Hep ahşap bir evim olsun istedim ama olmadı.
Münih’te ve İstanbul’da ahşap evi olan arkadaşlarım oldu.
Münih’teki arkadaşlarımın evinde kaldım ve bu evlere karşı olan sevgim arttı.
Hâlâ bahçede dolaşırken şuraya ahşap bir ev kondursam diye hayal kurarım.
Ama hayalimdeki şömineli, kocaman kitaplıklı salon, yatak odası, mutfak ve dört tarafı aydınlık, açık olduklarında cereyan yapan pencereler hiçbir zaman olmayacak.
Olmayacak bu evin batıya bakan üstü kapalı ayazlığını da unutmayalım.
Bir de kokusunu.
Odun, ağacın kokusunu yüzyıllarca korur. Evimdeki sandıkları açınca hâlâ çam veya ceviz kokusu alırım. Antalya’nın Ormana köyündeki asırlık ahşap evlerinde bunca zaman sonra bile ağır bir sedir kokusu alırsınız.
Ahşap bir evde insan, yaz kış terliksiz dolaşabilir ve yere attığı kocaman kuş tüyü yastıklara uzanıp kitap okuyabilir.
Odun çimento, hatta taştan daha hoşgeldincidir.
Yaşayan bir şeydir. Kesildikten, kurutulduktan, boyandıktan sonra bile çıtırdar, uzar ve kısalır, şarap gibi yıllanır.
Beton ise çatlar ve taş ufalanır.
Ağaçlar dostumuzdur, çimento değil.
Geçenlerde New York Times’da okuduğum “Şehirlerimizi Daha Yüksek Ağaç Evlerle Dolduralım” başlıklı bir yazı getirdi bunları aklıma.
Yazı, Amerikalıları daha çok ve daha yüksek ahşap ev yapmaya teşvik ediyordu.
Ağaçlar iklim krizini çözmek konusunda en yakın müttefikimizdir, diyordu yazar ve artık herkesin bilmesi gereken bir gerçeği tekrarlıyordu:
Ağaçlar atmosferden karbondioksit alırlar ve gövdelerinde depolarlar.
Bu nedenle ağaç dikmek, ormanlara iyi bakmak ve sürdürülebilir biçimde onlardan yararlanmak gerekir.
Bu faydalanma yöntemlerinden biri ahşap ev yapmaktır.
Gazeteye göre, ağacın hesaplı bir şekilde inşaatta kullanımı Cross- Laminated Timber kısaca CLT adı verilen bir odun bloku sayesinde olacak.
CLT’nin Türkçesini bulamadım. Ama anladığım kadarıyla bu zımbırtı, üst üste konmuş kurutulmuş ince odun parçalarından meydana gelen ağaç bir tuğladır.
CLT üst düzey akustiğe sahip, yangına, depreme dayanıklı ve iyi bir termal performansa sahipmiş.*
Bu ağaç tuğla birçok ülkede mimarlara yüksek, yangına karşı güvenli, şık odun binalar inşa etme fırsatı yarattı.
Amerika’daki en uzun ahşap bina yedi katlı.
Kanada, Norveç, İsveç, İngiltere ve Avustralya’da daha da yüksekleri var.
Dünyanın en yüksek odun yapısı olan
Norveç’teki Mjösa Kulesi, New York’taki Özgürlük Anıtı’ndan sadece 7,62 metre daha kısadır. Bina buradan görülebilir:
Bu iş tutacağa benziyor. Gazete Amerika’da özel sektörün daha yüksek binalar yapmasını mümkün kılmak için CLT üretimi yapmayı planladığını yazıyor.
İklim krizi konusunda katkı yapmak isteyenlerin sayısının artması da sanırım bu endüstriye ivme kazandıracak.
“Biz okulda öngerilimli betonarmede kaldık” diye hayıflandı konudan bahsettiğim arkadaşım.
Siz hangi konuda öngerilimli betonarmede kalmadınız ki, diye düşündüm ama bir şey demedim.
Onlar yapar biz kopya ederiz. Ama onlar kestikleri ağacın yerine yenilerini dikip hem ahşap evlerin hem de ağaçların sayısını artırmayı düşünüyorlar. Biz keser dikmeyiz. Bu nedenle bu endüstri bize uğramasın daha iyi.
*CLT’nin ayrıntılı özellikleri bu linkte mevcut: https://www.apawood.org/cross-laminated-timber