İki bin yirmi yılı Oscarları için Joker adlı sığ filmin en çok adaylık toplayan Hollywood ürünü olduğunu okuyunca "İyi ki Nuri Bilge Ceylan gibi bir film yönetmenine sahibiz," diye düşündüm ilk defa olmayarak.
Ve iyi ki ortalama her iki buçuk senede bir bize, Batı sinemasının yorgun kalıplarından ve ticari kaygılarından uzak, harika filmler sunuyor: Merakla beklediğimiz ve görünce akıldan çıkmayan.
Ceylan’ın sekiz filmini de izlemiştim ama hepsinin Blue-ray Disc formatında toplu olarak piyasaya çıktığını öğrenince ısmarlamaktan kendimi alamadım. Art arda izleyince ne düşünecektim, değerlendirmelerimde ne gibi değişiklikler olacaktı, merak ediyordum.
Tümünü yeniden gördükten sonra Ceylan’ın film üretiminde üç dönem olduğunu düşündüm.
Birinci dönemi kısa metrajlı Koza ile başlar. Kasaba, Mayıs Sıkıntısı ve Uzak bu döneme dâhildir.
Bu dörtlüye benzemese de en sevdiğim filmlerinden biri olan İklimler, Uzak’ta küçük yer tutan bir olayın, bir ayrılmanın, 102 dakikalık bir filme yansımasıdır:
Erkek daha renkli bir hayat yaşamasını önlüyor diye kadını terk eder ama ondan daha iyisini bulamaz, ilişkileri aşksız seks buluşmalarına kayar. Terk ettiği kadının onsuz özgür, hatta daha başarılı biri olduğunu görünce de onu yeniden elde etmeye çalışır. Ama etse de etmese de sonuç, tekrarlanan bir ayrılık ve hüsran olmaya mahkûmdur.
"Gene de oraya gidersiniz, belki bir mucize olmasını umarsınız, kendinizi daha iyi hissettirecek bir şeyin ipucunu ararsınız," diye anlatır Ceylan kendisinin de yaşadığı bu duyguyu bir söyleşisinde.
Ve bunu eşi Ebru ile başrolü paylaştığı İklimler’de uzun ve muhteşem bir öykü olarak yeniden yaşar.
İklimler, herhangi bir filmde gördüğüm en ilginç seks sahnesine sahiptir.
Tarihi 1995 olan ve bugün 1950’lerde çekilmiş görünümünü veren Kasaba ile Ceylan auteur sinemacılar arasına girdi.
Auteur’lerin özelliği, filmlerinde kendilerine has kişisel bir tarz kullanmaları ve yapımın bütün unsurlarını denetim altında tutmalarıdır. Biten ürün onların ünik damgasını taşır.
Ceylan Kasaba’nın yönetmeni, yapımcısı, senaristi, görüntü yönetmeni ve kurgucusu idi. Filmi kendi cebinden finanse etti. Bu sistem son filmlerine kadar aşağı yukarı böyle devam etti.
Hollywood’dan (ve fikren Yeşilçam’dan) uzak olması ve kendini oradaki dev endüstrinin kuralları ile bağlı saymaması, Ingmar Bergman (1918-2007) ve Asghar Farhadi gibi ta baştan kendi sesini bulmasını sağladı.
Ceylan’ın bir başka belirgin özelliği filmlerinden çok para kazanma derdi olmamasıdır. Bunun verdiği özgürlükle, izleyicinin veya finansörün değil kendisinin istediği filmi çekiyor.
Ceylan hiçbir eserinde politikaya girmedi ama Türkiye’nin sefaleti, filmlerin tümünde bulunan yaprakları ve kadın saçlarını dalgalandıran rüzgâr gibi, arka planda ve insan ilişkilerinde yatar. Karakterler Türkiye’nin hâllerinin, insan şeklinde perdeye yansımasıdır. Filmlerin insana acı vermesinin bir nedeni budur.
İklimler’den sonra gelen Üç Maymun Ceylan’ın en harika filmidir ve ustalığının doruk noktasını temsil eder.
Üç Maymun’un ardından çektiği üç film, Ceylan’ın daha önceki yapıtlarından ve onlara damga vuran minimalistliğinden büyük ölçüde koptuğunu gösterir. Filmler kısa değil uzundur, Ahlat Ağacı 188 dakika sürer.
Bu dönemin ikinci filmi olan Kış Uykusu filmden çok tiyatrodur.
Son filmi olan ve konuyu ileri taşımayan konuşmalarla ağırlaşmış Ahlat Ağacı ise Ceylan’ın ilginçlikten uzaklaştığı tek filmdir.
Bundan sonraki filmi ne olacak veya olacak mı, bilmiyorum. Ama ne olursa olsun orijinal, şaşırtan ve zevk veren bir yapıt olacaktır.
Nuri Bilge Ceylan The Complete Films/ New Wave Films.