Tatilden döndüğümde evdeki “soyut masa”nın üstünde iki “güncel konu” bulunduğunu söylemiş ve bunlardan bir tanesi olan “idam” üstüne yazmıştım. İkinci güncel konu ise Cumhurbaşkanı’nın HDP’nin Meclis’e girmesine yardımcı olanlara ödetmeye hazırlandığı anlaşılan “bedel”di; bugün de onun üstüne düşündüklerimi yazmaya hazırlanıyordum. Ama araya döviz girdi!
Bugün cuma. Dolar zıp zıp zıplıyor. Altıyı geçip, yediye tırmanıyor, oradan iniyor, yeniden hopluyor.. Bankalar dövizle ilgili işlem yapamıyor. Bakalım hafta sonuna nasıl gireceğiz!
Bugün iş iyiden iyiye azıttı ama aslında günlerdir bir şeyler olmakta. Bir şeyler olmakta ve iktidara bordrolanmış yayın organlarından hiçbir ses seda yükselmemekte. Öyle ki, bu derece zıplayan dövizin medyada (sözlü veya yazılı) haber olmaması haber oldu!
Dövizde olanlar ve dövizde olanların haber olmaması son beş yıldır Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’de kurmaya çalıştığı rejimin özeti sayılabilir. Böyle böyle memlekette herhangi bir şeyin iyi gitmediğini, gitmesi gerektiği gibi gitmediğini söylemek büsbütün yasak olacak. Hele, bu “yolunda gitmeme” durumundan, başta Cumhurbaşkanı, AKP iktidarının sorumlu olduğunu söylemek doğrudan doğruya “vatana ihanet” kategorisi içine giren bir suç gibi görünecek, gösterilecek. Bunu tabii öncelikle iktidar partisi ve “Reis”leri böyle yapacak ama örneğin şu son krizde görüldüğü gibi, ne kadar sıkı milliyetçi olduğunu kanıtlamaya ihtiyaç duyan muhalefet partileri de iktidarla kanun yapmaya gönüllü oldukları izlenimini veriyorlar.
Dolar krizinin Amerika ile ilişkilerden ileri geldiği ayan beyan ortada. Bir “pastör Brunson” sorunu var orta yerde. O adamın “işlediği suç” hakkında söylenenler Nazlı Ilıcak ya da Ahmet Altan ya da henüz (bir yıl sonra) iddianamesi yazılmamış Osman Kavala hakkında söylenenlerden daha fazla inandırıcı değil. Bu olay üstüne bütün dünyada yazılanlar, söylenenler ve yapılan değerlendirmeler bir gerçeklik düzeyi oluşturuyor. Burada iktidarın ve “Reis”nin zoruyla oluşturulan “gerçeklik düzeyi”nin bununla herhangi bir ilgisi yok. Ama biz burada, olayın, Türk adaletinin şaşmaz doğruluğu ve adilliği sonucu, böyle bir sonuca eriştiğine inanmakla yükümlüyüz. Bu çerçevede Türkiye’nin bugün geldiği nokta, en beter askeri müdahaleler zamanında varılan noktalardan beşbeter.
Ama Tayyip Erdoğan bağırmaya devam ediyor ve o bağırdıkça dolar yukarılara tırmanıyor. “Ekonomi” denen olgu, Tayyip Erdoğan’a göstermesi gereken itaati göstermiyor.