Dünya Koronavirüs haberleri ile çalkalanırken Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi NASA, bir uzay görüntüsü yayımlayarak konuyu değiştirdi.
Benim için, hiç olmazsa.
Fotoğrafın kaynağı uzayda otuzuncu yılını idrak eden Hubble Teleskobu’dur.
Muhtemelen görmüşsünüzdür ama lütfen bir daha bakın.
Fotoğraf, sersemleten bir güzellikle komşu bir galakside, bir ateşfırtınası içinde yeni yıldızların doğuşunu gösteriyor.
Resimde biri kırmızı ve büyük, diğeri mavi ve daha küçük olmak üzere iki nebula yani yıldız hammaddesi olan gaz ve toz kümesi var.
Nebulalar Büyük Magellan Bulutu adlı galaksinin yeni yıldız doğurduğu devasa bir bölgesindedirler.
Büyük Magellan Bulutu, dünyanın içinde bulunduğu Samanyolu Galaksisi’nin komşu galaksilerinden biridir.
Ve 163,000 ışık yılı uzaklıktadır.
Bu uzaklık NASA’nın Cosmic Reef adını verdiği nebulaları "komşu" yapıyorsa kâinatın ne kadar büyük olduğunu artık tahayyül edin.
Nebulanın göbeğindeki parlak cisimler güneşimizden on ila yirmi kez daha büyük olan yıldızlardır.
Resimde daha küçük görünen sol alttaki mavi nebula, güneşten 200,000 defa daha büyük olan muazzam bir yıldız tarafından oluşturuldu.
Hubble’ın gönderdiği fotoğraf bize diyor ki gerçek adresimiz sokağımızdaki herhangi bir evin duvarında yazılı olan isim değildir. Ve gerçek vatandaşlığımız da nüfus kâğıdımızda yazmaz.
Yurdumuz kâinat, kimliğimiz kâinatlıdır.
Hubble otuz yıllık ömrü boyunca dünyaya sayısız, her biri diğerinden müthiş görüntü yolladı. Bazıları buradan izlenebilir.
Bunlar kozmos hakkındaki temel görüşlerimizi değiştirdi ve bilim insanları için eşsiz bir hazine oldu.
Fotoğraflarda dramatik birçok şey var ama dünyadan başka bir yerde hayat olduğuna dair bir iz yok.
Keşfedilmiş dünya benzeri birçok gezegen var ve bunlarda da hayat olabilir. Ama olmayabilir de.
Kâinatın en güzel ve belki de canlı barındıran tek gezegeninde yaşıyor olabiliriz.
Eşsiz bir gezegende, muazzam bir canlı çeşitliliği ve insana ulvi şeyler düşündüren güzellikler içinde yaşıyoruz.
Bunlar için gece gündüz şükredeceğimize her şeyi yok ediyoruz. Suçlarımızın listesi buradan aya kadar gider.
Yok etmekte olduğumuz canlıların, kirlettiğimiz okyanusların ve havanın bir ikincisi yoktur.
Buradan başka dünyalara gidip orada yeni bir hayat kurmak imkânsız bir hayaldir.
Öyle değilse bile, bu kafayla orasını da anında berbat etmeye başlarız.
Acaba aklımız başımıza gelecek mi? Yoksa yok olan birçok canlı türü gibi biz de kemiklerimizi arkada bırakıp sahneden çekilecek miyiz?
Ve çekilirsek bu sonsuz kâinatta ardımızdan gözyaşı döken ve bizi özleyen olacak mı?