Berkin Elvan’ın 269’lük mücadeleyi kaybettiği gün Okmeydanı’nı, Berkin’in koşup oynadığı sokakları, gittiği okulu yazmış; aynı sokaklarda aynı sıralarda çocukluğumun geçtiğini yazmıştım. Hatta ekmek almaya gittiği fırından sıcak ekmek almak için sıra beklediğimi de. (http://t24.com.tr/yazarlar/murat-aksoy/berkinin-kostugu-sokaklar-benim-de-sokaklarim,8739)
Dün yine Okmeydanı’ndaydık. Artık mahallede rutin hale gelen olaylar sırasında Cemevinin bahçesinde cenaze törenine katılan Uğur Kurt ensesine gelen kurşunla vuruldu ve yazı yazılırken öldü haberi geldi.
Peki neden Okmeydanı?
Okmeydanı neden olayların odağında?
Okmeydanı’nı önemli kılan ne?
Size biraz kendi hikayemden Okmeydanı’nı anlatayım.
Okmeydanı denince esas olarak bahsettiğimiz yer, Şişli’nin Beyoğlu ile sınırı olan Mahmut Şevket Paşa Mahallesi. Cemevinin olduğu Piyalepaşa Caddesi, Şişli ve Beyoğlu arasındaki sınır.
Mahallede olaylar en çok sağlık ocağının bulunduğu Mithatpaşa Caddesi ve Cemevinin olduğu Piyalepaşa Caddesi’nde oluyor. İki caddenin arkasında ise kamuyonda Sibel Yalçın Parkı olarak bilinen park var.
Gerek bu mahalleyi gerekse hem komşu olan Beyoğlu’na bağlı Piyale Paşa Mahallesi’ini önemli kılan son on yıl içinde emlak değeri giderek değeri artması. Mahallenin alt tarafında Çağlayan-Kasımpaşa hattında Piyalepaşa Bulvarı, üst tarında Topkapı-Mecidiyeköy hattındaki Darülaceze Caddesi ve hemen üst tarafındaki E5 ile Tuzla’dan Silivri’ye kadar olan ulaşım aksının kenarında bir bölge burası.
Bu yüzden rant değeri her gün artan bir bölge. Mahallenin bu konumu ve yıllardır kulaktan kulağa fısıldanan kentsel dönüşüm ve oturanların şehrin dışına sürülme mahallede yaşayanların en büyük korkusu.
Devlet, şiddete göz yumarak hatta kimi zaman teşvik ederek mahallelileri güvensizlik ortamı nedeniyle göçe teşvik ediyor. Ama bunu bugüne kadar başaramadı.
Kendi kişisel hikayemde Okmeydanı’nın tarihi 1970’lere kadar gidiyor. Ailenin parça parça göçünün 1972’de tamamlandığını biliyorum. Ve tek göz odalı evin, oda oda genişleyip üzerine beton atılışını hatırlıyorum. Yine her odanın yapılışından sonra gelen zabıtaların yıkımı ve benim evin küçüğü olarak Hayrı Bakkalın duvar dibine sinip ağlayışımı.
Hepsi geçti. Mahalle, Anadolu’nun her yerinden gelen ve Alevi nüfusunun yoğun olduğu bazılarının bahçesi de olan tek katlı, iki katlı olan evler olarak 1980’lerin başına geldi. Bu tarihlerde mahalle nüfusu yaklaşık 5-7 bindi.
Kürt sorunun en yoğun yaşandığı 1990’lar mahallenin de kaderinin değiştiği yıllar oldu. Zorunlu göçün bir kısmı da mahalleye oldu. 1990’ların başından başlayarak 1997’lere kadar mahalle, “mahalle mütahitlerinin” eliyle dönüştü.
Tek katlı, iki katlı evler bir anda 5-6 hatta 7-8 katlı binalara dönüştü. Ve bunların büyük kısmı da muhtemelen yapısal olarak riskli evler olabilir. Evlerini mütahhite verenlerin bir kısmı mahalleden taşındı. 1990’ların sonunda mahallenin nüfusu 25 bine yükseldi. Artan nüfusun önemli kısmı Güneydoğu’dan özellikle Mardin’den geldi.
Mahallenin hem inşaat açısından hem de nüfus artışında ikinci sıçraması 2000’lerin ortasında oldu ve nüfus 45 bine yükseldi. Muhtarlıkta kayıtlı nüfus bugün 57 bin görünse de, bir önceki muhtardan aldığım bilgi 45 bin civarında olduğu.
Mahalle kuruluşundan bu yana politik mahal idi. Özellikle 1960’laran itibaren Nurtepe ve 1 Mayıs Mahallesi ile birlikte Okmeydanı “gecekondu” adı altında politik yapılaşmanın en yoğun olduğu bölgeler oldular.
Ancak 2000’li yıllarda bu politikleşme farklılaşsa da devam etti.
Mahalle bugün İdil Kültür Merkezi’nden Haklar ve Özgürlükler Platformu’na Halkevlerine kadar çeşitli dernek ve vakıfların yasal olarak faaliyetlerini yürütmektedir.
Burada önemli olan nokta devlet ve emniyetin bu faaliyetler içinde varsa yasadışı olanlara önleyici tedbir almamasıdır. Nitekim 1 Mayıs gibi, 15 Şubat gibi kritik anmalar öncesinde nokta operasyonları yaparak gözaltı yapan emniyet, ne yazık ki, kritik dönemlerde bunu yapmadığı gibi görünürlüğünü arttırarak mahalle üstüne baskı kurmakta ve şiddeti bizatihi teşvik eder görünmektedir.
Devlet ne yazık ki, şiddet üzerinden mahalleyi güvensiz kılarak halkı göçe zorlama stratejisi izlemekte ve bunun için kontrollü bir gerilimi sürekli kılmaktadır. Ancak bunun başarılı olma şansı yoktur. Çünkü devlet şiddeti ve kentsel dönüşümü endişesi mahalle gençlerini kaçınılmaz olarak politikleştirmekte ve mahalledeki örgütlü dernek ve kurumlara daha da yaklaştırmaktadır.
Yukarıda çizdiğim tablo Gezi öncesine kadar Okmeydanı’nın neden odakta olduğuna dair bir anlama denemesiydi. Halkı güvensizlik ortamı yaratarak göç ettirme başarılı olmadı.
Okmeydanı’nın sembolik olarak ifade ettiği anlam Gezi ile birlikte değişti. Özellikle Berkin Elvan’ın ölümü, mahallenin sembolik anlamını arttırdığı ölçüde devlet şiddetinin de demokratik sınırları zorladığı bir mücadele alanı oldu ve olmaya devam edecek.
Hele bugün Uğur Kurt’un ölmesi bunu başka bir düzeye taşıdır. Yazı yazılırken mahallede olaylar şiddetli biçimde devam ediyordu. Ve yarın da diğer günler de devam edecek.
Okmeydanı bundan sonraki süreçte de toplumsal kutuplaşmanın yarattığı gerilimin, toplumun bir kesimine yönelik devlet şiddetinin de kendini görünür kılacağı bir mücadele mekanı olacak ne yazık ki…
Tüm yaşananlardan ders almak yerine siyasal kutuplaşmadan medet uman politikaların Türkiye’yi götürdüğü yeri görmek için daha kaç insanın ölmesi gerekiyor?
@murataksoy