Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan kendi ölçüleri içinde "rekor" sayılabilecek bir söz söyledi. Ne "rekor"u bu? Öncelikle "patavatsızlık rekoru" diyebiliriz. "PKK'lı" dediğimiz türün çoğalma kapasitesi üstüne söylediği unutulmaz sözlerini kastediyorum. "Unutulmaz", çünkü bakın, Anadolu Ajansı filan, yani kendi takımı, bu sözlerin yakışık almayabileceğini düşünerek öz "cumhurbaşkanlarına" sansür uygulayabiliyor ve o sözleri siliyor, bunu söyleyenlerin sözlerini de siliyorlar, ama "sözler" herkesin aklında ve herkes bunu konuşuyor, tartışıyor.
"Patavatsızlık" Tayyip Erdoğan için bir istisna, kural dışı bir davranış sayılmaz; tersine, sık sık örneklerini verdiği bir davranış ya da konuşma biçimi. Hatta, "patavatsız" ile "promptersiz" kelimelerinin "eşanlamlı" olduğunu da söyleyebiliriz, çünkü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bir "prompter"a bakmadan konuşmaya başladıysa, "Dur bakalım, ne zaman "gaf" gelecek" diye dikkat kesilebiliriz. Genellikle hayal kırıklığına da uğramayız. Aslında bizim aramızda "gaf" diye nitelediğimiz sözler öyle anlaşılıyor ki Tayyip Erdoğan'ın gözünde "gaf, maf" değil; hayatın sıradan gerçekleri arasında yer alıyor. Repertuarında bunlar var, aslı esası olmadığı söylediği anda belli olan iddiaları var. Tayyip Erdoğan'la hayat böyle geçiyor.
Cumhurbaşkanımızın pek çok erdemi olduğu elbette bir "sır" değil. Bu erdemlerinden biri de "içi dışı bir" olmasıdır diyelim. "Şöyle dersem ayıp olur mu?" "Böyle dersem doğru olmadığı ortaya çıkar mı?" türünden sorularla uğraşmıyor, aklına geleni aklına geldiği gibi söyleyiveriyor. Sanırım bir inancı var, bir söz onun ağzından çıkmışsa zaten doğrudur diye.
Ne de olsa kendine özgü bir "dil" bu; herkes anlamayabilir. Bu ihtimal bu konuşmalarla sürekli geçerli olduğu için herhalde Tayyip Erdoğan'ın sanki "tercümanları" var. Onun aslında ne demiş olduğunu açıklıyorlar. Abdülkadir Selvi bunlardan biri. Örneğin bu "çocuk sayısı" konusunu ele almış, Erdoğan bu 10, 15 çocuk hesaplarını Kürtler'e karşı söylemediğini açıklıyor. Hatta, aynı tavsiyeyi Kürtler'e de yaptığını söylüyor. Böyle bir şey yaptığını ben bilmiyorum ama Abdulkadir Selvi söylemişse bir bildiği vardır -bunu bildiğine göre.
Peki o zaman Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan nereye varmak istiyor? Biz çocuk yapacağız, harıl harıl; Kürtler çocuk yapacak, paldır küldür... "Savaşacağımıza yarışalım" mı demek istiyor? "Hangimiz daha çok yapacağız?" Hani Vietnam Savaşı'nda bazı Hippie'lerin söylediğinin az değiştirilmiş şekli, "savaşma seviş!"
Ben Cumhurbaşkanı'nın bu konuşmasını rastgetirenlerden biriyim; ben dinlediğim o sözlerden Abdulkadir Selvi'nin çıkardığı anlamları çıkarmadım ve herhalde o nedenle epeyce hayret ettim: bir Cumhurbaşkanı böyle sözleri nasıl söyler diye. O nerenin Cumhurbaşkanı, Kürtler nerenin yurttaşı? Cumhurbaşkanı'nın konuşmalarına ve sözlerine hâlâ şaşırabiliyorum demek! Bu, iyi bir şey olsa gerek.
Şüphesiz, "hayret" duygularına yol açan yalnızca bu sözlerin Kürt nüfusu ilgilendiren kısmı değil -aslında bütünüyle şaşırtıcı. Parti rozeti takarken "Kaç çocuk?" diye sormak bir hayli şaşırtıcı değil mi? Bir hanıma daha çok çocuk yapmasını "tavsiye" etmek yeterince şaşırtıcı değil mi? Çocuk yapmanın doktora yapmaktan daha değerli bir uğraş olduğunu işi akademik olan bir hanıma söylemek iyiden iyiye şaşırtıcı değil mi? Bunlar hepsi yeterince şaşırtıcı ama bir de "alışkanlık" etmeni var: Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan bu kadar, doğum, çocuk konularında epey konuştu ve harbi, hasbi düşüncelerini topluma duyurdu; çokça duyulmak, şaşırtıcılığı köreltir. Bunları epeydir biliyoruz. Ama sözgelişi Kürtler'in çocuk yapmasının Türkiye aleyhinde bir PKK taktiği olduğunu bilmiyorduk.
Gene de, böyle bir iddiayı ilk kez işitiyor değilim. Çok sık olmasa da, böyle düşünen ve bunu yüksek sesle söyleyerek bizi "Kürt nüfus patlaması" tehdidine karşı uyaran milliyetçi kişilere rastladım. On, on beş gibi rakamları işitmemiştim ama orası artık işin ayrıntısı.
Peki, ilk kez işitmediğime göre, neden şaşırıyorum? Kahvede oturmuş, pişti ya da prafa oynayan bir yurtsever yurttaşımızın arada Kürt tehlikesine karşı uyarıda bulunması, bu ülkenin insanları için duyulmadık bir şey değil, ama Cumhurbaşkanı'nın böyle bir cümle kurması her şeye rağmen şaşırtıcı. En başta, şu sıralar epey ihtiyaç duyduğu "oy getirme" ihtimali düşük (yoksa, böyle bir saptamadan hoşnut kalacak Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının oyunu yeterli mi buluyor?) Sanırım Anadolu Ajansı gibi kurumların silme, saklama gereği duymalarının nedeni de bu; oy "kaybettirme" potansiyeli.
Ama Tayyip Erdoğan da böyle bir kişilik. Şu "çocuk yapma" konusundaki tutumuna bir bakalım -"kadına saygı" gibi bir kavramla uğraşmadan bakalım, bunun Erdoğan gibi biri için çok canalıcı bir konu olmadığını anlamış olmalıyız. Tayyip Erdoğan "nüfusu artırma" olgusuna kafayı takmış bir siyaset adamı. Nüfusu kalabalık bir toplumun güçlü olacağına inanıyor. Nüfus çok olursa vatan-millet yolunda fazlaca kayıplara karşı da dayanma gücü artar. Ucuz emek-gücü türünden avantajlar da cabası.
Gelgelelim, modern dünya artık böyle düşünmüyor: "kalabalık" nüfus değil, "iyi yetişmiş" nüfus önemli. İyi yetiştiremeden, birtakım modern maharetlere sahip kılmayı beceremedikten sonra, sayısını çoğaltacağın nüfus, modern dünyanın koşullarında, Tayyip Erdoğan'ın inançlarının tersine, bir handikap da olabilir. Türkiye'de bir süredir öyle olmaya başladı. Bu sakıncanın panzehiri de ülkede yeni yeni Boğaziçi Üniversiteleri yaratmak değil.
Bunları Tayyip Erdoğan'a anlatabilmek, dinletebilmek imkansız bir şey.
Hayat zor!
Murat Belge kimdir?Prof. Dr. Murat Belge, 16 Mart 1943'te Ankara'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. 12 Mart 1971 muhtırasıyla başlayan darbe döneminde iki yıl cezaevinde kaldıktan sonra 1974'te üniversiteye döndü. 1981'de doçentken istifa etti. Halkın Dostları, Birikim, Yeni Dergi, Yeni Gündem, Milliyet Sanat, Papirüs dergilerinde ve Cumhuriyet, Demokrat, Milliyet, Radikal, Taraf gazetelerinde yazdı. 1983'te İletişim Yayınları'nı kurdu. 1997'de profesör olan Murat Belge, başkanlığını da üstlendiği Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü'nde devam ettiği akademik çalışmalarını sürdürüyor. Türkiye'nin en üretken yazarları arasında ön sıralarda yer alan Murat Belge, çok sayıda kitapta yer alan makalelerinin yanı sıra 23 kitap yazdı; William Faulkner, James Joyce ve John Berger'den eserler de dâhil olmak üzere 15 çeviri kitabı yayımladı. 1957 seçimlerinde Demokrat Parti Muğla Milletvekili olarak parlamentoya giren gazeteci-yazar Burhan Asaf Belge'nin oğlu olan Murat Belge, aktris Hale Soygazi ile evli. Kitapları - Tarihten Güncelliğe (Alan, 1983; İletişim, 1997) - Sosyalizm, Türkiye ve Gelecek (Birikim, 1989) - Marksist Estetik (BFS, 1989; Birikim, 1997) - The Blue Cruise (Boyut, 1991) - Türkiye Dünyanın Neresinde (Birikim, 1992) - 12 Yıl Sonra 12 Eylül (Birikim, 1992) - İstanbul Gezi Rehberi (Tarih Vakfı, 1993; İletişim, 2007) - Türkler ve Kürtler: Nereden Nereye? (Birikim, 1995) - Boğaziçi'nde Yalılar ve İnsanlar (İletişim, 1997) - Edebiyat Üstüne Yazılar (YKY, 1994; İletişim, 1998) - Tarih Boyunca Yemek Kültürü (İletişim, 2001), - Başka Kentler, Başka Denizler 1 (İletişim, 2002) - Yaklaştıkça Uzaklaşıyor mu: Türkiye ve Avrupa Birliği (Birikim, 2003) - Osmanlı: Kurumlar ve Kültür (Bilgi Üniversitesi, 2006) - Başka Kentler Başka Denizler 2 (İletişim, 2007) - Genesis: "Büyük Ulusal Anlatı" ve Türklerin Kökeni (İletişim, 2008) - Sanat ve Edebiyat Yazıları (İletişim, 2009) - Başka Kentler, Başka Denizler 3 (İletişim, 2011) - Edebiyatta Ermeniler (İletişim, 2013) - Başka Kentler, Başka Denizler 4 (İletişim, 2014) - Militarist Modernleşme-Almanya, Japonya ve Türkiye (İletişim, 2014) - Linç Kültürünün Tarihsel Kökeni: Milliyetçilik (Agora, 2006; Berat Günçıkan ile söyleşi) - Şairaneden Şiirsele / Türkiye'de Modern Şiir (İletişim, 2018) Çevirileri - Hegel Üstüne: W.T. Stace - Martin Chuzlewitt: Charles Dickens - Döşeğimde Ölürken, Ağustos Işığı, Ayı: William Faulkner - Dublinliler, Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi: James Joyce - 1844 Elyazmaları: Karl Marx - Bir Zamanlar Europa'da, Leylak ve Bayrak: John Berger - Feodal Toplumdan Yirminci Yüzyıla: Leo Huberman - Yazıcı Bartleby: Herman Melville - Kayıp Kız: David Herbert Lawrence - Yurtsuzların Ülkesi: Dugmore Boetıe - Lenin ve Felsefe: Louis Althusser (Bülent Aksoy ve Erol Tulpar ile birlikte) |