İstanbul’da gazetecilik yaptığım günlerde hiç tatil yapmamakla övünen gazeteciler tanıdım.
Bu tatil orucunun aşırı çalışkanlık, gazetecilik aşkı ve “müesseseye bağlılık” olarak görünmesini istiyorlardı, açıkça öyle söylemeseler de.
Ama gerçekte, tatil yapmamalarının ikisi de sakat olan iki nedeni vardı:
Onlarsız işin yürümeyeceği düşüncesi ve her zaman göz önünde olmanın mevkilerini kaybetmelerine veya kovulmalarına karşı bir güvence olduğu.
Böyle olmadığını da gördüm.
“Onlarsız işin yürümeyeceği” kategoride bir tek gazeteci tanıdım: Abdi İpekçi. Milliyet’in genel yayın yönetmeni olan İpekçi, olağanüstü bir editördü. Bu günlerde yok olmaya yaklaşan Milliyet’in uzun düşüşü onun 1979’da suikasta kurban gitmesiyle başladı. Elli yaşında ve en verimli çağında sokak ortasında kurşunlandı.
Kovulmaya karşı ise hemen hemen hiçbir garanti yoktur. “Çok iyi bir gazeteci iseniz belki” diyeceğim ama iyi gazeteci bağımsız huylu ve dikbaşlı olur. Türkiye’de bunlar, kovulmamanın bir garantisi olmaktan çok, işinizi kaybetmenin nedenidir çoğunlukla.
Türkiye’de, sadece basında değil her kurumda, sadakat ehliyetten önemlidir.
İçinde bulunduğum sektör olduğu için tatil yapma bağlamında gazeteciliği örnek gösterdim, ama diğer sektörlerde durum farklı değildir.
İnsanın işten uzaklaşarak pillerini şarj etmesinin, morali ve yaptığı işin kalitesi için ne kadar önemli olduğu, çok az bilinen gerçeklerden biridir.
Her gün aynı yerde aynı şeyi yapmak, işin stresi, birçok kişiyle bir arada olmak insanı boğar, kapasitesini aşağı çeker.
Bunu yaşamayan maaşlı var mı?
Daha az çalışarak daha çok iş yapılabileceğini bilen ise pek yok.
Ödedikleri her kuruşun karşılığını mesai şeklinde almak isteyen patronlar, çalışanlarının her zaman gözlerinin önünde olmasını isterler.
Ama her zaman “orada” olmakla elde edilen randıman, ara sıra “oradan” tüymekle elde edilen randımandan daha azdır.
Tatilde iken, işten fişinizi çekmiş olarak, kendi patronunuzsunuz. Saatlerinize keyfinizce hükmedebilirsiniz. İşle aranıza koyduğunuz mesafeyi canınızın istediği rahatlık ve güzellik ile doldurabilirsiniz.
Tatil yapmak ille işten uzun süre ayrılmak değildir. Hafta sonları bir yerlere kaçmak – ki bu yılda 52 defa yapılabilir – şarj ihtiyacını kolayca tatmin eder. Uzun bir tatilden daha fazla, belki.
Birkaç saat deniz kenarında veya bir parkta yürümenin bile faydası çoktur.
Kuzguncuk’ta otururken işe gitmeden önce veya işten döndükten sonra, Üsküdar’dan Salacak’a yürüyerek gidip gelmenin ve bunu birkaç defa tekrarlamanın hazzını yıllar geçse de hâlâ hissedebiliyorum.
Tatil yapan, çalışmaya döndüğünde işini daha iyi yapar.