Önceki gün CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı adayı için muhafazakâr dünyadan gelen Ekmeleddin İhsanoğlu’nu tercih etmesi parti içinde beklendiği gibi bir rahatsızlık yarattı.
Kemal Kılıçdaroğlu grup toplantısında konuşurken, Deniz Baykal’ın –talep kimden gelmiş olursa olsun- bir grup milletvekiliyle toplantı halinde olması bu rahatsızlığı gösteriyor. Ancak bu rahatsızlık, partide herhangi bir kopuş ya da 20 imza ile başka bir aday çıkmasını sağlayacak kadar güçlü olmayacağını da not etmekte fayda var.
Kılıçdaroğlu’nun CHP lideri olduktan sonra partinin ‘yeni’leşmesi konusunda –hızını eleştirsek de- yavaş ama tutarlı bir çizgi izlediğini ifade etmek ve hakkını teslim etmek gerekiyor.
Genel başkan olduktan sonra laiklikten çok demokrasi ve özgürlük vurgusunu öne çıkaran, din ve vicdan özgürlüğünü önemseyen, farklı toplumsal kesimlerle bir araya gelen, onları dinleyen ve en son 30 Mart yerel seçimlerinde muhafazakâr, merkez sağdan isimleri aday yapma konusunda tereddüt etmeyen Kılıçdaroğlu, bu çıtayı İhsanoğlu’nu cumhurbaşkanı adayı göstererek daha da yükseğe taşımıştır.
Bu değişimin esas başlangıç tarihi ise 2012 Şubat sonrasıdır.
CHP’nin yenileşmesi önünde en büyük engel parti liderliğinden çok, parti yönetimi, Meclis grubu ve teşkilatlardır. CHP tabanının değişime direnci oransal olarak azdır. Bu yüzden CHP’nin liderlik düzeyinde yaşanan düşünsel değişimi hızla yukarıdan aşağıya taşıması gerekmektedir.
Türkiye’nin mevcut koşulları ve en güçlü iktidar adayı olması açısından bir çekim merkezi olan CHP’yi daha güçlü kılacak ve iktidar yapacak olan ise; partinin bir bütün olarak düşünsel anlamda yenileşmesi, sosyal demokrat değerlerle birlikte Türkiye’nin ortak değerlerini sahiplenmesidir. Bu düşünsel değişimi yeterince içselleştiremeyenlerin Yeni CHP’de siyaset yapmaları zorlaşacaktır.
CHP tepede düşünsel bir yenileşme yaşarken, ondan daha hızlı yenileşmesi gereken bir parti yönetimi, Meclis grubu ve teşkilatı bulunmaktadır.
CHP’nin esas sınavı budur.
CHP’deki yenileşme çabalarına katkı sunacak önemli çalışma, ABD’de şirket kurmuş genç bir girişimci olan Cenk Sidar’ın “Türkiye Rüyası” adıyla çıkan kitabı (Goa Yayınları). Kemal Derviş’in sunuş yazdığı ve benim de çıkmadan önce hasbelkader okuma imkanı bulduğum ve bazı önerilerimi paylaştığım önemli bir kitap; “Türkiye Rüyası”.
Sidar parlak eğitimi almış, ABD’de kurduğu danışmanlık şirketi ile dünyanın önde gelen firmalarına bölgesel ve ekonomik risk analizleri yazan bir danışmalık şirketinin kurucusu.
Sidar, dünyada yaşanan küresel değişimi gözlemleyerek, bu değişime Türkiye’nin hangi siyasal çerçeve ile uyum sağlayabileceğini analiz ediyor. “Yakın geleceğimizi değiştirecek yeni siyaset nasıl olabilir?” sorusuna cevap arıyor. Kitap boyunca CHP’yi anmadan, evrensel anlamda solun temel referanslarını ve siyasal çerçevesini sunuyor.
Sidar’ın kitabındaki önsöz bize bu kitabın neden önemli olduğunu ve okuması gerektiğini anlatıyor.
“Gezi direnişi ve yolsuzlukların ifşasıyla hareketlenen Türkiye siyaseti, 2014 yılının ortasında derin bir tıkanma içerisinde. Oysa hızla değişen uluslararası güç dengeleri, artan ekonomik sıkıntılar ve güvenlik tehditleri nedeniyle belirsizliklerin artarak devam edeceği önümüzdeki dönemde ekonomik, sosyal ve siyasal olarak güçlü bir Türkiye`ye, bu Türkiye`yi inşa edecek bağdaşık bir ideoloji, tutarlı siyaset kurumu ve yeni kadrolara her zamankinden daha fazla ihtiyaç var.
Yıllardır muhafazakâr ve neo-liberal sağın idaresinde kalmış Türkiye`ye artık demokrat, özgürlükçü ve yenilikçi bir siyaset gerekiyor. Bu ihtiyacın derinleşmesi sadece siyasal bir kaygı ve özlemi değil, mevcut iktidar süresince artan ekonomik adaletsizlikler, katledilen demokrasi, aleni hale gelen yolsuzluk düzeni ve toplumsal kutuplaşmanın giderilmesi amacını taşıyan bir ahlaki sorumluluğa da karşılık geliyor.
Mevcut iktidar ülkenin içinde bulunduğu bu süreci yönetemiyor. Ülke ciddi bir toplumsal gerilim ve kutuplaşma yaşıyor. İşin daha kötüsü iktidar bu gerilim ve kutuplaşmayı kendi tabanını konsolide edecek bir siyasal taktik olarak kullanıyor. Ülke ekonomisi ve demokrasisi siyasi erk bu eksende hareket ettiği sürece onarılamaz yaralar alma tehlikesiyle karşı karşıya.
Yegane alternatif tam demokrat ve özgürlükçü bir sol! Türkiye`de çağdaş ve yenilikçi bir sosyal demokrasinin özdeğerlerle kurulabilmesi ve bu hareketin halkın iradesi ve inancıyla, sandıktan zaferle çıkması için siyasetçilerin ve aydınların ideolojik ve kurumsal bir genel durum değerlendirmesi yapması, solun özgürlükçü, demokrat ve yenilikçi ilkeler ışığında tekrar tanımlanması gerekiyor. Yeni, çağdaş ve tutarlı bir ideolojinin ruhundan beslenecek günlük siyasalar yaratılıp daha iyi bir Türkiye yaratılması konusunda halk nezdinde ikna edici olunabilir.”
Bu kitabı hem dünyayı anlamak hem de CHP’deki değişim yönünü anlamak isteyen sadece CHP’liler değil herkes okumalı.
@murataksoy