Foreks yani kaldıraçlı işlemler (kur farkından dolayı) zararla da sonuçlansa yüzde 10 stopaj yapılmaktadır. Ancak kur farkı dolayısıyla oluşan zarar durumunda yapılan stopaj işleminin gelir vergisinin ruhuna uygun olmadığını söyleyebilirim. Hele ki döviz kurlarının bu denli yüksek olduğu şu günlerde. Söz konusu işlemin zarar ile sonuçlanması durumunda da stopaja tabi tutulması esasında bir vergi hatasıdır ve bu hatalı işlemin düzeltilerek tahsil edilen stopajların da hak sahiplerine iade edilmesi gerektiğini defalarca yazdım.
Bu konu kendilerinden stopaj yapılanlarca vergi mahkemesine taşındı. Bu yönde açılan davalar neticesinde verilen bazı kararlar bu işlemin doğru olmadığını ve stopajın yapılmaması gerektiğine ilişkin karar verdi.
Konuyu sırasıyla daha anlaşılır hale getireyim.
17 Kasım 2020 tarih ve 31307 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7256 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun m.19 ile foreks yani kaldıraçlı işlemlerden elde edilen kazançlar GVK Geçici m.67 kapsamına alınarak 01.01.2021 tarihinden itibaren elde edilen gelirlerden yüzde 10 stopaj yapılmasına hükmedildi. Bu düzenleme ile foreks işlemleri "diğer sermaye piyasası aracı" olarak tanımlanarak yüzde 10'luk stopaj yapılması meşru hale getirilmiş oldu (GVK Geçici m.67/13.bent-2.Prgrf.).
Daha sonra Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği (TSPB), Gelir İdaresi Başkanlığı'ndan (GİB) konuyla alakalı bir görüş talep etmiş ve GİB de TSPB'ye bu yazıyı göndermiştir.
Ancak "GİB tarafından yapılan bu düzenlemeler gelir vergisinin ruhuna uygun mu?" sorusuna cevap bulma gerekliliği doğmuştur.
Şöyle ki;
Gelir vergisi, gerçek kişilerin gelirleri üzerinden alınan dolaysız bir vergidir. Gelir Vergisi Kanunu'na göre gelir, "bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarıdır" şeklinde tanımlanmıştır. Buna göre GVK m.1 uyarınca elde edilen kazanç ve iratlar gelir vergisine tabi tutulur. Elde etme kavramı, ekonomik açıdan satın alma gücünde ortaya çıkan bir artışı, hukuki açıdan ise kişinin malvarlığında ortaya çıkan artışı ifade eder. Bu artış GVK m.2'de sayılan gelir unsurlarından birinin ya da birkaçının gerçekleşmesinden kaynaklı ise elde etme gerçekleşmiş kabul edilir. Elde etme kavramını bu anlamda üç hukuki bölümde düşünmek gerekir. Bunlar; alacak hakkının doğması, talep edilebilir hale gelme ve edimin gerçekleşmesidir.
Buna göre alacak hakkının doğması tahakkuk esasını, edimin gerçekleşmesi ile malvarlığında ortaya çıkan artış ise tahsil esası olarak ifade edilmektedir.
Bu çerçevede gelir vergisinin konusuna ancak malvarlığında oluşan bir artış girebilir. Aksi durumda VUK m.3 uyarınca yapılacak yorum gereğince zararların gelir vergisine tabi tutulmaması gerekir.
Bu kapsamda foreks işlemlerinde kur farkı nedeniyle oluşacak bir zarar durumunun gelir kabul edilerek stopaja tabi tutulması açık bir vergi hatasıdır (VUK m.118/3).
Bu konuyla alakalı ben ve bazı konunun uzmanları mevzunun hatalı olduğunu defaatle köşelerimizde kaleme aldık. Sanıyorum gerek şahsıma gerekse de diğer uzmanlara danışılıp yazılarımız da referans alınarak konu Yüce Yargıya taşındı. Bu kapsamda açılan davalar birer birer sonuçlanmaya başlandı.
Kasım 2022'de davacı lehine verilen kararlardan birini İstanbul Vergi Mahkemeleri verdi.
Buna göre; "Foreks kaldıraçlı işlem piyasasında vergilendirme hesaplamasında ise yukarıda yer verilen mevzuattan da anlaşılacağı üzere ilk giren ilk çıkar (FIFO) ve ağırlıklı ortalama yönteminin esas alınması, alım-satım neticesinde pozisyonların karla kapanmış olması, aynı türden menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası aracı alım satımından doğan zararların takvim yılı asılmamak kaydıyla izleyen dönemlerin tevkifat matrahından mahsup edilmesi yani foreks işlemlerinin bir kısmında kar bir kısmında zarar edilmiş olduğu durumda kardan zarar mahsubu yapılması ve tevkifat matrahının tespitinde kur farkının dikkate alınmaması gerekmektedir.
Davacının foreks kaldıraçlı piyasadaki işlemlerinin kümülatif anlamda kârla değil zararla neticelendiği bu sebeple de ortada vergilendirilecek safi tutarın bulunmadığı,… …………..tutarındaki gelir vergisi kesintisinde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır." şeklinde karar verilmiştir.
Özetle Vergi Mahkemesi, foreks işleminden dolayı kümülatif elde edilen gelirin kârla sonuçlanmadığını, kârla sonuçlanmayan bir işlemin gelir vergisine tabi olamayacağını ve bu nedenle de stopaj yapılmaması gerektiğine hükmetmiştir.
Bu konu, dava tutarı itibariyle kuvvetle muhtemel istinafa taşınmıştır. Ve dosya şu anda istinaf aşamasındadır. İstinafın sonucunu hep birlikte beklemekle birlikte, Bölge İdare Mahkemesinin de (istinafın) Vergi Mahkemesinin bu kararı ile aynı yönde karar vereceğini ummaktayım.
Murat Batı kimdir? Prof. Dr. Murat Batı, 14 Aralık 1974 tarihinde Diyarbakır'da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Diyarbakır'da tamamladı. Lisansını Ankara Gazi Üniversitesi'nden, yüksek lisansını Hacettepe Üniversitesi'nden, doktora derecesini "Türev Araçların Vergilendirilmesi" teziyle 2012 yılında İstanbul Üniversitesinden aldı. Mali hukuk alanında 2016 yılında doçent, 2022 yılında profesör kadrosuna (Ondokuz Mayıs Üniversitesi Hukuk Fakültesi) atandı. Çok sayıda üniversite, banka, belediye ve profesyonel şirkete, özellikle vergi hukuku alanında eğitimler verdi; hukuk ofisleri ile YMM ofislerine danışmanlık yaptı. "Vergi Hukuku (Genel Hükümler)", "Muhasebe Hileleri ve Vergiden Kaçınmanın Türk Vergi Mevzuatındaki Yasallığı", "Türk Vergi Sistemi" kitapları yayımlandı; 60'tan fazla ulusal ve uluslararası akademik yayında makale ve kitap bölümü yazdı. Kısa bir süre Cumhuriyet, Dünya ve BirGün gazetelerinde konuk yazarlık yaptı. Eylül 2020'den itibaren T24'te yazmaya başlayan Murat Batı, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mali Hukuk Ana Bilim Dalı Başkanlığı görevini halen sürdürmektedir. |