Devlet yönetiminde işler fena halde kötüye gitmeye başladığında, önemli mevkilerde bulunanların karşısına üç seçenek çıkar: Terk, konuşmak,sadakat.
- Terk, istifa edip çekip demektir.
- Konuşmak, makamda kalmak ama kamuoyunun önüne çıkmak, yanlış politikaların değişmesi gerektiğini dillendirmektir.
- Sadakat, makamda kalmak ve başarısız politikaların uygulanmasına yardımcı olmaya devam etmektir.
Yukarıdaki düşünceler Amerikan Princeton Üniversitesi profesörlerinden Albert Hirschman’a aittir*.
Hirschman’a göre sadece devlette değil birçok kurumda ‘konuşmak’ ender görülen bir vakıadır. İnsanların çoğu ‘sadakat’i yeğler. Terk yolunu seçmenin ise durumun kötülemesine etkisi azdır.
Büyük hatalar ve haksızlıklar önlenecekse, yükseltilecek seslerin korkusuz ve şiddetli olması ve duyulacak kadar yüksek sesle konuşulması gerekir, diyor Hirschman.
AKP 2002 de demokratikleşme vadederek iktidara geldi ama “tek parti/tek adam” yönetimine dönüştü. Rüşvet ve yolsuzluk aldı yürüdü. Birçok kurum tarumar oldu. Hukuk devleti özelliği kayboldu. Yargı kullaştı. Devlet Sünnileşmeye başladı. Dış politikada yalnızlaşıldı, Orta Doğu’da çözümün değil sorunun bir parçası haline gelindi.
Türkiye’nin önü karanlıklaştı, gidişatı kötüledi.
On üç yıldır süregelen AKP iktidarında partinin önde gelenleri bu gelişmeler karşısında yukarıdaki üç davranış biçiminden hangisini yeğledi? Abdullah Gül, Bülent Arınç, Binali Yıldırım, Ali Babacan, Beşir Atalay, Mehmet Ali Şahin, Abdülkadir Aksu, Cemil Çiçek, Hüseyin Çelik, Mehmet Şimşek, Ahmet Davutoğlu, Veysel Eroğlu gibileri örneğin?
Hepsi Sadakat’i seçti.
Gül cumhurbaşkanlığında “başarısız politikaların uygulanmasına yardımcı” olmaya devam etti, Arınç başbakan yardımcılığında, diğerleri kendi pozisyonlarında.
Neden Terk etmediler veya Konuşmadılar da gittikçe sertleşen, kabalaşan ve otoriterleşen bir adama Sadık olmaya devam ettiler?
Çünkü temelde Erdoğan’la hemfikirdirler. Yaptıklarını onaylıyorlar. Stilini veya stratejisini beğenmiyor olabilirler ama özde, onunla kavgaları yoktur. Fikir ayrılığına düştükleri birkaç konuda da - seslerini yükseltecek cesarete sahip olmadıkları için – sindiler.
Ezkaza Gül veya Arınç - veya diğerlerinden herhangi biri - Erdoğan’ın yerine geçse onun yaptıklarının hiçbirini değiştirmeyecek. Onun yapmayı planladıklarını uygulamaya devam edecek.
Çünkü hepsi de aynı Nakşibendi-Müslüman Kardeşler ideolojisinin neferidir. Necmettin Erbakan gibi Milli Görüşçü’dürler. Erbakan’dan tek farkları ondan daha akıllı ve şanslı olmalarıdır.
Koşullar Türkiye’yi İslamlaştırmak için hiçbir zaman bu kadar iyi olmamıştı. Hangi hızda bilinmiyor ama Erdoğan’ın bu yolda yürümesine, Gül ve diğerlerinin de bunu onaylamasına kesin gözüyle bakılabilir.
Göreceklerimizin daha yarısını bile görmedik.
Eğer Türkiye savaşa girmez veya derin bir ekonomik kriz olmazsa – ki her ikisi de olanak dışı değildir – AKP iktidarı çok uzun sürecek. Hatta savaş veya derin bir ekonomik kriz çıksa bile devam edebilir.
*
Aslında işler fena halde kötüye gitmeye başlarsa herkesin üç ... Pardon... Dört seçeneği var: Terk, konuşmak, sadakat ve mukavemet.
* Kitabın adı: Exit, Voice, and Loyalty