Bugünlerin başlıca konusu bu. Olmayacak gibi de değil. "Yaa, demek öyle olmuş" deyip başını çevirip kendi yoluna gideceğin gibi bir olay değil. Onun için çok kişi ağzını açıp bir şeyler söyleme ihtiyacını duyuyor ve ağzını açtı mı da yoğun bir kınama şekilleniyor.
Kutuplaşmış Türkiye'de bu olay dahi süregelen kavgaya malzeme verebiliyor. "Bu normaldir, yapılabilir" diyen yok tabii. Bunu diyen yok ama "Böyle tekil bir sapkınlık olayını bile bizim dindarlığımıza, gelenekselliğimize karşı bir saldırı başlatmak için kullanabiliyorlar" anlamında bir şeyler söylüyorlar. Pekala, bu hain "laikler" böyle hainlik ediyorlar, ama ne hikmetse bu tür olaylar bu son ibretlik olgudan ibaret değil ve ortaya çıkan çeşitli durumlarda 1) tarikat bağlantıları sık sık işin içine karışıyor; 2) açıkça "suç" olan örneklerde bile savcılar v.b. çok atak davranmıyor (bu son olayda da böyle bir savsaklama havası görülüyor). Ayrıca, belirli dini çevrelerde küçük yaşta cinsel hayata başlama konusuna epey hoşgörülü bir yaklaşım gözlemleniyor.
"Pedofili" diye bir kavram var. Bütün dünyada böyle bir eğilimi olan insanlara rastlanıyor. Yani "görülmemiş" bir olaydan söz etmiyoruz. Son derece çirkin bir şey olduğu da tartışma götürmez bir gerçeklik. Ama Türkiye'de son günlerde daha sık karşımıza çıkan bu olaylara "Normal. Olur böyle şeyler" diyemeyiz. "Pedofili" dediğim eğilim bazı bireylerde kendini gösteren bir "anomali"; ama, örneğin şu son olaya bakın: altı yaşında kızı evlendiren kişi kızın babası. Olaya bir yerinden karışan ve bu çirkin ilişkiye yardımcı olan kişiler var. Bunların bazıları yasal yetkililer! Yani olay kişisel bir sapkınlık olmanın ötesine geçiyor. Birinci dereceden sorumluların "din" konusuyla ilişkileri de sıradan insanın havsalasını zorlayan bir durum.
"Niye?" diyor insan; "Nasıl?" diyor. Oysa benzeri izdivaçlar İslam tarihinde görülmemiş, rastlanmamış şeyler değil. Sanırım bu keyfiyet, bazı İslamcı çevrelerin erken yaşta evliliğe (tabii kız çocukların erken evlendirilmesinden söz ediyoruz) hoşgörülü bakmalarının nedeni. Şu ana kadar, dediğim tarihte böyle olaylara rastlandığını söyleyen (belki bu "argüman"la olayı örtbas etmeye de çalışan) kimse çıkmadı. Çok eski tarihlerde ve olup biten her şeyi kayıt kuyut altına almakta fazla deneyim sahibi olmayan bir toplumda bütün bu rivayetlerin "sahih"liğini ölçmek de adamakıllı zor.
"Tarih" diyorum. Yüzyıllar öncesinin "norm"ları çok farklı. İyi ya da kötü gibi değer yargılarına girmiyorum: "farklı". Başka bir hayat tarzının, başka göreneklerin ürünü olan davranışlar. Ancak bugünün İslam dünyasında "selefi" dediğimiz anlayışlarda bir "eskiye dönüş" çabası son derece baskın. Ve teoloji, ilahiyat içinde daha ayrıntılı biçimde göreceğimiz düşünceler nedeniyle bu "dönüş"ün zorunlu olduğu inancı da yaygın. "Sevap" hanesine yazılacak bir şey olduğu o kesimlerde tam anlamıyla benimsenmiş. Böyle olunca da, sarığıyla, sakalıyla, entarisiyle fotoğrafını gördüğümüz "baba"nın kızını altı yaşındayken evlendirmesi ve bu izdivacı hevesle beklediği anlaşılan "zevc"in de yeni rolünü hemen kendine yakıştırması biraz daha anlaşılır oluyor.
"Anlaşılır" olmak, "kabul edilir olmak" demek değil. Sözünü ettiğimiz somut olayın da yenilir yutulur bir yanı olmadığı besbelli ortada. Selefi ya da değil, "İslamcı" olan herkesin lanetlemekte birleştiği bir somut olay yaşandı. Bunun karşısında nasıl bir tavır takınmak gerektiğine ben bir ateist olarak karar verecek değilim elbette. Benim alacağım tavır da kendi değerler dünyamın içinde biçimlenecektir. Bildiğim kadar o dünya "İslamcı" bir dünya görüşünü benimsemiş kişilerin çoğunluğu için bir anlam ya da bir "değer" taşımıyor. Peki, geçmişte normal sayılan birtakım şeylerin bugünün dünyasında artık yeri olmadığını ve olmayacağını onların teolojik dünyası içinde anlaşılır ve kabul edilir bir şekilde formüllemek mümkün mü? İstenilir bir şey mi?
Bu yazıda anlatmaya çalıştığım gibi, H.K.G.'nin altı yaşında evlendirilmesi bireysel bir olgu değil. Sıradan, her gün olabilecek bir şey elbette değil ama ardında bir sosyolojisi var. Dolayısıyla bu sosyolojiyle birlikte kavranması gerek.
Murat Belge kimdir? 16 Mart 1943'te Ankara'da doğdu. İngiliz Erkek Lisesi’ni ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Aynı bölümde asistanlık ve doktora yaptı. 1969’da İngiltere’deki Sussex Üniversitesi’nde araştırmacı olarak bulundu. Christopher Caudwell ve Marksist estetik konulu teziyle 1980’de doçent oldu. Genç yaşlarda yaptığı William Faulkner ve James Joyce çevirilerinin yanı sıra 1964’ten itibaren Yeni Dergi, Papirüs gibi dergilerde çıkan eleştirileri, yorum yazılarıyla tanındı. Namık Kemal, Behçet Necatigil gibi yazarlar üstüne incelemeler yaptı. 1970’te Halkın Dostları Dergisi’nin kurucuları arasında yer aldı. 12 Mart 1971 muhtırasıyla başlayan darbe döneminde iki yıl cezaevinde kaldıktan sonra 1974'te üniversiteye döndü. 1975’te Birikim dergisini kurdu. 1981'de YÖK’ün kuruluşunun ardından üniversiteden istifa etti. 1983'te İletişim Yayınları'nı kurdu, 1984’te Yeni Gündem dergisini çıkartmaya başladı. Denemelerini Tarihten Güncelliğe (1983), 12 Yıl Sonra 12 Eylül (1992), Edebiyat Üstüne Yazılar (1994) kitaplarında topladı. 1980’lerde Sadık Özben mahlasıyla düzenli olarak mizah yazıları yazdı. 1991’de Helsinki Yurttaşlar Derneği, Türkiye şubesini kurdu. 1997'de profesör oldu; 1995’ten bu yana Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü'nde akademik çalışmalarını sürdürüyor. Marksist estetikten militarizme, edebiyattan yemek kültürüne, Osmanlı ve İstanbul tarihine dek birçok farklı alanda 26 tane kitabı ve çok sayıda makalesi yayımlandı. Halkın Dostları, Birikim, Yeni Dergi, Yeni Gündem, Milliyet Sanat, Papirüs dergilerinde ve Cumhuriyet, Demokrat, Milliyet, Radikal, Taraf gazetelerinde yazdı. Hale Soygazi ile evli. Kitapları - Tarihten Güncelliğe (Alan, 1983; İletişim, 1997) - Sosyalizm, Türkiye ve Gelecek (Birikim, 1989) - Marksist Estetik (BFS, 1989; Birikim, 1997) - The Blue Cruise (Boyut, 1991) - Türkiye Dünyanın Neresinde (Birikim, 1992) - 12 Yıl Sonra 12 Eylül (Birikim, 1992) - İstanbul Gezi Rehberi (Tarih Vakfı, 1993; İletişim, 2007) - Türkler ve Kürtler: Nereden Nereye? (Birikim, 1995) - Boğaziçi'nde Yalılar ve İnsanlar (İletişim, 1997) - Edebiyat Üstüne Yazılar (YKY, 1994; İletişim, 1998) - Tarih Boyunca Yemek Kültürü (İletişim, 2001), - Başka Kentler, Başka Denizler 1 (İletişim, 2002) - Yaklaştıkça Uzaklaşıyor mu: Türkiye ve Avrupa Birliği (Birikim, 2003) - Osmanlı: Kurumlar ve Kültür (Bilgi Üniversitesi, 2006) - Başka Kentler Başka Denizler 2 (İletişim, 2007) - Genesis: "Büyük Ulusal Anlatı" ve Türklerin Kökeni (İletişim, 2008) - Sanat ve Edebiyat Yazıları (İletişim, 2009) - Balkan Literatures in the Era of Nationalism (Jale Parla ile birlikte, 2009) - Sadık Özben’in Toplu Eserleri (Helikopter, 2010) - Başka Kentler, Başka Denizler 3 (İletişim, 2011) - Edebiyatta Ermeniler (İletişim, 2013) - Başka Kentler, Başka Denizler 4 (İletişim, 2014) - Militarist Modernleşme-Almanya, Japonya ve Türkiye (İletişim, 2014) - Linç Kültürünün Tarihsel Kökeni: Milliyetçilik (Agora, 2006; Berat Günçıkan ile söyleşi) - Step ve Bozkır - Rusça ve Türkçe Edebiyatta Doğu-Batı Sorunu ve Kültür (2016) - Şairaneden Şiirsele / Türkiye'de Modern Şiir (İletişim, 2018) - “Siz isterseniz…” – Popülizm Üzerine Yazılar (İletişim, 2018) - Sanat ve Edebiyat Yazıları II (İletişim, 2019) Çevirileri - Hegel Üstüne: W.T. Stace - Martin Chuzlewitt: Charles Dickens - Döşeğimde Ölürken, Ağustos Işığı, Ayı: William Faulkner - Dublinliler, Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi: James Joyce - Arabadakiler, Patrick White - 1844 Elyazmaları: Karl Marx - Bir Zamanlar Europa'da, Leylak ve Bayrak: John Berger - Feodal Toplumdan Yirminci Yüzyıla: Leo Huberman - Yazıcı Bartleby: Herman Melville - Kayıp Kız: David Herbert Lawrence - Yurtsuzların Ülkesi: Dugmore Boetie - Lenin ve Felsefe: Louis Althusser (Bülent Aksoy ve Erol Tulpar ile birlikte) - Yanya Sultanı – Tepedelenli Ali Paşa: William Plomer |