CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “nasıl bir Cumhurbaşkanı adayı” sorusuna cevap aramak için siyasi partiler ve STK’larla yaptığı müzakerelerden sonra MHP’ye İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) Eski Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu’nun ismini önerdi.
Kabul edelim ki, İhsanoğlu’nun CHP tarafından aday gösterilmesi, partinin “yeni”lenmesi sürecinde önemli adımlardan birisidir. Bu tercih, parti içinde ve tabanında bazı kırılma noktaları barındırma riskine rağmen yapılmışsa –ki öyledir-, bu, Kılıçdaroğlu’nun partiyi iktidar adayı yapma konusunda iradesini göstermektedir. CHP bu hamle ile tarihsel yüklerinden birini daha üzerinden atmıştır.
Saat 13.00’de başlayan toplam 35 dakika süren görüşme sonrasında iki partinin, isim üzerinde uzlaşmış olarak çıkmaları; öncesinden bir ön görüşmenin olduğunu işaret ediyor.
Keşke CHP, MHP’ye ikinci görüşmede önerdiği ismi HDP’yle de ikinci bir görüşme ile önerilseydi.
Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığı Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı için sürecin başından bu yana ifade ettiği; “toplumun her kesimi kabul edeceği, tarafsızlığı, siyasete bulaşmamış olması, herkesi kucaklaması, öfke dilini kullanmaması, barıştan, huzurdan, güvenden yana olması” kriterlere uygun bir seçimdir. MHP’nin de bunu benimsemiş olması önemlidir.
Bugünün şartlarında İhsanoğlu’nun görünürde en büyük zaafı, CHP ve MHP’nin “çatı adayı” olmasıdır. Başbakan Erdoğan’ın olası adaylığı durumunda karşı propaganda olarak en çok kullanacağı argümanlardan birisi budur. Yani İhsanoğlu’nu “Erdoğan karşıtı cephenin ortak adayı” olarak sunulması büyük bir olasılıktır.
Bu İhsanoğlu açısından bir zaaf gibi görünse de, değildir. Evet, İhsanoğlu çatı adayıdır ama kişi olarak Erdoğan karşıtı bir siyasi figür değildir. Tam tersine Erdoğan’ın söylemleri ile toplumu kutuplaştıran, zihnen ayrıştıran söyleminin tehlikesine dikkat çekmek, toplumda kutuplaşma ve gerilimin sona ermesi için önerilmiş bir adaydır.
Kısaca İhsanoğlu’nun siyasi olmayan kişiliği, fazla tanınmadığı için yıpranmamış olması, uluslararası alanda saygınlığı, geçmişte yaptığı görevler ona yönelik gelecek pek çok siyasal saldırıyı baştan boşa çıkaracaktır.
Bir kez daha ifade edelim ki, İhsanoğlu’nun adaylığı, Başbakan Erdoğan karşıtlığı üzerine, ona siyasal rakip olmaktan çok, toplumu kucaklamayı temsil etmektedir.
Olası adaylığı durumunda Başbakan Erdoğan’ın İhsanoğlu’na yönelik en sert eleştirisi; Genel Sekreteri olduğu İİT’nın Mısır, Suriye konusunda pasif duruşu noktasında olacaktır. Böyle bir siyasal eleştiri konusunda iki şeyi unutmamak gerekiyor; İlki İhsanoğlu 57 üyeden oluşan teşkilatın Genel Sekreteriydi, sahibi değil. İkincisi de, AK Parti’nin Mısır ve Suriye politikası da iflas etmiştir.
Başbakan Erdoğan’ın olası adaylığı durumunda; eşit koşullarda, eşit hedeflerde olan iki insandan bahsetmiyor olacağız. Yani biz Erdoğan ile İhsanoğlu arasında; iyi politikacı, güçlü, karizmatik lider, toplumu sürükleme, ülkeyi yönetme tercihi yapmayacağız.
Başbakan Erdoğan’ın adaylığının anlamı; parlamenter sistemi tasfiye edilerek başkanlık, yarı başkanlı, partili cumhurbaşkanı gibi siyasal rejimi değiştirme hedefini işaret etmektedir.
Buna karşı İhsanoğlu’nun adaylığı mevcut parlamenter sistemin devamı, mevcut şartlara göre yetkileri fazla olan Cumhurbaşkanlığını sembolik düzeye indiren; içerde hukuk ve adaletin gözetilmesi, dışarıda da Türkiye’nin en iyi biçimde temsil edilmesidir.
Bu açıdan adaylar üzerindeki tercih biraz da sistem tercihidir.
İhsanoğlu açısından en büyük dezavantajı, yukarda zaaf değil güç olarak ifade ettiğim siyaset dışılığın Kürt sorunu karşısındaki apolitik duruştur. Seçim sürecinde İhsanoğlu için en büyük dezavantaj Kürt sorununun çözümü karşısında olası sessizliği olabilir.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde belirleyici faktörlerden en önemlisi Kürt siyasi hareketi ve HDP olacaktır.
İhsanoğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olarak Kürt sorununa çözüm önermesinden çok sorunun temel hak ve özgürlük alanlarının genişletilmesi, eşit vatandaşlık temelinde olacağı yönünde inandırıcı irade beyanı önemli olacaktır.
Kürt sorununun çözülmesi konusunda unutulmaması gereken nokta, İhsanoğlu aday olarak öneren CHP’nin AK Parti’den daha ileri adım atmasının kaçınılmazlığıdır.
CHP bu konuda alacağı inisiyatifle İhsanoğlu’nu bu açmazdan kurtarabilir. Çünkü geldiğimiz noktada çözümüm adresi, liderler, gruplar, heyetler arasında sonuç alınmayan görüşmeler, mektup trafiği değil Meclis’tir, Meclisteki gruplardır.
Eğer CHP, bu konuda Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde inisiyatif alırsa bu pek çok şeyi değiştirebilir.
Irak’taki IŞİD kesenli gelişmeler, çözüm sürecinin Türkiye için ne kadar elzem olduğunu gösteriyor.
Son olarak üç şeyi ifade edelim. İlki seçim sonuçlarını belirleyecek olan vatandaşların oylarına sahip çıkmaları yani oy kullanmaları. İkincisi de ne AK Parti’nin ne CHP’nin ne MHP’nin ne de HDP’nin tabanı homojen olmadığı gibi, oylarını da tek tip kullanmayacaklarıdır.
Üçüncü ve son olarak, İhsanoğlu’nun bekleyen en büyük zorluk Türkiye’nin kutuplaşmış siyasi iklimidir. Bu iklimde başlangıçtaki gibi apolitik olmak her zaman iyi değildir. Önümüzdeki birkaç yıl içinde şayet İhsanoğlu seçilirse önünde zorlu bir politik sürecin durduğu da açıktır.
@murataksoy