Ozanköy
Bahçede oturuyorum ve canım çay istiyor, ama çay içmek için kalkıp mutfağa gitmem ve çay yapmam lazım.
Ama gidemiyorum.
Ağır bir nezlenin enerjisizliği, Lilliput İmparatorluğu’ndaki Gulliver gibi beni sımsıkı olduğum yere bağladı.
Çay içme isteği ile yerimden kalkmama isteği, mükemmel bir denge halinde beni yerimde tutuyor.
Rüzgâr yaprakları yelpazeliyor, başakları dalgalandırıyor, dalları sallıyor
Olduğum yer, yaşlı badem ağaçlarının ortasında duran şezlong. Dirseğimin yanında küçük, kütükten yapılmış el yapımı, ilkel bir masa var. Üzerinde çay fincanı olmayan bir masa.
Kim bana çay yapacak?
Ben.
Bana ben çay yapacak, denge çay lehine bozulunca.
Serin bir esinti var. Güneşte oturunca terliyorum, gölgede oturunca üşüyorum. Daha çok nezle olmak için ideal bir bileşim. İçeride olmak istemiyorum ama. Dışarıda olmak iyi geliyor.
Tohumlar dünyadaki en güzel şeyler olabilir mi?
İşte bu adını bilmediğim otun tohumu, mesela. Yuvarlak. Kuruyunca gövdeden koparak, rüzgârda yuvarlanarak ve yuvarlanırken tohumlarını toprağa bırakarak çoğalacak. Bir yerde yolculuğu sona erecek. Orada çürüyecek. Topraktan aldıklarını toprağa geri verecek, belki aynı, belki başka bir otun gıdası olacak, onun hücrelerinde yaşamını sürdürecek.
Düşünecek olursanız, doğada müthiş bir tasarruf düzeni var. Hiçbir şey israf edilmiyor. Her canlı parçalarına ayrılıp kendini yaşamın gıdası haline getiriyor. Bu sürece yardım eden sayısız başka canlı var.
Doğa, evrenin başka yerlerinden besin ithal edemez. Yeryüzünde ne varsa onunla yetinmek, onu kullanarak çoğalmak zorunda. Bu işi mükemmel yapmadığı söylenemez.
Aynı dalın üstünde bazı papatyalar çiçek halinde, bazıları tohuma dönüşmeye başladı. Havalar ısındıkça tohumlar yere düşecek. Kimileri, olduğu yerde toprağa gömülecek, kimileri, rüzgâra binip başka topraklara gidecek. Suriye’ye, Lübnan’a, İsrail’e bile uçabilirler veya Mısır’a, Türkiye’ye.
Ama şu anda papatyaların olduğu yerde papatya çıkmayabilir.
Bahçede her birinin tohumu diğerinden farklı sayısız ot, çalı, çiçek, ağaç var.
Sonbahar yağmurları gelip toprak soğuduktan sonra, filizlenmek için çekişme halinde olacaklar.
Rüzgâr havayı temizliyor. Gökyüzü şimdi daha parlak, yapraklar daha yeşil
Hepsine yer yok. Açamayanlar toprakta uyuyup beklemek zorunda. Kaç mevsim bekleyebilirler böyle uyku halinde? Kimse bilmiyor.
Tohum, kendisi durmadan doğuran bir tohum olan kozmosun, küçük bir kopyasıdır. Dağlardan güçlü. Dayanıklı. Akıllı.
Minik, tekrarlanan bir mucize.
*
Rüzgâr yaprakları yelpazeliyor, başakları dalgalandırıyor, dalları sallıyor.
Rüzgâr havayı temizliyor. Gökyüzü şimdi daha parlak, yapraklar daha yeşil.
Bahçe beni iyileştirmiyor ama daha iyi yapıyor.