'da yaşanan üzücü olayların bu perspektiften de değerlendirilmesi gerekmektedir.
Sosyal medyada yer alan görüntüler ve videolar ile halkın göçmenlere yönelik algısı olumsuz anlamda etkilenmekte ve tetiklenmektedir. Nefret dili ve yabancı düşmanlığı ile mücadele edilmelidir. Yabancı düşmanlığı içeren söylemlerle Suriyeliler ve Afganlar hedef gösterilmemelidir. Nefret söylemi öfke ve şiddetin sokağa yansımasına ve kamu düzeninin bozulmasına sebep olur. Yabancı düşmanlığına ve nefret diline karşı çıkılmalı ve şiddete karşı önleyici tedbirler alınmalıdır.
Akademik literatürde ve pratikte düzensiz göçle gelen mültecilerle ilgili devletlerin izlediği üç tür uygulama var. Bunlar yerel entegrasyon, yeniden yerleştirme ve gönüllü geri dönüştür.
Eğer artık katlanılmaz hale gelen düzensiz sığınmacılar konusunda bir Geri Dönüş Modelisi üretilecekse aşağıdaki kriterler bu modelin olmazsa olmazları:
Bence evet. Ama bu ana politikanın alt alanlarında aşağıdaki politikalar da ivedilikle geliştirilmeli.
1 - Göç bakanlığı kurulması
Türkiye açısından göçün önümüzdeki on yılların önemli bir konu başlığı olduğu bilinciyle göç yönetişiminden sorumlu olacak ve gönüllü geri dönüş, yeniden yerleştirme, uyum-entegrasyon politikalarında yetkili bir bakanlığın ivedilikle oluşturulması artık şarttır.
2 - Geçişlerin olduğu riskli sınır bölgelerinde ivedilikle Entegre Sınır Güvenliği Sistemine geçilmeli ve kayıt dışı girişler engellenmelidir. Türkiye'de sınır güvenliğinin askeri bir fonksiyon olduğuna dair yanlış bir inanç var. Bundan istifade ile iktidar sınır güvenliği konusunda Mehmetçik'in arkasına saklanmakta, bu alanda siyasi ve idari sorumluluk almaktan kaçınmaktadır. Sınır güvenliği ile sorumluluğu olan 20'den fazla devlet kurumunun bu hayati konuyu temel sorumluluk alanlarına girmediği için ikincil önemde görüp savsakladığı, veya askere havale ettiği görülmektedir. Kurumlar arasında bir eşgüdüm ve koordinenin de hala kurulamamış olması entegre sınır güvenliğine geçişi zorlaştırmaktadır.
3- Diplomasi çalıştırılarak sınır komşularımızla iş birliği içerisinde göçün kontrol altına alınması sağlanmalı, İran'la bir Geri Kabul Anlaşması imzalanması için Tahran üzerindeki diplomatik baskı arttırılmalı, gerekirse ekonomik teşviklerle bu baskı desteklenmeli, yeni kurulan Taliban hükümeti ile müzakerelerde Afgan sığınmacıların insani, hukuki ve güvenlik hakları korunarak geri dönüşlerine yönelik önleyici tedbirler alınmalı ve geri dönüşe yönelik bu tutum Taliban yönetimine gerekirse ekonomik teşviklerle diplomatik olarak sürekli dayatılmalıdır.
4 - Kayıt Altına Alınma Politikası
Ülkemizde mevcut tüm sığınmacı ve düzensiz göçmenlerin kayıt altına alınabilmesi ve işlemlerinin takibini kolaylaştırmak amacıyla biometrik dataları alınarak düzensiz sığınmacı kimliklerinin çıkarılması. Kayıt ve kimliklendirme işlemlerine Türkiye'de yeni doğanların da dahil edilmesi şarttır.
5 - Yerleştirme politikası
Sığınmacı ve düzensiz göçmenlerin sınır geçişi yaptıkları iller esas alınacak şekilde il mücavir sınırları içerisinde iskan edilmesi ve bu bölgelerde kalmalarının sağlanması, denetimlerde farklı il ve bölgelerde tespit edilenlerin yine kayıtlı oldukları il mücavir sınırına yönlendirilmesi gerekmektedir.
6 - Yeniden inşa ve iskan politikası
Sığınmacı ve düzensiz göçmenlerin insan onuruna yaraşır bir şekilde hayatlarını sürdürebileceği yerleşim merkezlerinin İran ve Suriye sınırımızdaki bölgelerde inşa edilmesi zorunluluktur.
7 - Serbest ticaret bölgeleri oluşturulması
İran ve Suriye sınır hattında serbest ticaret bölgeleri oluşturularak bölgeye yerleştirilen sığınmacı ve düzensiz göçmenlerin sınır geçişi ve serbest ticaret yapmalarına imkanlar oluşturulması. Bu sayede gönüllü geri dönüş için sınırlara yakın yerlerde ekonomik teşvikler oluşturulması gerekiyor.
8 - Sosyal politikalar
Sağlık ve eğitim gibi hizmetlerin düzensiz sığınmacıların iskan edildiği yeniden inşa edilmiş yerleşim merkezlerinde sağlanması ve sığınmacılara yönelik sadece buralarda yetkilendirilmiş noter, bankacılık ve nüfus işlemleri vb. işlemlerinin gerçekleştirilmesine imkan sağlanması önemlidir.
9 - İdari politikalar
Bütün sığınmacı ve düzensiz göçmenlerden sorumlu içişleri bakanlığına bağlı özel yetkili bölge valisi ve alt bölge kaymakamlıkları oluşturularak serbest ticaret bölgesi ve kasabaların idari yönetiminin bu birimlerce sağlanması ve ilgili birimlerde çalışacak personelin sığınmacı ve düzensiz göçmenlerin dil, kültür ve hassasiyetleri hakkında eğitim almış kişilerden seçilmesi önem arz etmektedir.
10 - Güvenlik politikaları
Yeniden inşası ve iskanın sağlandığı kasabalarda özel yetkili bölge valisinin yönetiminde sığınmacı ve göçmenlerin dilini bilen, kültürleriyle uyumlu ve bu hususta eğitim almış güvenlik personelinin sağlanması şarttır.
11- Diplomasi
İran, Irak ve Suriye başta olmak üzere Pakistan, Afganistan ve göçe kaynak ve güzergah oluşturan ülkelerle yürütülecek diplomatik görüşmeler ile geri kabul anlaşmaları imzalanması, gerekirse sığınmacı ve düzensiz göçmenlerin geri dönüşleri için ekonomik ve teknik destek sağlanması önemlidir.
12- Uluslararası iş birliğinin geliştirilmesi
Türkiye'nin transit ülke konumu açısından AB ile sıkı işbirliği mekanizmaları kurularak Türkiye'ye gelen sığınmacı ve düzensiz göçmenlerle ilgili sorumluluk paylaşımına dayalı teknik-mali destekleri içeren adaletli bir mutabakat sağlanması. Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği ve Uluslararası Göç Örgütü ile işbirliği ve uyum içinde çalışma, Dünya Bankası ve IMF gibi kuruluşların mali desteklerinden yararlanma hayatidir.
13 - Sınır aşan organize insan kaçakçısı Şebekeleri ile amansız şekilde Adli ve Finansal alanda Mücadele düzensiz sığınmacı hareketliliğinin durdurulması açısından hayati derecede önemlidir.
Umarım bu yazım Kabil saldırıları ve Taliban'ın Afganistan'da İslam Emirliği'ni kurduktan sonra Türkiye'ye yönelik daha artacağını değerlendirdiğim düzensiz sığınmacı akını ile nasıl mücadele edileceği hakkındaki tartışmalarda bir tutamak olur.