Sadece Türk Lirası bağlamında düşünecek olursak KKTC’nin herhangi bir Türkiye vilayetinden tek farkı, adının vilayet olmamasıdır.
Kıbrıs’ta Türk Lirası kullanılmaktadır ve TL nasıl, meselâ, Konya’daki bir Türk vatandaşının ekonomik kaderi ise Kıbrıslının da kaderidir.
TL, devalüasyon veya enflasyon nedeniyle değer kaybettiğinde Kıbrıslının canı, herhangi bir TC vatandaşınınki kadar acır.
Hatta daha fazla.
Zira bütün adalar gibi Kıbrıs da ihtiyaçlarının çoğunu, dövizle yapılan ithalatla karşılamak zorundadır. Ek olarak, ödediği fiyatta, ithal edilen mallara navlun, gümrük vergisi ve rüşveti vardır.r
Konyalının böyle bir derdi yoktur.
TL’nin değer kaybını durdurma konusunda KKTC başbakanı, Konya valisi kadar güçsüzdür
Kıbrıslı ise, ekonomi dengede olduğu zamanlarda bile, herhangi bir mala, örneğin makarna veya kiraza, Konyalıdan çok daha fazla para öder.
Konyalı ile Kıbrıslı arasında bir benzerlik daha var: Nasıl herhangi bir Konyalı, TL’nin erimesi karşısında çaresizse, Kıbrıslı da öyledir.
TL’nin değer kaybını durdurma konusunda KKTC başbakanı, Konya valisi kadar güçsüzdür.
Ama Kıbrıs, yani KKTC, ayrı bir devlettir. TC dışında hiçbir devlet tarafından tanınmıyorsa da herhangi bir devlette var olan bütün kurumlara sahiptir.
Gerçek bir Merkez Bankası ve para hariç - yani bir devleti devlet yapan unsurların en önemlisi.
TL son bir yıl içinde yüzde elli değer kaybetti. Enflasyon da yüzde yirmilere yaklaştı. Bunların meydana gelmesinde Kıbrıs Türk halkının hiçbir katkısı veya kabahati yoktur.
Ama varmış gibi sonuçlarına katlanmak zorundadır ve dehşetle, ucu açık Türkiye krizinin nereye varacağını beklemektedir.
Eğer Merkez Bankanız emrinizde değilse ve kendi para biriminiz yoksa elinizden dua etmekten başka bir şey gelmez.
Türkiye 1960’lardan beri her on - on beş yılda bir darbe veya ekonomik kriz yaşıyor. Kıbrıslı Türkler de adanın ikiye bölündüğü 1974’ten beri bu sarsıntıların getirdiği olumsuzlukları Türkiye ile beraber yaşıyorlar.
Türkiye’nin bu döngüden kurtulması mümkün görünmüyor.
Ya Kıbrıslılar?
Kıbrıslıların Türkiye’nin yaşadığı krizlerden sakınmasının bir yolu var: Toplumlararası görüşmelerde Rumlarla uzlaşıp onlarla birlikte Avrupa Birliği’nin bir parçası olmak.
Ama böyle bir şeyin olma ihtimali sıfıra yakındır.
Kıbrıslı Türklerin büyük bir çoğunluğu çözümden yana görünür ama ekonomik çıkarı, kurulu düzenin devamındadır.
Kıbrıslı Türklerin büyük bir çoğunluğu çözümden yana görünür ama ekonomik çıkarı, kurulu düzenin devamındadır
Bu düzenin kokuşmuş olması, standartlarının her sahada düşmesi şikâyet konusudur. Ama kimse Rumlarla uzlaşmanın bedelini ödemek istemez. Halk da siyasi kadrolar da statükoya saplanmış durumdadır. Mevcut durumun ümitsizliği ile çözümün getireceği avantajları tartan yoktur.
Bunlar, devalüasyondan da enflasyondan da büyük sorundur. Çünkü geçici değildir.
Zaman geçip giderken Kıbrıslı Türkleri bekleyen bütün Türki ve Müslüman devletlerin içinde bulunduğu yerdir: Gerilik.