Erdoğan iktidara geldiğinden beri ara ara, Türkiye’nin 2003 Irak Savaşı’na katılmamasının büyük bir hata olduğunu söylüyor.
Bu savaş 2003’te, Amerika’nın önderliğindeki geniş bir koalisyon tarafından başlatılmış, Saddam’ın savaşmadan devrilmesiyle sona ermişti.
Acemilik dönemini yaşayan Meclis’teki AKP çoğunluğu koalisyona katılmayı reddetmişti.
Saddam yönetiminde Irak, Sünni azınlık tarafından yönetiliyordu.
Nüfusu otuz altı milyon civarında olan ülkede yaşayanların yüzde 60-65’i Şii, yüzde 32-37’si Sünni‘dir. Yüzde 75-80 Arap, yüzde 15-20 Kürt, yüzde beş Türk, Asuri ve diğer milletlerdir .
Kuzey’de, Türkiye hududuna yakın bölgede Kürtler, Güney’de çoğunluğu meydana getiren Şiiler ve ortada Sünnilerin çoğunluğu meydana getirdiği karışık bir grup yoğunluktadır.
Bir ülke diktatörlükle idare ediliyorsa, kural olarak onu meydana getiren değişik etnik gruplar uslu uslu oturur.
Diktatörün eli şu veya bu şekilde kalkar veya zayıflarsa bütünü meydana getiren mozaik bozulur, değişik parçalar bağımsızlığına kavuşur.
Osmanlı’nın zayıflama sürecinde ve Sovyetlerin çöküşünde durum budur.
Tito’nun ölümünden sonra parçalanan ve korkunç savaş ve katliamlara sahne olan eski Yugoslavya bir başka örnektir.
Bazen bağımsızlıklarla savaş beraber gelir. Azerbaycan ve Ermenistan bunun en güzel örneğidir.
Saddam’ın sahneden ayrılmasından sonra Irak’ta yönetim Sünnilerden, İran’a yakın çoğunlukta olan Şiilere geçti.
Kuzey’de otonom bir Kürt bölgesi kuruldu.
Bu bölge PKK’nın kalesi haline geldi.
İktidarı kaybeden Sünniler, Irak’ı terörün anavatanı yaptı. IŞİD, Sünni memnuniyetsizliğinden doğdu.
Erdoğan hayıflanıyor, çünkü eğer Amerika’nın yanında savaşa katılsaydı Türkiye aleyhine addettiği bu gelişmeler önlenebilirdi, sanıyor.
Onu, Musul’un IŞİD’in elinden alınma amacıyla dün başlayan hücuma Türkiye’yi de katmak için bu kadar istekli yapan bu fikirdir.
Gene bir paylaşım olacağını, Türkiye’nin savaşa katkıda bulunan bir ülke olarak bu defa istediğini elde edeceğini düşünüyor.
Ama Türkiye’nin istediği nedir? Türkiye Musul’dan veya Irak’ın bütününden ne isteyebilir?
Bu sorunun cevabı meçhuldür. Erdoğan “Musul'da bildiğimizi okuyacağız,” dedi ama bildiği nedir açıklamadı.
Ve akıl almaz bir şeydir ama, sözde ana muhalefet partisi olan CHP de ondan böyle bir açıklama istemedi.
Türkiye,
· PKK’ya yataklık yapan Kuzey Irak’taki Kürt otonom bölgesini dağıtamaz.
· Musul’un Irak yönetimine geçmesini önleyemez: Savaşın amacı kenti IŞİD’in elinden alıp merkezi hükümete iade etmektir.
· Irak’tan Musul veya başka bir toprak parçası da talep edemez.
Özetle, statükoda Türkiye’nin lehine değiştirilebilecek bir şey yoktur.
Musul seferinin amacı şehri Sünni IŞİD’lilerden temizlemek ve IŞİD öncesi duruma geri dönmektir. Irak’ı parçalamak ve savaşa katılanlar arasında bölüştürmek değildir.
Irak’tan (ve Suriye’den) bir parça koparmaya çalışmak veya Irak’ın orta bölgesinde Sünni bir kanton kurmaya çalışmak Türkiye’yi Orta Doğu’nun başı sonu belli olmayan savaşlarının bir parçası yapar.
Türkiye için orada kan ve gözyaşından başka bir şey yoktur.