GEORGE HARRİSON: BEATLES olmasaydı, 1960’ larda dünya sıkıntıdan patlardı.
GEORGE HARRİSON: Müziğimizin büyülü bir kimyası vardı.
GEORGE HARRİSON: Çok eğlendik… Çok gülmüştük… Hepsi o kadar.
John Lennon, Paul Mccartney, George Harrison, Ringo Starr. Liverpool'lu müzik tutkunu bu dört genç insan,
• John Lennon - ( D:1940 – Ö: 1980 ) : (gitar, vokal) 1960 – 1970 • Paul McCartney - ( D: 1942 ) : (bas gitar, vokal) 1960 – 1970 • George Harrison - ( D: 1943 – Ö: 2001 ) : (gitar, vokal): 1960 – 1970 • Ringo Starr - ( D: 1940 ) : (bateri, vokal): 1961 – 1970
1962 - 1970 yıllarını bir daha yaşanamayacak kadar göz kamaştırıcı kıldılar, olağanüstü müzikleriyle.
1962 yılının ekim ayında, ilk 45’likleri ‘LOVE ME DO’ ile dünyaya merhaba dediler. Sonraki yılarda da, dünyayı kaldıraçsız yerinden oynattılar.
John Lennon 22, Mc Cartney ise henüz 20 yaşındaydı. 68 devrimi henüz başlıyordu.
2012, Beatles’ın, orijinal kadrosu ile dünyayı selamladıkları yılın 50. yıldönümüydü.. Özellikle İngiltere ve ABD’de, Orta ve Batı Avrupa‘da sadece 2012 yılında BEATLES’ı konu alan onlarca kitap, yüzlerce dergi yazısı, anı, röportaj, belgesel film, DVD, CD yayımlandı. Bu rakam, 50 yıllık zaman dilimi içerisinde yayımlananların boyutu ve rakamları hakkında fikir verebilir. Memleketimiz ise birçok mevzuda olduğu gibi BEATLES konusunda da çoraklığını devam ettirdi; yakından takip ediyor olmama rağmen hiçbir şeye rastlamadım. Bu 50 yıl içerisinde Beatles’ı konu alan ya da başlıklı bölüm ile yer verilen, toplasanız 10 adet Türkçe kitap yoktur.
Hamasetten uzak, bilinenin yinelenmesinin ötesinde farklı bir optikten BEATLES’ı yazmayı deneyeceğim.
T24’ün okurlarının ne kadar dikkatli olduklarını bu sitede daha evvel yazdığım yazılara gelen yorumlardan biliyorum. İsimler, tarihler, olaylar, anlatacaklarım defalarca gözden geçirildi, kontrol edildi. Ama BEATLES bu; 50 yıldır anlatılıyor, tartışılıyor, irdeleniyor ama bitirilemiyor. Benim bu girişimimin de, her ne kadar 45 yıldır dinliyor, hayatta en çok onlarla ilgileniyor olsam da, eksiklikleri bulunacaktır.
1940 ve 1943 arası doğan grup üyeleri, 1950’li yıllarda artık ergenlik ve ilk gençlik dönemlerini yaşıyorlardı. Doğal olarak da, 50’li yıllara damgasını vuran Rock’n Roll ve Elvis Presley önlerine çıktı, çok etkilendiler. Öylesine çok etkilendiler ki, en umutsuz zamanlarının birinde, henüz dünyanın onlardan haberdar olmadığı bir vakitte, John Lennon, Penny Lane caddesinin yakınlarındaki bir parkta epeyce bira içtikten sonra grup arkadaşlarına şu sözü verdirdi:
- EN BÜYÜK KİİM ? - ELVİİİİS - BİZ ELVİS’TEN DE BÜYÜK OLACAĞIZ, SÖZ MÜ ?
BEATLE’LAR HEP BİR AĞIZDAN YANIT VERDİLER: YEEEEESS. Ve o büyülü masal başladı.
En başa gidelim:
JOHN LENNON VE The Quarrymen
John Lennon, arkadaşı Pete Shotton ile birlikte 1956'da The Quarrymen adlı bi "rockn roll" grubu kurar. Daha sonra gruba Bill Smith katılır. 6 Temmuz 1957'da bir partide John Lennon, Paul McCartney ile tanışır. Paul’ün gitar çalışı ve akordunu yapıyor olması John’un çok ilgisini çeker ve kısa süre sonra Lennon'dan gruba katılması için teklif alır ve bunu kabul eder. Grupta eleman değişiklikleri devam ederken 1958 yılında Paul’ün öneri ve ısrarı ile gruba genç gitarist George Harrison katılır. Grup 1958'de bir demo kaydeder. Demoda, "That'll Be the Day" adlı bir cover parça, bir tane de McCartney / Harrison bestesi olan "In Spite of All the Danger‘’ de vardı.
Grup 1959 Eylül'ünde dağılır.1960'da tekrar bir araya gelen John, Paul ve George yanlarına Lennon'ın çocukluk arkadaşı Stuart Sutcliffe'i alırlar. Stu ne müziğe diğerleri kadar düşkündür, ne de gitarda onlar kadar iyidir. Davul takımı olduğu için baterist olarak Pete Best'i alır ve bir süre Almanya, Hamburg’da çalarlar. Önce Harrison yaşı küçük olduğu için sınır dışı edilir. Daha sonra da diğerleri İngiltere’ye dönerler.
Ancak izleyen zamanlarda Pete Best’in snobluğu ve sakilliklerinden iyice sıkılırlar. Çünkü Pete Best, kız hayranlarının kendisine yönelik ilgilerinin de etkisiyle hayatının hatasını yapmaya başlar ve gruptan ayrı, tahammül edilmez şekilde havaya girer, yalnız takılır, etrafını yakıp yıkan bir playboy edasıyla ortalıkta dolanır. Grup üyeleri ile kişilkleri de hiç uyuşmayan Pete, Beatle’larca artık istenmemektedir. Bir de davul çalış tarzı menajerlerince de beğenilmeyince gruptan çıkarılır; sonraki hayatını devlet memuru olarak devam ettirmek zorunda kalacak ve yıllarca alkolik olma sınırlarında gezinecektir. Alkolizmin sınırlarında iken eşinin muazzam desteği ile hayata tutunur, ama enkaz halinde yaşar. Snobluk çok pahalıya mal olmuştur Pete'ye..
Pete Best’ in yerine Hurricane adlı grubun davulcusu ve yüzük tutkusu yüzünden, adı Richard Starkey olmasına rağmen, arkadaşlarınca Ringo diye hitap edilen ve grup üyeleri tarafından da çok sevilen Ringo Starr gruba alınır
The Long John Silver Beatles adını kullanırlar, ama bu isim çok uzun bulunduğundan The Silver Beatles adıyla sahneye çıkarlar. Sahne dediğim de striptiz kulübünün orta yeridir. Almanya’da tanınan bir isim olan şarkıcı Tony Sheridan tarafından teklif alır ve onunla daha düzgün bir kulüpte çalmaya başlarlar. Tony Sheridan and the Beat Brothers olarak Almanya'da listelere bile girerler. Hamburg' da bohem ve sanatçı çevrelerin dikkatini çekerler. Alman fotoğraf sanatçısı ve nefes kesici bir güzelliğe sahip olan Astrit Kirchherr, arkadaşları ile grubu izlemeye gelir ve sahnede bas gitar çalıyor gibi yapmakta olan Stu’ya görür görmezaşık olur. Halbuki, Klaus Voorman (KLAUS’ u ileride tekrar anacağız) adındaki Alman erkek arkadaşı yanındadır. Grupla tanışır, Astrit, Klaus ve arkadaşları, çok da iyi anlaşırlar, Astrit grubun yüzlerce fotoğrafını çeker ve grubun saçlarını o çok ünlü mantar saç stiline göre kestirmeye ikna eder. Stu’da iri göğüsleri olan Astrid’e aşık olur ve birlikte vakit geçirmeye başlarlar.
Astrit, Stu’nun aslında gitar çalamadığını, kendisini çok çok seven John’un inatçı ısrarı ile çalmaya çalıştığını, ama resim yapmayı istediğini farkeder. Stu tabii Astrit’ e olan tutkusu ve O’nun da arzusuyla, Almanya'da kalmaya karar verir ve Astrid’ in stüdyo evinde resim yapmaya başlar. Resimleri gören Astrit bu tabloların bir amatör işi olmadığını anlar ve Stu’yu teşvik eder.
Grup İngiltere'ye döndükten sonra mecburen basgitara Paul McCartney geçer.
Bu Almanya’ya gidiş-dönüşlerinden birinde Liverpool dışında da konser vermeye giderler. Kendilerini bir Alman Rockn Roll grubu olarak tanıtırlar. Konserden sonra kızlarla sohbet eden grup üyelerine kızlar ‘’ne kadar güzel İngilizce konuşuyorsunuz nerden öğrendiniz ‘’ diye sorarlar. John bu anektodu çok gülerek anlatır onbeş yıl sonra.
Peki çok yakın bir gelecekte dünyayı şaşkına çevirecek olan Beatles üyelerinin arasında Stu niye yer alır?
Henüz müzik ve grup ortada yokken John ve Stu sanat okulu öğrencisidir. İçmeye bir puba giderler. Pubta çam yarması gibi sarhoşlarla aralarında kavga çıkar ve o izbandutlar sıkıştırdıkları Stu’yu yakalayıp feci şekilde döverler. Aradan zaman geçer ve zaten çok kavgacı bir tip olan John ve Stu bu olayı unuturlar.
John’ un kişiliğinin en önemli vasfıdır ahde vefa ve John’un çok sevdiği çocukluk arkadaşıdır Stu; O’ndan ayrılmak istemez ama, gitar çalmayı bir türlü beceremeyen Stu’ya bas gitarı çaldırır. Hem de mükemmelliyetçi Paul’ün itirazlarına ve iğnelemelerine rağmen.
Grup, İngiltere’ ye döner ve bir müddet sonra provalara başlamak üzere John arkadaşlarını arar. Paul, artık bu işlerden sıkıldığını ve düzenli bir iş sahibi olmak istediğini provayada gelmeyeceğini söyler. John, eğer yarım saat içerisinde gelmezse bir daha kendisini aramayacağını, ama müziğe devam edeceklerini söyler. Yarım saat sonra Paul provadadır.
Bu arada Almanya’dan, Astrit’den bir mesaj alırlar ve yıkılırlar. Mesaj iki kelimedir:
"STU ÖLDÜ !"
John kendini tamamen içkiye verir, George sürekli ağlamaktadır, Paul ise gitarı iyi çalamaması yüzünden Stu’ ya yaptıklarından duyduğu pişmanlığın da etkisiyle günlerce perişan halde gezer.
Yukarıda demiştik ya, John ve Stu bir barda kavga ederler, Stu fena dövülür diye; ölüm raporunda, beyne alınan bir sert darbe veya darbeler nedeniyle oluşan ödemin ölümcül hale gelmesi üzerine Stu’nun 22 yaşında yaşama veda ettiği tespit edilir. İşte o kavgada bardaki o ayı gibi adamların savurduğu darbelerdir Stu’yu en yakın arkadaşı John’dan ebediyen koparıp alacak olan.
Günler mutsuz ve umutsuz geçerken lider John, acısını içine gömüp grubu biraraya getirir. John o kadar çok acıyı içine gömmüştür ki… Yeri geldikçe anlatacağım.
Tekrar çalışmalara başlarlar. O provalar sırasında John, çok büyüyeceklerini hissettiğini söyler, 1970’lerde verdiği bir mülakatta.
Önce Liverpool’ da 300’e yakın konser verdikleri CAVERN kulüpte daha sonra yavaş yavaş çevre illerde tanınmaya başlarlar. Arada yine Liverpool’da JAKARANDA adlı kulüpte de çaldıkları olur.
Volkanda "magma" birikip birikip durmaktadır, ama henüz infilak gerçekleşmemiştir.
Ellerinde demo bantlarıyla Londra’ ya giderler...